6 Mayıs 2016 Cuma

OLE RÖMER (1644 - 1710)


Arkadaşlar hepinize Merhaba,

Aşağıda bugün derste anlatılan Ole Römer ile ilgili kısa bir parça ve altı soru var. Okuma parçasından ziyade daha çok araştırma yapmanızı, biraz farklı kaynaklardan okumalar yapmanızı istiyorum. Sorulara Çarşamba akşam 23;59 a kadar cevaplarınızı yazmanız gerekiyor. 
Sorulara cevap verirken yararlandığınız kaynakları (kitap, dergi, internet adresi, vb.) en alta açık bir şekilde belirtmenizi istiyorum. En az üç arkadaşınıza yorum yazmayı unutmayın.

OLE RÖMER (1644 - 1710)

Seçtiğimiz örnek ışığın yayılmasına ilişkindir. Işık bilindiği gibi insanoğlunun sürekli ilgisini çeken, çoğunluk hayranlık duyduğumuz bir olaydır. Antik çağın pek çok düşünürü (bu arada özellikle Aristoteles) için ışığın hareket hızı sonsuzdu. 
Aslında başka türlü düşünmeye de pek olanak yoktu; kişinin gün ışığında gözünü açmasıyla nesneleri görmesi bir olur. Üstelik 17.yüzyıl sonlarına gelinceye dek, ışığın hızını ölçmeye olanak sağlayan ne bir araç vardı, ne de bir yöntem biliniyordu. 
Işığının hızının sonlu olabileceğini ilk kez 11. yüzyılda İbni Sina ileri sürer. Bu savın deneysel olarak yoklanması gereğini ise ilk kez Galileo belirtir; bununla kalmaz ellerinde fener iki kişinin birbirinden birkaç mil uzak iki tepeye çıkarak deneyi gerçekleştirebileceğinden söz eder. Galileo hareket eden diğer nesneler (örneğin, ses, hava, vb) gibi ışığında sonlu bir hızla yayıldığı inancındaydı. Ne var ki elinde somut bir kanıt yoktu. O zaman bile ışığın her uzaklığı bir anda aldığı öylesine yaygın ve sağduyuya yatkın bir düşünceydi ki, Galileo'nun önerisi bilim çevrelerinde olumlu bir yankı yaratmadan kalmıştı. Bilim adamları daha çok onun geliştirdiği teleskopla göksel cisimlerin konum ve hareketlerini incelemekle vakitlerini dolduruyorlardı. Astronomlar özellikle Jüpiter'in uydularıyla ilgilenmekteydi. Bunlardan biri çalışmasını örnek aldığımız Danimarkalı Ole Römer idi.
Römer 1675 de Jüpiter'in birinci uydusunun hareketini izliyordu. Uydunun gezegenin arkasına geçişi ile doğuşu arasında geçen süreyi ölçmekte olan Römer, beklentisinin tersine sürenin yıl boyunca değiştiğini saptar. Öyle ki altı ay aralıkla yapılan iki ölçüm 22 dakikalık gibi önemli farklılık gösteriyordu. Açıklanmaya muhtaç bir gözlemdi bu! Diğer astronomların önemsemediği ya da duyarsız kaldığı bu beklenmeyen sonucu Römer kendine iş edindi; sonunda soruna açıklama getirmekle kalmadı, ışığın da ses gibi belli bir hızla ilerlediği hipotezine olgusal kanıt sağladı.
Römer çözümüne nasıl ulaştı? Gezegenlerin güneş çevresindeki dolanımlarında kimi kez birbirlerine yaklaştığı, kimi kez ise birbirlerinden uzaklaştığı o sıra bilinen bir olaydı. Gezegenimizle Jüpiter de aynı ilişki içinde idi, kuşkusuz.
Peki, bilinen bu olayla, Jüpiter çevresinde uydunun batışı ile doğuşu arasındaki süre değişikliğinin ilgisi ne olabilirdi? Birbirinde bağımsız görünen bu iki olay arasındaki bağıntıyı sezmek Römer'e aradığı ipucunu sağlar. Şöyle ki uydunun doğuşunun gecikmesi iki gezegenin birbirinden uzaklaştığı, tersine uydunun daha erken doğuşu, iki gezegenin birbirine yaklaştığı dönemlere rastlamaktaydı. Bu da şu demekti: ışığın bize ulaşması aradaki mesafeye göre değişmekteydi. Yani ışık sonsuz bir hıza değil; sonlu bir hıza sahipti.

“Bilimsel Gaflar Doğruya Giden Eğri Yolda Serüvenler” (Tübitak yayınları, 1999); Mahmut POLAT, (Doktora tez çalışması, 2011)

 SORULAR

SORU 1: Parçaya göre ışığın hızıyla ilgili kaç farklı görüş öne sürülmüştür? Bu görüşleri desteklemek için hangi gözlem veya olgular sunulmuştur?

SORU 2: Galileo ışığın hızına ilişkin görüşünü hangi nesnelere benzetme yaparak oluşturmuştur, her zaman böyle analojiler kullanırlar mı? Bilim insanları bir olayla ya da problemle ilgili teoriyi, yasayı, hipotezi nasıl oluştururlar? Bu süreçte bilim insanın hangi özellikleri sizce daha etkili olur? Kısaca açıklayınız.

SORU 3: Galileo’nun ışığın sonlu bir hıza sahip olabileceği yönündeki görüşü neden bilim çevrelerinde ilgi uyandırmamıştır? Sizce bir bilim insanı yaşadığı çağda yaygın ve geçerli olan bilimsel bir bilgiye (mesela ışığın her uzaklığı bir anda kat etmesi gibi) şüpheyle yaklaşmalı mıdır? Neden?

SORU 4: Bütün bilimsel bilgiler zamanla değişir mi? Kısaca açıklayarak parça içerisinden buna örnek gösteriniz.

SORU 5: Bilim insanları bir araştırmaya tek tek olgu toplayarak mı başlarlar? Römer yaptığı gözlemler sırasında beklentisine ters düşen hangi olguyla karşılaştı? Karşılaştığı bu olguyla daha önce belki başka bilim insanları da karşılaşmıştı. Aynı bilgiler ve gözlemlere onlar da sahip idiler fakat bu ilişkiyi kuramadılar. Peki, Römer aralarında ilk bakışta herhangi bir ilişki olmayan iki olguyu bir hipotez içerisinde nasıl buluşturmuş olabilir?


SORU 6: Buradan hareketle sizce bilim daha çok prosedürel (belli bilgi, işlem ve süreç gerektiren) midir? Yoksa yaratıcı(bilim insanlarının hayal gücü, sezgisi, yaratıcılık gibi özelliklerine dayanan) yönü daha mı ağır basar? Parçadan örnek durumlarla cevabınızı kısaca açıklayınız.

67 yorum:

  1. iyi akşamlar hocam...
    1-Işığın hızıyla ilgili iki farklı hipotez öne sürülmüş.Bunlarda birinci ışık hızı sonsuzdur, ikinci ise ışığın belli bir hızı vardır.Işığın hızınını kanıtlayamadıklarından dolayı sonsuz hipotezi ortaya atmışlar.Işığın hızın belli değeri olduğu bulabilmek için belli iki uzaklıktaki iki feneri birbirine tutmuşlar formüle dökecek olursak yol=hız*zaman olundan bulabileceklerini söylemişler.İkinci olarakta Jüpiterdeki uydulara ışığın belli zamanlarda düştüğünü görerek ışığın belli bir hıza sahip olduğunu kanıtlamşlardır.
    2. ellerinde fener iki kişinin birbirinden birkaç mil uzak iki tepeye çıkarak deneyi yapabileceğini söyler burada fener ışık kaynağıdır.İki tepe arasıda uzaklıktır.Çoğu zaman bilim insanları böyle analojiler yaparak doğrulara ulaşmıştır.Bilimsel yöntem basamaklari şu şekildedir:
    -Problemin belirlenmesi -Gözlemlerin yapılması - Verilerin toplanması -Hipotezin veya hipotezlerin kurulması -Tahminlerde bulunma-Kontrollü deneyler yapmak -Gerçeklerin elde edilmesi -Teori 'ye dönüşüm -Kanun
    Bilim insanlarının şu özellikleri etkilidir.
    Meraklı ve iyi bir gözlemcidir.Kararlıdır. Akılcıdır.Şüphecidir.Çalışmalarını sonuca ulaşıncaya kadar sürdürür.Otoriteye bağlı değildir.Gözlem ve deneylerinde uygun yöntemi belirleyebilme,elindeki yöntem ve materyali en iyi şekilde kullanabilme yeteneğine sahiptir.
    3.Galileo nun bu görüşü elinde somut örnekler olmadığından dolayı ve sayduya ve mantığa yatmış başka bir düşünce kabul gördüğünden dolayı bilim insanları tarafından kabul görmemiştir.Bilim insanları her bilgiye şüpheyle yaklaşmalıdır.Kesin bir bilgi yoktur.Bilgiler sürekli olarak değişiyor ve katlanarak artıyor.
    4.Bilimsel bilgiler zamanla değişir.Çağımızda aletlerin kullanımın daha ileriye gitmesiyle yani gelişmesiyle yeni bilgilere ulaşacağımızdan dolayı bilimsel zamanla değişir.Parçadaki örnekte ise ışığın sonsuz hıza sahip olduğu görülüyor ama aletlerin gelişmesiyle belli bir hızı olduğu görülüyor.
    5.Araştırmalar öncalikle problemin belirlenmesiyle başlar.sonraki aşama ise probleme dayalı olgular araştırılır.Römer yıl boyunca jüpiterin birinci uydusunu inceler.Uydunun gezegenin arkasına geçişi ile doğuşu arasında geçen süreyi ölçmeye çalışan Römer, beklentisinin tersine sürenin yıl boyunca değiştiğini saptarlamıştır.Bu bulguyu jüpiteri inceleyen diğer bilim insanlarıda gördüler ama önemsemediler.Römer ise yer çekimi ve ışığın doğuşu ve batışı arasında ilişkiyi bularak hipoteze dökmüştür.
    6.Bilim öncelikle birikimle ilerler yani bir süreçtir.Parçada da olduğu gibi araştırmalar yapılıyor.Bilimin yaratıcı yönü ise daha ağır basar. Parçadaki gibi aynı olguları bulmuşlar ama römer daha yaratıcı olduğu için ilişkiyi kurmuş ve hipotezini ortaya atmıştır.
    KAYNAKLAR:
    http://canlibilimi.blogspot.com.tr/2013/04/bilimsel-calsma-yontemi-basamaklar-ve.html
    http://www.bilgicik.com/yazi/bilim-insaninin-ozellikleri/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. merhaba Kadir 2.sorunda hipotez oluşturulurken,teoriden sonra kanun(yasa) a dönüşür demişsin ancak bilimsel doğa olaylarında teoriler kanuna dönüşmez.

      Sil
    2. Mrb Kadir, Işığın hızı değil hareket hızı demek daha doğru olur diye düşünüyorum.Ayrıca ışığın hareket hızı olduğu kabul ediliyor.Farklı iki düşünce; ışığın hareket hızının sonlu ve sonsuz olduğu ile ilgilidir.

      Sil
    3. Merhaba Kadir, Ahmet arkadaşıma katılıyorum teoriler kanunlara dönüşmezler ve analojiye eklemelerde bulunmak istiyorum Galileo hareket eden diğer nesneler örneğin, ses, hava, vb gibi ışığında sonlu bir hızla yayıldığı inancındaydı. Analoji, bilinen bir olayı, bilinen başka bir olaya benzeterek öğrenme yoludur. Öyleyse ses hava vb sonluysa ışığın da sonlu olabileceği kanısına varmıştır.

      Sil
  2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  3. Haklısın ahmet bi an dikkatsizliğime gelmiş teşekkür ederim uyardığın için 😄😄

    YanıtlaSil
  4. Merhaba hocam,
    CEVAPLAR
    1-Işık ilk çağlardan itibaren insanların dikkatini çekmiştir. Bu sebeple her zaman gözlem ve araştırma konusu olmuştur. Aristoteles’ten itibaren pek çok bilim insanı onun görüşüne katılarak ışık hızının sonsuz olduğunu söylediler. Aslında bu fikri uzun bir süre araştırma gereği bile duymadılar bunun sebebi gözlerini açtıklarında anında tüm nesneleri görüyor olmalarıydı. Güneş ışınlarının gözümüze yansımasıyla nesneleri görüyor olduğumuza göre bu kadar hızlı bir şekilde görme olayının gerçekleşmesinin başka bir açıklaması olamazdı. Işık hızı sonsuzdu. Işığın hızı ile ilgili ikinci görüş ise sonlu bir hızda olduğuydu. Gözlem olguları kavramak için onların kendiliğinden meydana gelen belirtilerini algılama işidir. İbn-i sina’nın öne sürdüğü görüş sonrası ilk gözlemi Galileo yapmıştır Asistanını kendinden kilometrelerce uzağa gönderen Galileo, işaret verdiğinde asistanına elindeki feneri yakmasını söylemiştir. Galileo işaret verdikten sonra asistanı feneri yakacak ve Galileo fenerin ışığını görene kadar zaman tutacaktı. Mesafenin, geçen zamana bölünmesiyle de ışık hızının değeri bulunacaktı. Tabi bu ölçüm başarısız sonuçlanmıştı. Galileo işaret verdikten hemen sonra ışığı görüyordu ve zaman tutamıyordu. Net bir sayısal veri bulamasa da Galileo önemli bir sonuç bulmuştu “ışık sonlu bir hıza sahiptir”. Galileo’dan ilham alan Romer ise yaptığı deneyler sonrası ışık hızının sayısal değerini yaklaşık olarak ölçmüştür bu süreçte Jüpiter’in ve uydularının hareketlerini uzun süre incelemiş ve oluşan zaman farkına dayanarak ışık hızının yaklaşık değerine ulaşmıştır.
    2-“Galileo hareket eden diğer nesneler (örneğin, ses, hava, vb) gibi ışığında sonlu bir hızla yayıldığı inancındaydı.” Analoji hem benzetme hem de bir çıkarım yapma işidir. Galileo da ses hava vb. hareketlerinin sonlu olduğunu bildiği şeylere ışığı benzetmiş eğer bunlar sonluysa ışık da sonlu olmalı çıkarımını yapmıştır. Biliyoruz ki bilimsel bilginin elde edilmesi için gözlemler buna bağlı olarak çıkarımlar genellemeler ve muhakeme çok önemlidir. Analojinin katkısı gözlemlerimizle elde edemediğimiz kavramlarla ilgili de benzetim yaparak yorum yapabilme olanağı sunmasıdır. Dolayısıyla analoji özellikle astronomide bilim insanları tarafından kullanılan bir yöntemdir.
    Bilim insanları her zaman sorgulamayla işe başlar ve bir problemleri vardır. Bu problemle ilgili gözlemler yaparlar ve bağlı olarak bir hipotez kurarlar, kurdukları hipotezi deneylerle test ettikten sonra oluşturdukları yargıya ters düşen bir sonuca ulaşırlarsa yeni verilerle bir hipotez kurarlar, ters düşmezse teori oluştururlar, teoriler de her zaman test edilir ve yanlışlanıncaya kadar kabul edilir. (Yasa kalıplaşmış bir kelimeden öte değildir tüm yasalar aslında bilimsel teorilerdir. Bilimsel yasa olarak kabul ettiğimiz şeyler süregelen genellemelerdir, bu sebeple yasa yerine teori dememiz daha doğru olacaktır.) Bu teori oluşturma sürecinde bilim insanlarının şemaları, inançları,gözlemleri, çıkarımları, mantıkları, akıl yürütmeleri, muhakeme yetenekleri onları destekleyen en önemli özellikleridir.

    YanıtlaSil
  5. 3- Galileo ışık hızının sonlu olduğunu asistanı ile beraber yaptığı deneyin sonuçlarına dayanarak öne sürmüştü. Işığın anlık hareket edip etmediğini ayırt edememişti ancak etmiyorsa dahi inanılmaz hızlı olduğunu ileri sürmüştü. 1.cevabımda da söylediğim gibi Galileo deneyinden sonra istediği sonuca ulaşamamıştı. Çünkü o sadece bir analoji yaparak diğer hareket eden nesnelerin nasıl hızının bir limiti varsa ışığın da bir limiti vardır hipotezini test etmişti, aslında yaptığı deney sonrası ışığın hızının sonlu olduğunu bulmuştu ama elinde sayısal bir değer yoktu. Bu sebeple onun görüşü yaygın olan ve insanlara daha mantıklı gelen ışık hızı sonsuzdur görüşünün arkasında kalmıştı.
    Bilim insanlarının en önemli özelliklerinden bir tanesi de olaylara şüphe ile yaklaşmalarıdır. Sokrates bununla ilgili sorgulanmamış yaşam, yaşanmaya değmez demiştir. İşte bilim insanının farkı burada ortaya çıkar, zaten şaşırtıcı gelen şeyleri birçok insan sorgular ancak bilim insanı diğer insanlar tarafından normal kabul edilen şeylere de şüpheci yaklaşabilen kişidir. Galileo ışığın tüm uzaklıkları bir anda kat etmesi gibi o dönemde yaygın olan ve herkes tarafından kabul gören bir görüşü sorgulamıştı, hipotezini kurarak test etmiş ve sonuca ulaşmıştı. Bu yüzden bilim insanları çağında geçerli olan bilimsel bilgilere şüpheci yaklaşmalı ve test etmelidir. Çünkü Galileo bu şekilde yaklaşmış olmasaydı belki hala ışığın sonsuz hızda olduğunu düşünecektik. Bu diğer tüm bilimsel bilgiler ve teoriler için geçerlidir.
    4- insanlar bilimsel bilgilere merak ettikleri sorulara cevap vermeleri ve evrendeki olayları anlamalarına aracı olmaları sebebiyle saygı duymuşlardır. Bu saygı belli bir süreden sonra öyle bir hal almıştır ki bilimsel teoriler asla değişmeyen ve herkes tarafından kabul görmesi gereken yasalar olarak görülmeye başlanmıştır. Ancak bugün biz biliyoruz ki mutlak kelimesi bilimde geçersizdir. Bunun sebebi insanın açıklamaya çalıştığı kısmın evrende belki sadece bir nokta, bir toz bulutu kadar olması, geçerli kabul ettiğimiz tüm bilimsel bilgilerin evrenin geri kalanını açıklamakta yetersiz kalacağı düşüncesidir. Bilim tarihi de bunu her zaman kanıtlamıştır. Işık hızının sonsuz olduğu görüşü Aristoteles’ten itibaren uzun yıllar kabul görmüş ve o dönemde bu bilgi yasa olarak kabul edilmiştir, ne var ki yapılan gözlemler sonrası ışık hızının sonlu bir değerde olduğu gözlemlenmiştir. Hala yasa olarak kabul edilen kütleçekim de Einstein’ın izafiyet teorisinden sonra geçerliliğini yitirmiştir, çünkü Newton’un sonuçları genele uygulanamaz. Evrenin sınırını bilemediğimize göre bilimsel bilgilerin de sınırı yoktur. Tüm bilimsel bilgiler zamanla değişecektir.

    YanıtlaSil
  6. 5-bilimsel araştırmalar gözlemlerle başlar.Römer de güneş sisteminin 5.ve en büyük gezegeni olan dünyaya yüz milyonlarca km uzaklıkta bulunan Jüpiter’in hareketlerini gözlemliyordu. Jüpiter’in o dönemlerde bilinen 4 uydusunun düzenli aralıklarla bir görünüp bir kaybolduğunu gözlemlemişti, uydular gezegenin çevresinde bir yörünge izliyor ve gezegenin arkasına geçtikleri zaman dünyadan görünmüyorlardı tutulma denen bu durum zaten biliniyordu; ilginç olan aynı uydu için yaklaşık 42 saat olan bu tutulma süresinin Dünya’nın Jüpiter’e olan uzaklığına bağlı olarak farklılık göstermesiydi. Römer beklentisiyle farlı bir olguya ulaşmıştı. Işık hızı sonsuz ise bu süredeki farklılık nedendi? Römer diğer bilim insanlarının tersine teleskopla sadece gök cisimlerini gözlemlemedi diğer bilim insanlarının da gözlemlediği bu sonuca şüpheci yaklaştı ve birbirinden bağımsız görünen iki olguyu tek bir hipotezde birleştirdi. İlk olay gezegenlerin kimi zaman birbirine yaklaştığı kimi zaman da birbirinden uzaklaştığıydı. İkinci olay ise Jüpiter çevresinde uydunun batışı ile doğuşu arasındaki süre değişikliği. Uzun ve meşakkatli bir çalışma, zekası, sezgileri ve akıl yürütmesi, muhakeme yeteneği ve yaratıcı hayal gücü ile ipuçlarını birleştirdi ve sonuca ulaştı: bu süre farkının tek sebebi ışığın bize ulaşmasının aradaki mesafeye göre değişmesiydi. Işık sonsuz değildi sonlu bir hıza sahipti.
    6- bilim insanları bir olayı gözlemler veya var olan bir olguya şüpheci yaklaşarak bilimsel araştırmaya başlarlar. Hipotez kurarak test ederler. Bu oldukça uzun bir süreç olabilir, bu sürecin oluşması ve ilerlemesi için belli bir bilgi birikimi ve işlem gerekmektedir. Dolayısıyla bu yönüyle prosedüreldir ancak parçadaki örnekte de gördüğümüz üzere tüm astronomi ile ilgilenen ve bilimsel araştırma yapan bilim insanları gezegenlerin bu hareketlerini gözlemlemişti eğer bilim sadece prosedürel bir sürecin sonucu olsaydı tüm bilim insanlarının bu hareketleri analiz edip Römer’in ulaştığı sonuca ulaşması gerekirdi. Fakat aynı gözlemi yapan Römer herkesin yapamadığını yaptı; sezgilerini, hayal gücünü, yaratıcılığını da gözlem sonuçlarıyla sentezledi ve ışık hızı sonludur sonucuna ulaştı. Bu sebeple bilim hem bilgi ve işlem hem de yaratıcılık gerektiren bir süreçtir diye düşünüyorum.
    KAYNAKLAR
    www.evrimagaci.org/makale6
    www.wikipedia.org/ışıkhızı
    www.fizikmakaleleri.com
    Prof. Dr. Cihan Dura/bilimsel yöntem üzerine
    www.elektrikport.com/ışıkhızı

    YanıtlaSil
  7. Merhabalar hocam,iyi akşamlar...

    CEVAP(1): Işığın hızıyla ilgili bir çok bilim insanları fikirlerini öne sürmüştür. Bu bilim adamları yalnızca Aristoteles,İbn-i Sina,Galileo ile sınırlı değildir. Yüzyıllar boyunca bir çok bilim insanı ışık hızını hesaplamaya çalışmıştır. Bilim insanları yaşadıkları çağın olanaklarını ve yaratıcı zekalarını,fikirlerini kullanarak çeşitli yöntemlerle farklı görüşlerde bulunmuşlardır. Aristoteles ışığın hareketinin sonsuz olduğunu ileri sürmüştür.İbn-i Sina ışığın hızının sonlu olabileceğini ileri sürdü. 13.yy da yine bu konuyla ilgilenen Robert Grosseteste doğada ışığın titreşimler sayesinde bir dalga dizisi gibi yayıldığını savunurken,Roger Bacon'a göreyse ışık ta ses gibi dalga biçiminde ilerliyordu. Bu nedenle Bacon, ışıkla ses hızını karşılaştırmanın, ışık hızını bulmak için uygun olacağını düşündü. Bir fırtına sırasında çakan şimşek, hem ses hem de ışık ürettiği için bu gözlemi yapmak da güç olmadı. Şimşek çaktığında önce ışığı görür, sonra sesi duyarız. Bacon’da bundan yararlanarak bir hesap yapmıştır. 17.yy a gelindiğin de ise bazı bilim adamları bu kuramlara kuşkuyla bakar olmuştur. Onlara göre ışık çok daha hızlı yol alıyor olmalıydı. İtalyan bilgin Galileo Galilei, ışık hızını bulabilmek için çok basit bir deney tasarladı. Işığın hızının sonlu olabileceğini İbn-i Sina öne sürmüştü ancak deneysel olarak yoklanması gerektiğini Galileo belirtmişti. Ellerinde fener iki kişinin birbirinden birkaç mil uzak iki tepeye çıkarak deneyi gerçekleştirebileceğinden söz eder. Deney başarıyla gerçekleştirilmemiş olsa bile sonucunda fikir güzeldi hareket eden diğer nesneler gibi ışığında sonlu bir hızla yayıldığı sonucuna ulaşmıştı. Onun bu fikri de ışık hızını gerçeğe görece yakın olarak ilk tahmin edebilen Ole Roemer’e de esin kaynağı olmuştur. Römer de gözlemleri ve yaptığı deneyler sonucun da uyduların hareketini (Jüpiter'in birinci uydusunun hareketini) incelemiş ve zamandaki önemli farklılığı gözlemleyerek ışığında ses gibi belli bir hızla ilerlediği hipotezine olgusal kanıt sağlamıştır.

    CEVAP(2): Galileo ellerinde ki fener ile iki kişinin bir kaç mil uzak 2 tepeye çıkarak deneyi gerçekleştirebileceğinden söz etmiştir. Galileo hareket eden diğer nesneler (örneğin;ses,hava vb.) gibi ışığında sonlu bir hızla yayıldığı inancındaydı. Analoji ;2 farklı şey arasındaki benzerlik veya benzerliklerden hareket edilerek birincisi için dile getirilen diğeri için de söz konusu olduğunu ileri sürmektir. Yani bir çıkarım yapmaktır. Galileo da diğer nesneler (ses,hava ) in sonlu olduğunu ışığı benzetip bunlar sonluysa ışıkta sonludur çıkarımında bulunmuştur. Analoji bilimsel bilginin üzerinde çıkarım yapabilmek adına katkısı bulunmaktadır. Bilim insanları bilimsel bilgiyi oluştururken olay (problemle) karşı karşıya kalabilirler. Bu problemi gözlemleri ve yaptığı deneyler sonucunda varsayımlar olarak sürerler. Yani gözlemi açıklayacak bir hipotez ortaya atarlar. Hipotezlerin en önemli özelliği test edilebilir olmasıydı. Bu sırada bilgi onarılır veya çürütülebilirde. Pek çok testten geçtikten sonra teori öne sürer. Teori de test edilebilir. Ancak teoriler yasalaşmaz. Yasa dediğimiz kavram geçerli olan,değişmez olan kurallardır. Bilimsel bilgiyi bilim insanı üretir ve insan ürünü olan bilginin değişmeme lüksü yoktur. Aslında bizim yasa olarak tanımladığımız bilimsel gerçeklerdir ve biz en doğru en kabul olana ulaşmaya çalışıyoruz. Bu süreçte tabi ki bilim insanının çok yönlü düşünmesi,problem çözme becerisi,yaratıcı hayal gücü,gözlemleri etkili olmaktadır.

    YanıtlaSil
  8. CEVAP(3):O zamanlarda Galileo nun yaptığı deney sonucunda ışığın sonlu bir hıza sahip olacağı görüşü somut kanıtlara dayanmıyordu,yaptığı deney sonucunda istediği sonuca ulaşamayıp çıkarım yaparak bilgiyi açıklaması ve ışık hızı hakkında çok farklı görüşler olduğu için bu sebeplerden dolayı bilim çevrelerinde ilgi uyandırmamış olabilir. Bilim insanının özelliklerinden bahsederken hep sorgulayıcı,şüpheli,meraklı yönlerini konu alırız. Bilim insanlarını da bizden ayıran özelliklerdir çünkü bunlar. Bilim insanları olaylara merak etmekle problem üzerinde şüpheli düşünmekle başlarlar.Bilim insanları bilimsel bilgiyi oluştururken şüpheci,meraklı olması onları çok yönlü düşündürmeye başlatır ve bilimsel bilginin doğruluğunun gerçekliğinin daha çok sağlanmasına sebep olur. Bilim insanları şüpheci olmasa bilimsel doğrular kendini yenileyemezler.

    CEVAP(4): Öncelikle bilim de kesinlikten veya genellemekten bahsetmek yani bütün bilimsel bilgi için konuşmak doğru olmayabilir.Bilimsel bilgi bilimsel yöntemlerle elde edilir.Bilim insanları oluşturdukları bilimsel bilgileri bir çok bilimsel süreç basamaklar sonucunda teori haline getiriyorlar ve daha sonra bilimsel gerçek adını alabiliyor.Bilimsel bilgi de kesinlikten bahsedemeyiz. Yapılan gözlemlerle,deneylerle vb. bilimsel bilgi yeni bilgiler ışığında değiştirilebilir.İnsanların bakış açısı,şema yapısı değiştikçe bilimsel bilgide değişebilir. Teknolojik aletlerin gelişmesiyle daha önce ortaya atılan bilimsel bir bilgi daha doğrulanabilir ve değiştirilebilmektedir. Aristoteles,İbn-i sina,Galileo gibi bir çok bilim insanı bu zamana kadar ışık hızıyla ilgili farklı görüşlerde bulunmuşlardır. Ve ortaya atılan bilgi teleskopla,yeni araştırmalar,yeni gözlemler sayesinde değiştirilmiştir.


    CEVAP(5): Bilim insanları araştırmalarına gözlemlerle başlar. Römer jüpiter'in birinci uydusunun hareketini izliyordu. Uydunun gezegenin arkasına geçişi ile doğuşu arasında geçen süreyi ölçmekte olan Römer, beklentisinin tersine sürenin yıl boyunca değiştiğini saptamıştır. Uydular, gezegenin çevresinde bir yörünge izliyor ve bu yörüngede ilerlerken gezegenin arkasına geçtiklerinde Dünya’dan görünmüyorlardı. Bu olaya tutulma deniliyordu. Aynı uydu için yaklaşık 42 saat olan bu tutulma süresinin, Dünya’nın Jüpiter’e olan uzaklığına bağlı olarak çok az da olsa değişiklik göstermesiydi. Bu durumda Römer farklı bir olguyla karşılaşmıştır. Roemer bu farkı, iki gezegenin birbirlerine göre konumlarına bağlı olarak, ışığın katetmek zorunda kaldığı uzaklığın büyüklüğüyle açıkladı. Buradan yola çıkarak yaptığı hesaplamalarla ışık hızını 215.000 km/sn olarak buldu. Bulunan sonuçlar ile diğer astronomların ve bilim adamlarının önemsememesi,duyarsız kalması ancak Römer'in bu beklenmeyen sonuç üzerinde çalışması,araştırmalarını derinleştirmesi,akıl yürütmesi ışığın da ses gibi belli bir hızla ilerlediği hipotezine olgusal kanıt sağlamıştır.


    YanıtlaSil
  9. CEVAP(6): Bilim de prosedürel veya yaratıcı yönü ağır basmak demek yanlış bir olgudur. Bilim insanları çok yönlü düşünen ve araştıran insanlardır. Bilimde bilimsel bilginin oluşturulmasında bilim insanlarının yaratıcı hayal güçlerinin önemini biliyoruz ancak bu bilim yapmak için yeterli değildir. Bilim de belli bir süreç vardır ve bilim insanlarının yaratıcı hayal güçleriyle oluşan o bilgiler belli bir süreçten geçmek zorundalardır. Bir çok bilim insanı ışık hızıyla ilgili görüşlerini öne sürmüştü. Ve hepsi bilgilerini belli bilimsel süreçlerden geçirmiştir. Römer de bilgilerini beli bilimsel süreçlerden geçirip yaratıcı hayal gücü,gözlemlerini ve belli bilgi birikimini de ekleyerek ışığın sonsuz bir hıza değil; sonlu bir hıza sahip olduğunu ortaya koymuştur.

    KAYNAKÇA:
    http://www.evrimagaci.org/makale/6
    https://de.wikipedia.org/wiki/Ole_Rømer
    http://www.fenokulu.net/yeni/Fen-Konulari/Konu/Isik-Hizinin-Hesap-Seruveni_447.html
    https://tr.wikipedia.org/wiki/I%C5%9F%C4%B1k_h%C4%B1z%C4%B1
    http://www.bilimteknik.tubitak.gov.tr/node/40817

    YanıtlaSil
  10. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mrb senem, 1. sorunun cevabında ışığın hareket hızı ile ilgili birinin sonlu diğerinin sonsuz hareket hızına sahip olduğunu belirtmende fayda var.Çünkü verdiğin 1. cevapta bilgi eksikliği mevcut.

      Sil
  11. Merhaba Hocam
    C1)Işığın hızıyla ilgili yıllar boyunca; ışığın hareket hızının sonsuz olduğu ve ışığın hareket hızının sonlu olduğu görüşleri olmak üzere iki farklı görüş öne sürülmüştür.Aristoteles gibi antik çağın pek çok düşünürü, ışığın hareket hızının sonsuz olduğunu düşünüyorlardı. Aslında başka türlü düşünmeye de pek olanak yoktu; kişinin gün ışığında gözünü açmasıyla nesneleri görmesi bir olur. Üstelik 17.yüzyıl sonlarına gelinceye dek, ışığın hızını ölçmeye olanak sağlayan ne bir araç vardı, ne de bir yöntem biliniyordu.Bu yüzden bu bilgi bilimsel deneylerle desteklenememiştir.Işığının hızının sonlu olabileceğini ilk kez 11. yüzyılda İbni Sina ileri sürer. Bu savın deneysel olarak yoklanması gereğini ise ilk kez Galileo belirtir; Galileo hareket eden diğer nesneler gibi ışığında sonlu bir hızla yayıldığının kanısındaydı.Ne var ki elinde somut bir kanıt yoktu.1675 de Jüpiter'in birinci uydusunun hareketini izleyen Römer, uydunun gezegenin arkasına geçişi ile doğuşu arasında geçen süreyi ölçerek beklentisinin tersine sürenin yıl boyunca değiştiğini saptar. Römer altı ay aralıkla yapılan iki ölçüm 22 dakikalık gibi önemli farklılık gösterdiğini saptadı. Şöyle ki uydunun doğuşunun gecikmesi iki gezegenin birbirinden uzaklaştığı, tersine uydunun daha erken doğuşu, iki gezegenin birbirine yaklaştığı dönemlere rastlamaktaydı. Bu da şu demekti: ışığın bize ulaşması aradaki mesafeye göre değişmekteydi. Yani ışık sonsuz bir hıza değil; İbni Sina ve Galileo’nun düşündüğü gibi sonlu bir hıza sahipti.
    C2)Galileo ışığın hızına ilişkin görüşlerini kanıtlamak için ellerinde fener iki kişinin birbirinden birkaç mil uzak iki tepeye çıkarak deneyi gerçekleştirebileceğinden söz eder.Böyle analojiler tek başına yeterli değildir.Ancak hipotezi oluşturma evresinde faydalı olabilecektir bir metottur.Bilim insanları yaptıkları bir gözlemi, bir olayı, bir olguyu ya da bilimsel bir problemi, üzerinde daha fazla inceleme yaparak test edilmesine olanak veren, öneri niteliğinde bir açıklama yaparak hipotezi oluştururlar. Bilim insanları tarafından deney ve testler sonucunda sürekli olarak varsayılan sonucu veren hipotezler " teori (kuram)" statüsünü alır.Gözlem ve deneyleri tekrarlayarak, mevcut bilgi birikimi düzeyinde doğruluğu büyük ölçüde kabul edilmiş, ancak yine gözlem ve deneyler yoluyla yanlışlanabilme olasılığı bulunan, öngörülerinden doğru çıkmış hipotezleri sonucu bilim insanları teorilerini oluşturmuş olurlar.Bu süreçte gözlem, deney, test, ölçme, araştırma, inceleme gibi bilimsel yöntemleri kullanan ve de iyi bir gözlemci,meraklı ve araştırmacı, sabırlı, kararlı, gelişmeleri takip eden, güncel olan, hayalperest ve yaratıcı bir zekaya sahip, tarafsız ve objektif, kendine güveni tam olan, güzel ahlak sahibi gibi özelliklere sahip olmaları çok etkilidir.
    C3)Çünkü bilimsel bilgiyi destekleyecek deneysel çalışmalarda bulunmamıştır. Galileo’nun düşüncesi öneriden öteye gitmemiştir.Evet çünkü örneğin Aristoteles’in aksine İbni Sina,Galileo ve Römer ışığın hareket hızının sonlu olduğunu düşünerek bu sava şüpheyle yaklaşmıştır.Bu da yaygın ve geçerli olmasına rağmen şüpheyle yaklaşmak gerektiğini gösterir.
    C4)Kesin hepsi değişir yerine değişebilir diyebiliriz.Örneğin Aristotales’in aksine ışığın hareket hızının sonlu olduğunu düşünen Römer, ışığın da ses gibi belli bir hızla ilerlediği hipotezine olgusal olarak kanıtladı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Derya, 4.cevabını eksik buluyorum eklemelerde bulunmak istiyorum evet bilimsel bilgiler zamanla değişebilir. Yapılan deneyler, gözlemler, araştırmalar, teknolojik gelişmeler vs bilimsel bilgiyi değiştirip, geliştirebilir.

      Sil
    2. Mrb sevcan, eklemelerde bulunduğunu iddia ettiklerin bilim insanının özellikleridir.Ki ben bilim insanı olan Aristoateles ve Römer'i örnek verirken bu özelliklere sahip olduklarından ayrıca yazma gereği duymadım ve de zamanın şartlarına göre bu özelliklerini belirgin şekilde ifade ederler.Düşüncelerin için teşekkür ettim.

      Sil
  12. C5)Hayır araştırmaya ilkin sorunun ne olduğunu saptayarak başlarlar.Tek tek olgu toplayarak araştırmalarına devam ederler.Römer, uydunun gezegenin arkasına geçişi ile doğuşu arasında geçen süreyi ölçerek, beklentisinin tersine sürenin yıl boyunca değiştiğini saptar. Öyle ki altı ay aralıkla yapılan iki ölçüm 22 dakikalık gibi önemli farklılık gösteriyordu. Aynı bilgiler diğerlerinde de vardı ama gözlem yapamadıkları için bilginin tümünün doğruluğu ya da yanlışlığı hususuna sahip değildiler.Bu yüzden bi ilişki kuramamışlardır.Şöyle ki uydunun doğuşunun gecikmesi iki gezegenin birbirinden uzaklaştığı, tersine uydunun daha erken doğuşu, iki gezegenin birbirine yaklaştığı dönemlere rastlamaktaydı. Bu da şu demekti: ışığın bize ulaşması aradaki mesafeye göre değişmekteydi. Uzun ve meşakkatli bir çalışma, zekası, sezgileri ve akıl yürütmesi, muhakeme yeteneği ve yaratıcı hayal gücü ile ipuçlarını birleştirdi ve sonuca ulaştı: sonsuz değildi sonlu bir hıza sahipti.
    C6)bilim insanları şüpheci yaklaşım özellikleri ile bir olayı gözlemleyerek bilimsel araştırmaya başlarlar. Hipotez kurarak test ederler.Bu yönüyle prosedüreldir ancak diğer bilim insanları da aynı prosedürel süreçten geçmelerine rağmen doğru bir sonuç alamamışlardır.Örnek vererek açıklamak gerekirse; Römer diğer bilim insanlarından farklı olarak sezgilerini, hayal gücünü, yaratıcılığını da gözlem sonuçlarıyla sentezledi ve ışığın hareket hızının sonlu olduğu sonucuna vardı. Bu sebeple bilim hem bilgi ve işlem hem de yaratıcılık gerektiren bir süreç olmak üzere yaratıcı yönünün daha ağır bastığını düşünüyorum.
    Kaynakça:
    https://de.wikipedia.org/wiki/Ole_Rømer
    www.wikipedia.org/ışıkhızı
    www.fizikmakaleleri.com

    YanıtlaSil
  13. Merhaba Hocam
    Cevap 1: Işığın hızıyla ilgili iki farklı hipotez öne sürülmüştür. Birincisi ışık hızı sonsuzdur, ikinci ise ışığın belli bir hızı vardır.Işık hızı sonsuzdur fikrini uzun bir süre araştırma gereği bile duymadılar bunun sebebi gözlerini açtıklarında anında tüm nesneleri görüyor olmalarıydı. Galileo ışığın hızın belli değeri olduğu bulabilmek için belli iki uzaklıktaki iki feneri birbirine tutmuşlar .Buradaki amaç mesafenin, geçen zamana bölünmesiyle de ışık hızının değerinin bulunmasıydı.Sonuç başarısız olmuştur.Galileo net bir sayısal veri bulamasa da ışığın sonlu olduğu sonucuna varmıştır. Romer ise yaptığı deneyler sonrası ışık hızının sayısal değerini yaklaşık olarak ölçmüştür bu süreçte Jüpiter’in ve uydularının hareketlerini uzun süre incelemiş ve oluşan zaman farkına dayanarak ışık hızının yaklaşık değerine ulaşmıştır.
    Cevap 2: Galileo hareket eden diğer nesneler (örneğin, ses, hava, vb) gibi ışığında sonlu bir hızla yayıldığını söylemiştir. Analoji iki farklı şey arasında benzerlik kurmak ve çıkarım yapmadır. Burada Galileo ışığı (hava ve ses) gibi nesnelere benzeterek çıkarımda bulunmuştur. Analoji karmaşık ve yeni kavramların, bilinen kavramların benzer özelliklerinden yola çıkarak daha kolay anlaşılır kılınmasında işe yarar. Astronomi ve psikoloji de kullanılan yöntemlerdir. Bilim insanları çoğu kez problemlerle karşılaşabilirler. Bilim insanları var olan probleme ilişkin gözlem yaparlar, gözlemlerinin sonucunda hipotez kurarlar, bu hipotezi deneyler yaparak test ederler herhangi bir sorun oluşmazsa teori oluşur. Bu süreçte bilim insanlarının; sezgileri, hayal gücü, aklı ve gözlemleri daha etkili olur diye düşünüyorum.
    Cevap 3: Galileo hareket eden diğer nesneler (örneğin, ses, hava, vb) gibi ışığında sonlu bir hızla yayıldığı inancındaydı. Fakat elinde somut bir kanıt olmadığı için Galileo'nun önerisi bilim çevrelerinde olumlu bir yanıt bulamamıştı. Bilim insanları; sezgileri kuvvetli, yaratıcı hayal gücü olan, üstün zekaya sahip ve şüpheci kişiliğe sahip olan insanlardır. Bilim insanlarının bu özelliklerini göz önünde bulundurduğumuzda onların yaşadığı çağda bulunun bilgiyi araştırıp sorgulamadan kabul ederlerse bu onları diğer insanlarla aynı kefeye koymak demektir. Çünkü bilim insanı merak eder ,sorgular ki Galileo ışığın tüm uzaklıkları bir anda kat etmesi gibi o dönemde yaygın olan ve herkes tarafından kabul gören bir görüşü sorgulamıştı, hipotezini kurup ve sonuca ulaşmıştı.
    Cevap4: Işık hızının sonsuz olduğu görüşü Aristo telesten itibaren uzun yıllar kabul görülmüş ve o zamanlar da bu bilgi yasa olarak kabul edilmiştir. Fakat sonra yapılan gözlemlerin sonucunda ışık hızının sonlu olduğu gözlemlenmiştir.Bu örnekten de anlayacağımız üzere bilimsel bilgiler ;teknoloji geliştikçe, eğitim kalitesi arttıkça yani zaman ilerledikçe sürekli olarak değişebilir.Örneğin; Batlamyus dünya merkezli evren modeli herkes tarafından kabul görülmüş ve benimsenmişti o zamanlarda,fakat sonradan Kopernik , Batlamyus modelini çürütüp Güneş merkezli evren modelini ortaya atmış ve kabul görülmüştür…

    YanıtlaSil
  14. Cevap5:Bilim insanları problemi saptayıp, araştırmaya gözlem yaparak başlarlar. Römer jüpiter'in birinci uydusunun hareketini izliyordu. Uydunun gezegenin arkasına geçişi ile doğuşu arasında geçen süreyi ölçmekte olan Römer, beklentisinin tersine sürenin yıl boyunca değiştiğini saptamıştır. Uydular, gezegenin çevresinde bir yörünge izliyor ve bu yörüngede ilerlerken gezegenin arkasına geçtiklerinde Dünya’dan görünmüyorlardı. Bu olaya tutulma deniliyordu. Aynı uydu için yaklaşık 42 saat olan bu tutulma süresinin, Dünya’nın Jüpiter’e olan uzaklığına bağlı olarak çok az da olsa değişiklik göstermesiydi. Römer beklentisiyle farlı bir olguya ulaşmıştı. Bilim adamları teleskopla göksel cisimlerin konum ve hareketlerini inceliyorlardı. Fakat Römer bunlardan farklı olarak; diğer bilim insanlarının da gözlemlediği bu sonuca şüpheci yaklaştı ve birbirinden bağımsız görünen iki olguyu tek bir hipotezde birleştirdi.
    Cevap 6:Bilim sadece prosedürel değildir. Parçadan örnek verecek olursak; tüm astronomi ile uğraşan ve bilimsel araştırmalar yapan bilim insanları gezegenlerin hareketlerini gözlemlemişti. Bilim sadece prosedürel olsaydı o zaman Römer’ in elde ettiği sonucu onlarda elde etmiş olurlardı.Römer onlardan farklı olarak; var olan bilgilerini, sezgisini, hayal gücünü ve gözlem yeteneğini kullanarak ışık hızının sonlu olduğu sonucuna ulaşmıştır.Yani bilim bilgi birikimi ve yaratıcılığın birleşmesiyle oluşmaktadır.
    Kaynaklar;
    http://bilgikitabi.blogcu.com/analoji/1823032
    https://de.wikipedia.org/wiki/Ole_Rømer
    www.evrimagaci.org/makale
    http://www.bilgicik.com/yazi/bilim-insaninin-ozellikleri/

    YanıtlaSil
  15. Merhaba Hocam,
    Cevap1: Işığın hızıyla ilgili iki farklı hipotez öne sürülmüştür bunlardan bir tanesi ışığın sonsuz olduğu diğeri ise sonlu olduğudur. Antik çağın pek çok düşünürü özellikle Aristoteles için ışığın hareket hızı sonsuzdu. Pek fazla araştırma yapılmamış farklı düşünmemişlerdi o dönemde ve ne araç vardı ne de yöntem. Kişinin gün ışığında gözünü açmasıyla nesneleri görüyor olmalarıydı. Işığın sonlu olabileceğini İbni Sina ileri sürmüş, Galileo da bu hipotezi deneyle yoklamış. Galileo bir tepenin üstünde asistanı diğer tepenin üstünde, önce Galileo elindeki feneri yakıyor, asistanı fenerin ışığını görünce bu sefer o elindeki feneri yakıyor, Galileo asistanının fenerinin ışığını görünce geçen toplam zamanı ölçüyor. İki tepe arasındaki mesafeyi geçen zamana böldüklerinde ışığın hızını hesaplıyorlar. Fakat bu sağlam bir yol olmadığından ve ellerinde somut kanıt olmadığından ışığın hızını ölçemiyorlar. Galileo’nun geliştirdiği teleskop Römer’e esin kaynağı olmuş ve Römer de gözlemleri ve yaptığı deneyler sonucun da uyduların hareketini incelemiş zamandaki önemli farklılığı gözlemleyerek ışığın belli bir hızla ilerlediği hipotezine olgusal kanıt sağlamıştır.
    Cevap2: Galileo hareket eden diğer nesneler örneğin, ses, hava, vb gibi ışığında sonlu bir hızla yayıldığı inancındaydı. Analoji, bilinen bir olayı, bilinen başka bir olaya benzeterek öğrenme yoludur. Yani ses hava vb sonluysa ışığın da sonlu olabileceği kanısına varmıştır. Somut benzetmeler kullanmıştır. Analojiler, bilinmeyeni bilinen ile benzeştirmeye yaramakta dolayısıyla yeni buluşlara olanak sağlamaktadır. Bilimde analojiler kullanılmaktadır.
    Bilim insanları öncelikle olayla ilgili gözlem yaparlar gözlemi açıklayarak bir hipotez ortaya atarlar. Hipotez yargı bildirir. Hipotezi test ederler çürütmeye ya da doğrulamaya çalışırlar. (test etmek, deneyler yapmak vb) Eğer hipotez çürütülürse yeniden düşünülür ve yeni bir hipotez kurulur, doğrulanırsa desteklenirse teoriye dönüşür. Teoriler de test edilebilir. Deneyler, gözlemler, incelemeler ve araştırmalar yapılır ve bunun sonucunda bilimsel gerçek gerçekleşiyor teori gelişiyor (neden? nasıl soruları sorulur) Yasa dediğimiz şey bir gözlem ve genellemedir.

    YanıtlaSil
  16. Cevap3: Sağlam bir yol olmadığından ve ellerinde somut kanıt olmadığından bilim çevrelerinde ilgi uyandırmamıştı. Bence bilim insanı bilimsel bir bilgiye şüpheyle yaklaşmalıdır. Şüpheci olmasa bilimsel doğrular kendini yenileyemez. Daha önce konu ile ilgili ortaya atılan fikirlerin etkisinde kalmamalı, kendi gözlemleriyle sonuca ulaşabilmelidir. Çünkü bilim insanı iyi bir gözlemcidir, meraklıdır, sorgulayıcıdır, şüphecidir.
    Cevap4: Bilimsel bilgiler zamanla değişebilir. Çünkü bilimsel bilgileri bilim insanları yapıyor ve İnsan ürünü olan hiçbir şeyin değişmeme lüksü yoktur. Bilimsel bilgiler bilime, deneye, teknolojik gelişmelere, araştırmalara dayalı olarak değişebilir. Her zaman yeni yapılan deneylerle bu bilgilerin değişebileceği kabul edilir. Parçada öncelikle ışığın sonsuz hızda olduğunu savunulmuş fakat kullanılan araçlarla (teleskopla) ışığın sonlu hızda olduğu gözlemlenmiştir.
    Cevap5: Bilim insanları olup bitenleri dikkatle gözlemler, topladıkları olguları sınıflar, bilinen diğer olgular ışığında yorumlarlar. Hipotez kurarlar. Bulgularını açıklamak için kuram oluştururlar, yeni gözlem verileriyle kuram ya da genellemeleri test ederler, test edilen kuram olgulara uygunsa doğru kabul ederler, ters düşerse düzeltilir ya da açıklayıcı yeni kuram oluştururlar. Römer Uydunun gezegenin arkasına geçişi ile doğuşu arasında geçen süreyi ölçtü ve beklentisinin tersine sürenin yıl boyunca değiştiğini saptadı. Diğer bilim insanlarının ilişki kuramamalarının sebebi yaptıkları gözlemler, farklı bakış açıları, yaratıcılığı, hayal gücü, şemaları, algıları olabilir. Birbirinde bağımsız görünen bu iki olay arasındaki bağıntıyı sezmek Römer'e aradığı ipucunu sağlamıştır. Uydunun doğuşunun gecikmesi iki gezegenin birbirinden uzaklaştığı, tersine uydunun daha erken doğuşu, iki gezegenin birbirine yaklaştığı dönemlere rastlamaktaydı. Işığın bize ulaşmasının aradaki mesafeye göre değişmesi olguları hipotez içerisinde buluşturmuştur.

    YanıtlaSil
  17. Cevap6: Bilim hayal gücü, sezgi ve yaratıcılığın birleşmesiyle oluşur. Bilim insanı yaratıcılığını, hayal gücünü sezgilerini ve bakış acısını kattığı zaman işlem ve süreçlerle gerçekleşen ve bu süreç sonunda bulunamayan problemin çözümünü bulabilirler. Yaratıcılık, olmayan bir şeyi hayal edebilme, bir şeyi herkesten farklı yollarla yapabilme ve yeni fikirler geliştirebilme yeteneğidir. Bu durumda Römer yaratıcıdır. Aynı bilgiler ve gözlemlere diğer bilim adamları da sahiptiler. Fakat bu ilişkiyi kuramadılar. Birbirinden bağımsız görünen iki olay arasındaki bağıntıyı sezmek Römer'e aradığı ipucunu sağlamıştır.

    KAYNAKÇA:
    http://gizliilimler.tr.gg/I%26%23351%3B%26%23305%3Bk-H%26%23305%3Bz%26%23305%3B,-%26%23304%3Bzafiyet-Teorisi-ve-Michelson_Morley-Deneyleri.htm
    http://www.akademik.adu.edu.tr/fakulte/iktisat/webfolders/1_ders.docx
    http://www.yardimcikaynaklar.com/sizce-bilimsel-bilgiler-degisebilir-mi-aciklayalim/
    http://www.sendetiklat.com/diger/egitim/analoji.html
    http://www.fenokulu.net/yeni/Fen-Konulari/Konu/Isik-Hizinin-Hesap-Seruveni_447.html
    http://www.evrimagaci.org/makale/395

    YanıtlaSil
  18. Merhaba hocam
    1)ışığın hızıyla ilgili iki görüş vardı bunlardan birincisi Antik çağın pekçok düşünürü özellikle Aristoteles için ışığın hareket hızı sonsuzdu.bu görüşü desteklemek için kişinin gün ışığında gözünü açmasıyla nesneleri görmesi bir olur.17.yüzyılın sonlarına gelinceye dek ışığın hızını ölçmeye olanak sağlayan ne bir araç,ne bir yöntem biliniyordu.ikinci görüş olarak ise 11. Yüzyılda ibni sina ışığın sonlu olabileceğini ileri sürer. Bu savı deneysel olarak yoklanması gereğini ilk kez Galileo belirtir ve ellerinde fener olan iki kişinin birbirinden birkaç mil uzak tepeye çıkarak deneyi gerçekleştirebileceginden söz eder.Römer ise Jüpiter'in birinci uydusunun hareketini izliyordu.uydunun doğuşunun gecikmesi 2 gezegenin birbirinden uzaklaştığı ,tersine uydunun daha erken doguşu iki gezegenin birbirine yaklaştığı dönemlere rastlamaktaydı.yani ışığın bize ulaşması aradaki mesafeye göre değişmekteydi.buradan römer ışığın sonsuz bir hıza değil sonlu bir hıza sahip oldugunu bulmustur.
    2)Galileo ellerinde fener iki kişinin birbirinden bir kaç mil uzak iki tepeye çıkarak deneyi gerçekleştirmiştir. Galileo hareket eden ses,hava vb. Nesneler sonlu bir hızla yayildigindan yola çıkarak ışığında sonlu bir hızla yayılacağı cikarimında bulunmuştur ve anoloji yapmıştır. Bilim insanı merak ettiği bir konuda problem belirleyerek üzerinde çalışmaya başlar. Problemle ilgili gözlem, araştırma yaparak verileri toplar.daha sonra problemle ilgili hipotez kurar hipotezin doğrulanması amacıyla deneyler yapar.eğer hipotez doğrulanırsa teoriye dönüşür. Bu süreçte bilim insanının kararlı ,sabırlı ,meraklı olmasi ,gözlemleri,akıl yurutmeleri ve cıkarımları etkili olmaktadır.
    3)Galileo ışığın sonlu bir hıza sahip olabileceği yönünde deney yapmış fakat kesin bir sonuca ulasamamış. Galileo'nun elinde somut bir kanıt yoktu Galileo analoji yaparak hareket eden ses hava gibi ışığında sonlu bir hızla yayıldığına inanıyordu.o zamanlar ışığın her uzaklığı bir anda aldığı öylesine yaygın ve yatkın bir düşünce olduğundan bilim çevrelerinde olumlu bir yankı yaratmamastır.yaklaşmalidir çünkü Galileo antik cagda pekcok düşünürün savunduğu ışığın hareketi sonsuz düşüncesine şüpheyle bakmıstir ve deney yaparak analog kurarak ışığın sonlu olduğunu göstermeye çalışmıştır.
    4)bilimsel bilgiler bilime,deneye ,teknolojik gelişmelere ve araştirmalara dayalı olarak değişebilir. Bir bilimsel bilgi deneyler,arastırmalar sonucu bütünüyle değiştirilebilir veya bir önceki görüşü güçlendirici ilaveler de sağlayabilir. Parçada geçtiği gibi antik cagda pekçok düşünür ışığın hızına sonsuz diyordu .Galileo ise bunun böyle olmadığını deney yaparak ortaya koymaya çalıştı. Galileo'nun geliştirdiği teleskopla Jüpiter'in birinci uydusunun hareketini izleyen römer ışığın sonsuz bir hıza değil sonlu bir hıza sahip oldugunu bulmustur.

    YanıtlaSil
  19. Merhaba hocam
    1)ışığın hızıyla ilgili iki görüş vardı bunlardan birincisi Antik çağın pekçok düşünürü özellikle Aristoteles için ışığın hareket hızı sonsuzdu.bu görüşü desteklemek için kişinin gün ışığında gözünü açmasıyla nesneleri görmesi bir olur.17.yüzyılın sonlarına gelinceye dek ışığın hızını ölçmeye olanak sağlayan ne bir araç,ne bir yöntem biliniyordu.ikinci görüş olarak ise 11. Yüzyılda ibni sina ışığın sonlu olabileceğini ileri sürer. Bu savı deneysel olarak yoklanması gereğini ilk kez Galileo belirtir ve ellerinde fener olan iki kişinin birbirinden birkaç mil uzak tepeye çıkarak deneyi gerçekleştirebileceginden söz eder.Römer ise Jüpiter'in birinci uydusunun hareketini izliyordu.uydunun doğuşunun gecikmesi 2 gezegenin birbirinden uzaklaştığı ,tersine uydunun daha erken doguşu iki gezegenin birbirine yaklaştığı dönemlere rastlamaktaydı.yani ışığın bize ulaşması aradaki mesafeye göre değişmekteydi.buradan römer ışığın sonsuz bir hıza değil sonlu bir hıza sahip oldugunu bulmustur.
    2)Galileo ellerinde fener iki kişinin birbirinden bir kaç mil uzak iki tepeye çıkarak deneyi gerçekleştirmiştir. Galileo hareket eden ses,hava vb. Nesneler sonlu bir hızla yayildigindan yola çıkarak ışığında sonlu bir hızla yayılacağı cikarimında bulunmuştur ve anoloji yapmıştır. Bilim insanı merak ettiği bir konuda problem belirleyerek üzerinde çalışmaya başlar. Problemle ilgili gözlem, araştırma yaparak verileri toplar.daha sonra problemle ilgili hipotez kurar hipotezin doğrulanması amacıyla deneyler yapar.eğer hipotez doğrulanırsa teoriye dönüşür. Bu süreçte bilim insanının kararlı ,sabırlı ,meraklı olmasi ,gözlemleri,akıl yurutmeleri ve cıkarımları etkili olmaktadır.
    3)Galileo ışığın sonlu bir hıza sahip olabileceği yönünde deney yapmış fakat kesin bir sonuca ulasamamış. Galileo'nun elinde somut bir kanıt yoktu Galileo analoji yaparak hareket eden ses hava gibi ışığında sonlu bir hızla yayıldığına inanıyordu.o zamanlar ışığın her uzaklığı bir anda aldığı öylesine yaygın ve yatkın bir düşünce olduğundan bilim çevrelerinde olumlu bir yankı yaratmamastır.yaklaşmalidir çünkü Galileo antik cagda pekcok düşünürün savunduğu ışığın hareketi sonsuz düşüncesine şüpheyle bakmıstir ve deney yaparak analog kurarak ışığın sonlu olduğunu göstermeye çalışmıştır.
    4)bilimsel bilgiler bilime,deneye ,teknolojik gelişmelere ve araştirmalara dayalı olarak değişebilir. Bir bilimsel bilgi deneyler,arastırmalar sonucu bütünüyle değiştirilebilir veya bir önceki görüşü güçlendirici ilaveler de sağlayabilir. Parçada geçtiği gibi antik cagda pekçok düşünür ışığın hızına sonsuz diyordu .Galileo ise bunun böyle olmadığını deney yaparak ortaya koymaya çalıştı. Galileo'nun geliştirdiği teleskopla Jüpiter'in birinci uydusunun hareketini izleyen römer ışığın sonsuz bir hıza değil sonlu bir hıza sahip oldugunu bulmustur.

    YanıtlaSil
  20. Merhaba Sinan Hocam.

    1) Parçada ışığın hızıyla ilgili iki farklı görüş ile karşılaşmaktayız. Birincisi ışığın sonsuz bir hızda olduğu ve ölçülemez görüşü, ikinci bir görüş ise ışığın sonlu bir hızının olduğu. Öncelikle yapmış olduğum bazı araştırmalara göre ışık hızının ölçülebilir olduğunu ilk olarak Empedocles ileri sürmüştür. Fakat Aristo bu görüşün tam tersine ışığın bir şeyin varlığından oluştuğunu ve hareket etmediğini öne sürmüştür. Euclid ve Ptolemy Empedocles'in ışığın gözlerden emililerek görüşü sağladığı yolundaki teorisini ilerletmişlerdir. Bu teoriye dayanarak Alexandrialı Heron yıldızlar gibi uzak nesneler gözümüzü açtığımız anda görülebildiği için ışığın hızının sonsuz olduğunu ileri sürmüştür. Ole Römer ise Jüpiter'in uydularını gözlemlerken uyduların Dünya'ya uzaklık mesafelerine göre bize ulaşma hızının farklı olduğunduğunu farketmiş ve bunu ışığın hızına bağlamıştır. Ole Römer ışık hızını yaklaşık 2,14.10 8 m/s olarak ölçmüştür.

    2) Galileo ışığın hızını ses ve hava gibi nesnelere benzetmiştir. Işığında ses ve hava gibi haraket ettiğini ve yayıldığını düşünmekteydi. Bir bilimsel teorinin oluşabilmesi için gözlem yapılmalı araştırmanın konusu belirlenmeli ardından bu araştırma problemi tanımlanmalı konu ile ilgili geçmiş kaynaklar taranmalı ve hipotez yazılmalıdır. Veriler toplanıp analiz edilmeli deneyler yapılmalı ve sonuçlar hipoteze uymuş ise Teori oluşturulmuş demektir. Bilimsel basamaklar teoriye kadardır ardından ancak bu teori yanlışlanabilir ve basamaklar başa döner yeni bir teori oluşturulabilir. Bu süreçte bilim insanlarının yorum gücü ve yaratıcılığı ön plana çıkar. Çünkü burada bilim insanının analojiler ve mantıksal çıkarımlar yapması gerekebilir.

    3) Galileo Galilei bir feneri açıp bir mesafedeki algısını gözlemleyeceği ve aradaki gecikmeden ışık hızını ölçebileceği bir deney ortaya atmıştır. Işığın anlık hareket edip etmediğini ayırt edememiştir ancak etmiyorsa dahi inanılmaz hızlı olduğu sonucuna varmıştır. Elinde somut bir sonuç olmadığından bilim camiasından olumlu yankı uyandıramamış. Üstelik ışığın sonsuz olduğu görüşü iyi dayanaklar üzerine kuruludur ve kimse bu görüş üzerine tartışmamıştır. Galileo görüşü doğru dahi olsa deneyi yanlış yaptığı açıktır. Galileo deneyini 1 mil uzaklıktaki bir fenerle uyguladığından bu hızı gözlemleyememiştir. Du deneydeki gecikme insan gözü ile gözlenemeyecek kadar kısa olacaktır. Tabiki çağımızda yaygın olan geçerli bilimsel bilgilere şüpheyle yaklaşmalıyız denenmiş dahi olsa bir daha denemeliyiz çünkü bilginin kaynağı insandır ve insan hata yapabilen bir canlıdır.

    4) Bütün bilimsel bilgiler zamanla değişir dersem bu bir paradoks yaratabilir. Fakat şöyle açıklamak belki daha yalın olur. Bilimsel bilgiye her zaman ''değişebilir'' gözüyle bakmak gerekir. Örneğin ışığın sonsuz olduğu düşünülmüştü ve o çağa göre sağlam dayanakları olan bir görüştü. Fakat o zaman dahi bu görüşe değişebilir gözüyle bakanlar olmuştur ve bunu sınamışlardır. Dogmatik düşüncesini yıkabilenler yeni görüşler geliştirmiş ve gözlemler yapmıştır ışığın aslında sonlu olduğu gerçeğine ulaşmışlardır.

    YanıtlaSil
  21. 5) Bilim insanları olguları gözlemler fakat yalnız gözlemlemekle kalmamalıdır. Bilim insanları olgulara müdahale etmeli yani düşüncesini sınamak için deneyler yapmalıdır. Ole Römer yer ile Jüpiter'in uyduları arasındaki mesafenin değişmesiyle ışığın yere ulaşması için geçen sürenin değiştiğini farketti. Daha öncede Jüpiter'in uyduları gözlemlenmişti fakat kimse bu sonuca varamamıştı. Burada Ole Römer'in bir farkı ortaya çıkmaktadır yaratıcılık...

    6) Yaratıcılık bilimde önemli bir unsurdur. İnsan yaratılığı ile bir çok probleme çözüm bulabilir. Fakat bunu pratiğe dökmek isteniyor ise bilimsel süreçler asla gözardı edilemez. Örneğin Galileo henüz denemeden ışığın sonlu olduğuna kendini inandırmıştı belkide bunu yaratıcılığı sayesinde yapmıştı. Işığı hava ve sese benzetmişti. Hayalgücü onun gerçeğe ulaşmasını sağlamıştı fakat buna kimseyi iandıramamıştı. Çünkü Galileo deneyini tam anlamıyla doğru yapamamıştı. Yani eğer prosedürler ile açıklanmazsa sadece yaratıcılık ile kendimizi inandırabiliriz.


    https://tr.wikipedia.org/wiki/I%C5%9F%C4%B1k_h%C4%B1z%C4%B1
    http://www.elektrikport.com/teknik-kutuphane/isik-hizi-evrendeki-en-buyuk-hiz/12248#ad-image-0
    http://www.cihandura.com/index.php?option=com_content&task=view&id=675&Itemid=1
    http://www.evrimagaci.org/makale/6
    http://www.filozof.net/Turkce/tarih/tarihi-kisilikler-sahsiyetler/43043-ole-romer-kimdir-hayat-hakk-nda-bilgi.html?showall=1

    YanıtlaSil

  22. 5) Bilim insanları araştırmaya gözlem yaparak başlarlar. uydunun gezegenin arkasına geçişi ile doguşu arasında geçen süreyi ölçmekte olan römer beklentisinin tersine sürenin yıl boyunca değiştiğini saptamıştır.altı ay aralıkla yapılan iki ölçüm 22 dakikalık önemli bir farkı gosteriyordu.diğer Astronomların önemsemedigi duyarsız kaldığı beklenmeyen sonucu römer kendine is edindi ve zekası ,yaratıcı hayal gücü ,akıl yürütmesi ve muhakeme yeteneği ile ışığın sonsuz değil sonlu bir hıza sahip olabileceğini bulmuştur.
    6)bilim birikerek ilerlemektedir.bilim insanları bir olayaı gözlemler ve bunun hakkinda araştırma ve çalışmalar yapmaya başlarlar.daha sonra hipotez kurarak test ederler.bu yönüyle baktığımızda bilim prosedureldir diyebiliriz ancak parçadada geçtiği gibi birçok bilim insanı aynı bilgi ve gözlemlere sahip olmalarına rağmen ışığın sonlu bir hıza sahip oldugunu bulamamislar fakat römer gözlemleri, sezgileri,hayal gücü ve yaratıcılığı sayesinde ışık hızı sonludur sonucunu bulmuştur. Bu yüzden bilimin yaratıcı yönü daha ağır basmaktadir diye düşünüyorum.
    Kaynakca;
    http:// tr.m.wikipedia.org >wiki>bilimsel-bilgi
    www.yardimcikaynaklar.com>sizce-bilmsel-bilgi-değişebilir mi
    www.fizikbilimi.gen.tr>bilimsel-yontem-basamakları
    Https:// tr.m.wikipedia.org >wiki>analoji

    YanıtlaSil
  23. Merhaba hocam
    C-1)İki farklı görüş öne sürülmüstür.Biri ışığın sonsuz hızda olduğu diğeri ise ışığın sonlu bir hıza sahip olduğudur.17 yy. Sonlarına gelinceye dek ışığın hızını ölçmeye olanak sağlayan ne bir araç vardı,ne de bir yöntem biliniyordu.Işığın hızının sonlu olabileceğini ilk kez 11.yy ibn-i sina ileri sürer.Bu savın deneysel olarak yoklanması gerçeğini ise ilk kez Galileo belirtir;bununla kalmaz ellerinde fener iki kişinin birbrinden birkaç mil uzak iki tepeye çıkarak deneyi gerçekleştirebileceğinden söz eder.Galileo hareket eden diğer nesneler gibi ışığında sonlu bir hızda yayıldığı inancındaydı.Ama elinde somut bir kanıt yoktu.Astronomlar özellikle jüpiterin uydularıyla ilgilenmekteydi.Bunlardan biri Ole Römer'dir. Römer ise Galileonun çalışmalarından ilham alarak ve çalışmalarını geliştirerek jüpiter'in ve uyduların hareketini uzun süre incelemiş ve ışık hızınında sonlu bir hıza sahip olduğunu bulmuştur.
    C-2)Galileo ellerinde fener iki kişinin birbirinden birkaç mil uzak iki tepeye çıkarak deneyi gerçekleştirebilecegindem söz eder.Galileo hareket eden diğer nesneler(ses,hava vb)gibi ışığında sonlu bir hızla yayıldığı inancındaydı.Analoji bilinmeyen,yabancılık çekilen bir olgunun ,bilinen benzer olgularla açıklanması olarak tanımlanmaktadır.Astronomi ,psikoloji gibi alanlarda kullanılan yöntemlerden biridir.Bilim insanlarının en belirgin özelliklerinden biri merak duygusudur.Merak,soru sormayı araştırma yapmayı sağlar.Bir durumu merak ettikten sonra o konuda gözlem yapmaya başlarlar.Elde edilen bulgulara göre bir hipotez ileri sürülür.Bu hipotez deneye tabii tutulur,deney sonuçları olumluysa bu deney yinelenir ve tekrar tekrar yapılır,hala olumlu sonuç alınıyorsa hipotez artik teoriye dönüşür.Teorilerde test edilebilir ve sınanabilir,aksi ipatlanana kadar teori olarak kalır,yasalaşmaz.Yasalar degişmez olan kurallardır.Bilim insanının bilimsel bilgiyi oluştururken bu süreçte meraı olması,iyi bir gözlem yeteneğine sahip olması ve gözlemlediklerini yorumlayabilmesi etkilidir.
    C-3)Galileo(ses,hava vb) gibi ışığında sonlu bir hızla yayıldığı inancindaydı.Ne var ki elinde soomut bir kanıt yoktu.O zaman bile ışığı her uzaklığa bir anda aldığı öylesine yaygın ve sağduyuya yatkın bir düşüncedeydi ki Galileo'nun önerisi bilim çevrelerinde de olumlu bir yankı yaratmadan kalmıştır.Parçadanda gördüğümüz gibi o zamanda kabul edilmiş bir düşünce var ve bilim insanları ışığında sonlu bir hızla yayılabileceği düşüncesine somut kanıtlarda olmadığı için inanmak istemiyorlardı.Elbette ki bilim insanları bilimsel bilgiye şüpheyle yaklaşmalıdırlar.Bilim insanlarının en önemli özelliklerinden biri de şüpheci olmalarıdır.Bilim sürekli ilerlediği için yeni bilimsel bilgilere ulaşmada şüpheci tavırları etkilidir.
    C-4)Bilimsel bilgiler kesin,degışmez bilgiler olarak kabul edemeyiz ve zamanla değişebilirler.Bilimsel bilgiler,bilime, deneye teknolojik gelişmelere,araştırmalara dayalı olarak değişebilir.Gelişim şeklinde ,öncekinin üzerine öncekini güclendirici ilave degişimler şeklinde olabilir.Parçada da ğördüğümüz gibi teknolojik gelişmelerin bilimi geliştirdiğini teleskoplar sayesinde ışığın hızının sonlu olduğu bilgisine ulasıldı.
    C-5)Öncelikle bilim insanları araştırma yapmaya gözlemlerle başlarlar.Gözlemlediklerini de kendi yorum ve yetenekleriyle birleştirerek ve araştırarak bilimsel bilgiye ulasırlar.Römer 1675'de Jüpiteri birinci uydusunun hareketini izliyordu.Uydunun gezegenin arkasına geçişi ile doğuşü arasında geçen süreyi ölçmekte olan Römer ,beklentisinin tersine sürenin yıl boyunca değiştiğinı saptar.Öyle ki altı ay aralıkla yapılan iki ölçütün 22 dakikalık gibi önemli farklılık gösteriyordu .Açıklanmaya muhtaç bir gözlemdi bu.Diğer bilim insanlarının önemsemediği ve duyarsız kaldığı bu beklenmeyen sonucu Römer kendine iş edindi ve Römer'in bu beklenmeyen durum karşısında araştırmasına devam etmesi ,akıl yürütmesi ve ışığında belli bir hızla ilerlediği hipotezine kanıt olmuştur.

    YanıtlaSil
  24. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  25. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  26. C-6)Bilim daha ço prosedürel yada tamamen hayal gücüdür demek yanlış olur.Bilim meraktan doğar ve bilimsel bilgiye ulaşmak için hayal gücü belli bir bilgi,işlem ve beceri gerektirir.parçadan da örnek verecek olursak herkesin aynı gözlemi yaptığı durumda Römer'in kendi yaratıcı hayal gücünü kullanarak diğer bilim insanlarının önemsmeyip ,umursamadığı bilgiyi kullanarak yeni bir bilimsel bilgiye ulaştı.Buradan da bilimin hem yaratıcı hayal gücü sayesinde hemde belli , bilgi işlem ve süreçlerden geçmesi gerktiğini düşünüyorum.

    Kaynakça
    http://www.filozof.net/Turkce/tarih/tarihi-kisilikler-sahsiyetler/43043-ole-romer-kimdir-hayat-hakk-nda-bilgi.html?showall=1
    http://www.yardimcikaynaklar.com/sizce-bilimsel-bilgiler-degisebilir-mi-aciklayalim/
    https://tr.m.wikipedia.org/wiki/Analoji
    http://www.frmtr.com/bilim-ve-teknoloji/580413-isikla-ilgili-hersey.html

    YanıtlaSil
  27. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  28. merhaba hocam;
    1.Işığının hızının sonlu olabileceğini ilk kez 11. yüzyılda İbni Sina ileri sürmüştür. Bu savın deneysel olarak yoklanması gereğini ise ilk kez Galileo belirtmiştir. Ve birçok astronom incelemede bulunuyormuş. Jüpiter'in uydularıyla ilgilenmek olan çalışmasını örnek aldığımız Danimarkalı Ole Römer’dir.
    Antik çağın pek çok düşünürü ( özellikle Aristoteles) için ışığın hareket hızı sonsuzdu. Römer, beklentisinin tersine sürenin yıl boyunca değiştiğini saptamıştır. Altı ay aralıkla yapılan iki ölçüm 22 dakikalık önemli farklılık gösteriyordu. Diğer astronomların önemsemediği ya da duyarsız kaldığı bu beklenmeyen sonucu Römer kendine iş edindi; sonunda soruna açıklama getirmekle kalmadı, ışığın da ses gibi belli bir hızla ilerlediği hipotezine olgusal kanıt sağladı. Işığın sonsuz bir hıza değil; sonlu bir hıza sahip olduğunu deney gözlemlerle, yaptıgı hesaplamalarla ortaya koymuştur.
    2. Bu savın deneysel olarak yoklanması gereğini ise ilk kez Galileo belirtir; bununla kalmaz ellerinde fener iki kişinin birbirinden birkaç mil uzak iki tepeye çıkarak deneyi gerçekleştirebileceğinden söz eder. Galileo hareket eden diğer nesneler (örneğin, ses, hava, vb) gibi ışığın da sonlu bir hızla yayıldığı inancındaydı. Ne var ki elinde somut bir kanıt yoktu. O zaman bile ışığın her uzaklığı bir anda aldığı öylesine yaygın ve sağduyuya yatkın bir düşünceydi ki, Galileo'nun önerisi bilim çevrelerinde olumlu bir yankı yaratmadan kalmıştı.
    Bilim adamları ilk önce ortaya bi tez atarlar yani fikir ileri sürerler. Sonrasında bir gözlemin, bir olayın, bir olgunun ya da bilimsel bir problemin, üzerinde daha fazla inceleme yaparak test edilmesine olanak verirler. Tekrarlanan gözlem ve deneylerle, mevcut bilgi birikimi düzeyinde doğruluğu büyük ölçüde kabul edilmiş bilgilerden yola cıkarlar. Teoriler, gözlem, deney, akıl ve mantık yollarıyla her defasında doğrulanabilmelidir. Bu süreçte bilim insanı dikkatli, araştırmacı olmalıdır. Daha önceki arastırma yapan bilim insanlarının kaynaklarından ortaya attığı fikirlerden yararlanmalıdır çünkü çoğu olayda görüyoruz ki insanlar yanlıslardan doğru ediniyor.

    YanıtlaSil
  29. 3. Bilim insanları her bilgiye şüpheyle yaklaşmalıdır. Kesin bilgi diye bişey yoktur. Bilgiler günümüzde sürekli olarak değişmekte. Galileo’nun görüşü elinde somut örnekler olmadığından benimsenmemiştir. Ve insanlar yıllardır kendilerince doğru, mantıklarına yatmış olan bir bilgiyi benimsemişlerdir, bu bilgiye inanmaktadırlar. İnsanların görüşlerini değiştirmek çok zordur.
    4. Zaman ilerledikçe bilim de gelişmektedir. Daha kapsamlı incelemeler sonucu da bilimsel bilgiler değişmektedir. Parçada ilk önce ışığın sonsuz hıza sahip olduğu benimsenmiştir daha sonra gelişen teknoloji ile daha kapsamlı aletlerle inceleme yapılınca ışıgın belli bir hızı olduğu görülmektedir. İlk incelemeler el feneri ile yapılırken daha sonra teleskoplarla yapılmıstır.
    5. ilk önce bir problem belirlenir gözlem yapılır daha sonra olgular la arastırmalar yapılır. Römer’un farklı düşüncesi şu sekilde ortaya cıkmıstır. Yaptıgı gözlemlerle Uydunun gezegenin arkasına geçişi ile doğuşu arasında geçen süreyi ölçmeye çalışmıstır. beklentisinin tersine sürenin yıl boyunca değiştiğini saptamıştır. Römer diğer bilim insanlarının aksine teleskopla sadece gök cisimlerini gözlemlemedi. Farklı bakıs acısıyla, şüpheciliği ile doğru bilgiye ulastı. Bilim insanlarının da gözlemlediği bu sonuca hep şüpheci yaklaştı ve aralarında ilk bakışta herhangi bir ilişki olmayan iki olguyu bir hipotezde birlestirdi.
    6.kesin bilgi olmadığı için hep şüpheyle bakmalıyız bir olguya. Farklı yönlerden ele almalıyız.merak edip Arastırmacı olursak doğru bilgiye ulasabiliriz. Bilim bilgi, işlem ve süreç gerektiriri ama bunu yanında bilim insanının kendi özelliğinin de cok etkisi vardır. Yaratıcılığını, hayal gücünü, sezgisini, katması gerekir. Bunlar hepsi bir araya gelince farklı ve dogru sonuclar ortaya cıkar. Diğer bilim adamları elinde teleskopla sadece gezegenleri incelemiştir. Ama römer hesaplamalar yapıp gözlem yapmıstır. Römer sezgilerini, hayal gücünü, yaratıcılığını gözlem sonuçlarıyla birleştirmiştir ve farklı bir sonuca ulasmıstır.
    kaynakca
    www.yardimcikaynaklar.com>sizce-bilmsel-bilgi-değişebilir mi
    www.fizikbilimi.gen.tr>bilimsel-yontem-basamakları
    www.wikipedia.org/ışıkhızı
    www.fizikmakaleleri.com
    www.wikipedia.org/oleromer

    YanıtlaSil
  30. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  31. Merhaba Hocam,kolay gelsin..
    C1 İki farklı hipotez öne sürülmüştür.Birincisi ışığı sonsuz bir hızı olduğudur.Göz açıp kapayınca ya kadar her şeyin gerçekleşmesi o dönemlerde gözlem yeteneğinin bu kadar gelişmemesi veya insanların bakış açısının değişmesidir.Yani diğer insanlar harektleri gözlemlerken Römer hareketlerin süresine bakmıştır. Römer arasında zaman farkı ve uzaklık farkı olduğunu keşfetmiştir.Bu yüzden dolayı ışığın belirli bir hızı olduğu nu yani ikinci hipotez ortaya çıkmıştır.Galileo bunu iki tepe arasında fener deneyiyle ispatlamaya çalışmıştır.
    C2 Galileo ışık hızını belirlemek için el fenerini kullanarak deneyini yapmıştır iki tepe arasındaki mesafeyi kullanmış ve birbirine ışık tutulmasını istemiş ve ışık gördüğü andaki süreye bakmıştır.Analojilerle kullanılabilir,çünkü maddeyi bulmak her zaman kolay olmayabilir ona benzer bir sistem bulunabilir.Yer çekimsiz ortam dünyada labaratuvarda elde edilmeye çalışılarak çıkarımlar yapılmaktadır.
    Bilim insanları gözlemlerinden yada yaratıcı fikirlerinden yola çıkarak hipotez oluştururlar.Romer ise gözlemlerinden dolayı kendine farklı bir hipotez oluşturmuştur.
    Yaratıcı düşünme,gözlem bilim insanlarının şemaları, inançları, çıkarımları, mantıkları, akıl yürütmeleri gibi etkenler önemlidir.
    C3 Elinde somut örnekler olmamasından dolayı olmuştur. Bilim adamları daha çok onun geliştirdiği teleskopla göksel cisimlerin konum ve hareketlerini incelemekle vakitlerini dolduruyorlardı. Parçadan aldığım bu cümlede bilim insanlarının teleskopla inceleme yaptığını öne sürdüğü hipotezle ilgilenmediklerini vakitlerini böyle dolduklarını söylemektedir.
    Bilim insanları bilimsel bilgiyi oluştururken şüpheci olması onların yeni bilgiler keşfetmesini sağlamıştır.Geçmişten günümüze geleni kabul etmek yerine onları araştırmış denemişler ve farklı sonuçlar çıkarmışlardır,kabul edilen bilimsel bilgilerin yanlış olduğunu öne sürmüşler ve kanıtlarıyla birlikte yeni bilgililerini sunmuşlardır.
    C4 Bilimsel bilgiler zamanla değişebilir çünkü yeni sonuçlar ortaya atılabilir.Parçada ki Işığın hızı ile ilgili iki farklı hipotezin farklı zamanlarda kabul görmesi buna örnek olarak verilebilir.
    C5 Olguları tek tek gözlemler parçada romerin Jupiter in uydusunun 1 yıllık zaman dilimindeki süre farklılıklarında yola çıkarak hipotezini oluşturduğunu görüyoruz.
    Römer, beklentisinin tersine sürenin yıl boyunca değiştiğini saptar.Parçada bahsedilen bu cümle Römer beklentisinin her zaman eşit olmasını düşünüyordu fakat eşit çıkmamıştır.Bu yüzden bunun nedenini merak etmiştir ve arasındaki farkı bulmaya çalışmıştır diğer bilim adamlarından farklı olarak.Diğer bilim insanları önemsemiş fakat Römer üstünde durarak problemi çözmeye çalışmış ve çözmüştür.
    C6 Birbirinde bağımsız görünen bu iki olay arasındaki bağıntıyı sezmek Römer'e aradığı ipucunu sağlar.Bilim yaratıcı yönü daha fazladır arasındaki bağıntıyı römer sezmiştir diğer bilim insanlarıda aynı şeyleri gözlemlemiştir belkide ama römer bunun farkını düşünmüş,açıklamya çalışmıştır.
    Kaynaklar
    http://www.fenokulu.net/yeni/Fen-Konulari/Konu/Isik-Hizinin-Hesap-Seruveni_447.html

    YanıtlaSil
  32. Merhaba hocam
    1)Işığın hızıyla ilgili iki görüş ortaya atılmaktadır. Bunlardan birincisi: ışığın hareket hızı sonludur. İkincisi ise: Işığında sonlu bir hızla yayıldığı görüşüdür.
    (Işığın hareket hızı sonsuzdur)görüşü için ilk defa deneysel olarak yoklanması ilk kez Galileo belirtmiştir. Ellerinde fener olan iki kişi kendilerinden birkaç mil uzaklıkta bulunan tepeye çıkarak böyle bir deneyin gerçekleşebileceğini ileri sürmüştür.
    (Işığında sonlu bir hızla yayıldığı )görüşü için Jüpiter’e gelen ışığın sadece belli aralıklarla düştüğünü görmüşlerdir. Buradan yola çıkarak ışığın belli bir hıza sahip olduğunu kanıtlamışlardır.
    2)Galileo ışığın hızına ait görüşünü örn: parçada fener diye bahsettiği nesne ışık kaynağıdır. İki tepe olarak bahsettiği durum ise aslında uzaklıktır. Bilim adamları farklı şekillerde analojiler yapar.
    Örn:
    Deprem: ok-yay, Toprak: yayın ipi
    Fay hattı: yay, Gerilim enerjisi: ok şeklinde analojiler yapılmıştır.
    Bir hipotez oluşturulurken; öncelikle problem teşhis edilir, problemlerle ilgili gözlemler yapılır, problemle ilgili veriler toplanır, hipotez kurulur daha sonra hipotezle ilgili tahminlerde bulunur ve kontrollü deneylerle yapılır. Deneyler sonucunda hipotez desteklenmese hipotez terk edilir ve yeni bir hipotez kurulur. Hipotez desteklenirse teoriye dönüşür. Bu süreçte bilim insanlarının akılcılığı, yaratıcılığı, sosyo kültürel yapısı, yaşadığı çevre ve yaptığı yöntemler ve şüpheciliği etkili olur.
    3)Birinci nedeni süre gelen düşüncenin hakim olması ve o düşüncenin dışına çıkılarak istenmemesi, ikinci neden ise ortaya atılan görüşün gözlem ve deneylerle kanıtlanabilecek araç gereçlerin olmamasıdır. Bir bilim insanı şüpheci olmalıdır. Çünkü ne kadar ispatlandığı söylense de bilim sürekli değişir ve gelişir.
    4)Bilimsel bilgiler zamanla değişir. Çünkü eski dönemde kısıtlı araç gereçlerle yapılan gözlemler ve deneyler sonucunda elde edilen bilgiler ilerleyen zamanlarda araç ve gereçlerin gelişmesiyle o elde edilen bilgiler değişebilir. Parçadan örnek verecek olursak: ilk önce ışığın sonsuz hıza sahip olduğu söyleniyor ancak geçen zamanla birlikte bu bilgi değişiyor ve ışığın sonlu yani belli bir hıza sahip olduğu söyleniyor.
    5)Bilim adamı önce problemi tespit eder problem teşhis edildikten sonra probleme dayalı olgularla ilgili araştırmalar yapar. Örneğin parçadan örnek verecek olursak: Römer 1675 de Jüpiter'in birinci uydusunun hareketini izlemiştir. Uydunun gezegenin arkasına geçişi ile doğuşu arasında geçen süreyi ölçmüş olan Ole Römer, beklentisinin tersine sürenin yıl boyunca değiştiğini ileri sürmüş. Öyle ki altı ay aralıkla yapılan iki ölçüm 22 dakikalık gibi önemli farklılık göstermiştir. Ancak gözlemin açıklaması gerekiyordu, bu yüzden diğer astronomlar tarafından önemsenmemişti. Ancak Ole Römer sonunda bu sonuca açıklık getirdi ve ışığında ses gibi belli bir hızla ilerlediği hipotezini kanıtladı. Birbirinden bağımsız olan iki olguyu aralarında ipucu sağlanarak bir hipotez içerisinde buluşturmuştur.
    6)Bilim belli bilgi birikimi işlerler ve süreçler sonunda ortaya çıkar. Bunlarla birlikte bilim insanı yaratıcılığı, hayal gücü, sezgisi merakı, şüphesi eklenebilir. Örneğin parçada Römer diğer bilim insanlarına göre daha güvenir bir bilgiye ulaşmıştır. Çünkü Ole Römer gözlem ve deneylerle hipotezini kanıtlamıştır.
    KAYNAKÇA:
    https://tr.wikipedia.org/wiki/Analoji
    https://tr.wikipedia.org/wiki/I%C5%9F%C4%B1k_h%C4%B1z%C4%B1
    http://www.evrimagaci.org/makale/395

    YanıtlaSil
  33. CEVAP 1 Parçaya göre ışığın hızıyla ilgili 2 farklı görüş öne sürülmüştür. Antik çağın pek çok düşünürü ve aristoteles için ışığın hareket hızı sonsuzdu. Işığının hızının sonlu olabileceğini ilk kez 11. yüzyılda İbni Sina ileri sürer. Bu savın deneysel olarak yoklanması gereğini ise ilk kez Galileo belirtir ; bununla kalmaz ellerinde fener iki kişinin birbirinden birkaç mil uzak iki tepeye çıkarak deneyi gerçekleştirebileceğinden söz eder.
    Galileo hareket eden diğer nesneler (örneğin, ses, hava, vb) gibi ışığında sonlu bir hızla yayıldığı inancındaydı. Ne var ki elinde somut bir kanıt yoktu. O zaman bile ışığın her uzaklığı bir anda aldığı öylesine yaygın ve sağduyuya yatkın bir düşünceydi ki, Galileo'nun önerisi bilim çevrelerinde olumlu bir yankı yaratmadan kalmıştı. Bilim adamları daha çok onun geliştirdiği teleskopla göksel cisimlerin konum ve hareketlerini incelemekle vakitlerini dolduruyorlardı. Astronomlar özellikle Jüpiter'in uydularıyla ilgilenmekteydi. Bunlardan biri çalışmasını örnek aldığımız Danimarkalı Ole Römer idi. Römer 1675 de Jüpiter'in birinci uydusunun hareketini izliyordu. Uydunun gezegenin arkasına geçişi ile doğuşu arasında geçen süreyi ölçmekte olan Römer, beklentisinin tersine sürenin yıl boyunca değiştiğini saptar. Öyle ki altı ay aralıkla yapılan iki ölçüm 22 dakikalık gibi önemli farklılık gösteriyordu. Açıklanmaya muhtaç bir gözlemdi bu! Diğer astronomların önemsemediği ya da duyarsız kaldığı bu beklenmeyen sonucu Römer kendine iş edindi; sonunda soruna açıklama getirmekle kalmadı, ışığın da ses gibi belli bir hızla ilerlediği hipotezine olgusal kanıt sağladı.
    CEVAP 2 Galileo ışığın hızına ilişkin görüşünü hareket eden diğer nesnelere benzetmiştir (örneğin, ses, hava, vb) gibi ışığında sonlu bir hızla yayıldığı inancındaydı. Her zaman böyle analojiler kullanırlmamalıdır ancak bağzı durumlarda kaçınılmazdır. Örneğin günümüzde ışın yapısı 2 farklı modelle açıklanmaktadır. Bir görüşe göre ışık dalga şeklindedir. Diğer bir görüşe göre ışık tanecikli yapıdadır. Ne var ki bu görüşlerin ikisi de kabul edilmektedir çünkü ışıkla ilgili bağzı olaylar tanecik modeliyle bağzı olaylar ise dalga modeliyle açıklanabilmektedir. Buda ışığı dalga veya taneciğe benzeterek olayları anlamamızı kolaylaştırmıştır.
    Bilim insanları, tüm bu çalışmaları belli bir sırayı takip ederek yaparlar. Bir planla gözlem ve deneye dayanarak yapılan çalışmaların tümüne bilimsel yöntem denir. Bilimsel yöntem basamakları dediğimiz aşamaları aşağıda inceleyelim: 1- Problemin belirlenmesi , 2- Gözlemlerin yapılması , 3 - Verilerin toplanması , 4- Hipotezin veya hipotezlerin kurulması , 5- Tahminlerde bulunma , 6- Kontrollü deneyler yapmak 7- Gerçeklerin elde edilmesi
    , 8- Teori 'ye dönüşüm

    Şu özelliklere sahip olan bilim insanı daha etkili olur:
    1) İyi bir gözlemcidir. 2) Meraklı ve araştırmacıdır. 3) Deney yapar. 4) Not tutar.
    5) Sabırlıdır. Kararlıdır. 6) Gelişmeleri takip eder. Günceldir. 7) Hayalperest ve yaratıcı bir zekaya sahiptir. 8) Tarafsız ve objektiftir. 9) Kendine güveni tamdır. 10) Güzel ahlak sahibidir.

    YanıtlaSil
  34. CEVAP 3 Galileo’nun ışığın sonlu bir hıza sahip olabileceği yönündeki görüşü : O zamanlar ışığın her uzaklığı bir anda aldığı öylesine yaygın ve sağduyuya yatkın bir düşünceydi ki, Galileo'nun önerisi bilim çevrelerinde olumlu bir yankı yaratmadan kalmıştı.
    Bir bilim insanı yaşadığı çağda yaygın ve geçerli olan bilimsel bir bilgiye (mesela ışığın her uzaklığı bir anda kat etmesi gibi) şüpheyle yaklaşmalıdır. Bir şeyi kesin olarak bilebilir miyiz? Bunu yapabileceğimizi savunanlar (geleneksel olarak "dogmacı" adı verilenler) ve bunu yapamayacağımızı savunanlar (geleneksel olarak "kuşkucu" adı verilenler) vardır. Bilgi kurmayı ya da epistemoloji, bir anlamda bu iki taraf arasındaki büyük bir tartışmadır. Bazı dogmacılar kesinliği duyularda aramışlar, kuşkucular ise duyuların güvenli ve sağlam bir temel olarak alınmasına karşı çıkmışlardır. Diğer dogmacılar ise kesinliği saf akılda aramışlar, kuşkucular ise akılsal kendinden apaçıklığın doğruluk için bir güvence olamayacağını savunmuşlardır.SAĞDUYU, BİLİM ve KUŞKUCULUK bu tartışmanın tarihsel dayanaklarını da ortaya koyan bir giriş niteliğindedir. Kuşkuculuğu alt etme çabalarının filozofları çoğunlukla idealist ya da gerçekçi karşıtı öğretilere yönelttiğini göstererek, büyük ölçüde kuşkucuların yanında yer almaktadır. Kuşkuculuk, bu tür öğretilere karşı çıkarken sağduyu ve bilimle birleşmektedir. Bu kitap, kuşkuculuğun ilerletilmesinden üçüncü bir görüşü, yanılabilirciliği ya da eleştirel akılcılığı çıkarmaktadır. Kuşkucuların öne sürdükleri gibi, kesin bilginin çok azına sahip olmamıza, ya da hiç sahip olmamamıza karşın, tahmine dayalı bilgiye sahip olabiliriz ve olmaktayız. Bu üçüncü görüş, algı, bilim ve doğruluğun doğası hakkında vazgeçilmez bir gerçekçiliği içermektedir.
    CEVAP 4 Bütün bilimsel bilgiler zamanla değişmezler. Bugün doğru olarak kabul ettiğimiz şeyler ileride değişebilir.Ancak değişmeyen bilimsel bilgiler de vardır örneğin normal şartlar altında saf su 100 derecede kaynar.
    Parçadan örnek vercek olursak önceleri ışığın sosuz hızda olduğu diüşünlürken daha sonra bunun yanlış olduğu kanıtlanmıştır. ‘’Römer 1675 de Jüpiter'in birinci uydusunun hareketini izliyordu. Uydunun gezegenin arkasına geçişi ile doğuşu arasında geçen süreyi ölçmekte olan Römer, beklentisinin tersine sürenin yıl boyunca değiştiğini saptar. Öyle ki altı ay aralıkla yapılan iki ölçüm 22 dakikalık gibi önemli farklılık gösteriyordu. Açıklanmaya muhtaç bir gözlemdi bu! Diğer astronomların önemsemediği ya da duyarsız kaldığı bu beklenmeyen sonucu Römer kendine iş edindi; sonunda soruna açıklama getirmekle kalmadı, ışığın da ses gibi belli bir hızla ilerlediği hipotezine olgusal kanıt sağladı.Römer çözümüne nasıl ulaştı? Gezegenlerin güneş çevresindeki dolanımlarında kimi kez birbirlerine yaklaştığı, kimi kez ise birbirlerinden uzaklaştığı o sıra bilinen bir olaydı. Gezegenimizle Jüpiter de aynı ilişki içinde idi, kuşkusuz.Peki, bilinen bu olayla, Jüpiter çevresinde uydunun batışı ile doğuşu arasındaki süre değişikliğinin ilgisi ne olabilirdi? Birbirinde bağımsız görünen bu iki olay arasındaki bağıntıyı sezmek Römer'e aradığı ipucunu sağlar. Şöyle ki uydunun doğuşunun gecikmesi iki gezegenin birbirinden uzaklaştığı, tersine uydunun daha erken doğuşu, iki gezegenin birbirine yaklaştığı dönemlere rastlamaktaydı. Bu da şu demekti: ışığın bize ulaşması aradaki mesafeye göre değişmekteydi. Yani ışık sonsuz bir hıza değil; sonlu bir hıza sahipti.’’

    YanıtlaSil
  35. CEVAP 5 Bilim insanları bir araştırmaya tek tek olgu toplayarak başlamazlar. Römer yaptığı gözlemler sayesinde jüpiterin uydusunun gezegenin arkasına geçişi ile doğuşu arasında geçen süreyi ölçmekte iken beklentisinin tersine sürenin yıl boyunca değiştiğini saptar. ‘’ Römer 1675 de Jüpiter'in birinci uydusunun hareketini izliyordu. Uydunun gezegenin arkasına geçişi ile doğuşu arasında geçen süreyi ölçmekte olan Römer, beklentisinin tersine sürenin yıl boyunca değiştiğini saptar. Öyle ki altı ay aralıkla yapılan iki ölçüm 22 dakikalık gibi önemli farklılık gösteriyordu.’’ Römer aralarında ilk bakışta herhangi bir ilişki olmayan iki olguyu diğer bilim insanlarından farklı düşünerek bulmuştur.
    CEVAP 6 Bilim daha çok prosedürel bir süreçtir.Ancak bilimin yaratıcı yönü de inkar edilemez. Römer ışık hızının sonsuz olduğunu kanıtlamıştır ancak İbni Sina, Römer’den çok önce ışık hızının sonsuz olmadığını iddia etmiştir. Parçadan örnek verecek olursak : ‘’ Işığının hızının sonlu olabileceğini ilk kez 11. yüzyılda İbni Sina ileri sürer. Römer 1675 de Jüpiter'in birinci uydusunun hareketini izliyordu. Uydunun gezegenin arkasına geçişi ile doğuşu arasında geçen süreyi ölçmekte olan Römer, beklentisinin tersine sürenin yıl boyunca değiştiğini saptar. Öyle ki altı ay aralıkla yapılan iki ölçüm 22 dakikalık gibi önemli farklılık gösteriyordu. Açıklanmaya muhtaç bir gözlemdi bu! Diğer astronomların önemsemediği ya da duyarsız kaldığı bu beklenmeyen sonucu Römer kendine iş edindi; sonunda soruna açıklama getirmekle kalmadı, ışığın da ses gibi belli bir hızla ilerlediği hipotezine olgusal kanıt sağladı.Römer çözümüne nasıl ulaştı? Gezegenlerin güneş çevresindeki dolanımlarında kimi kez birbirlerine yaklaştığı, kimi kez ise birbirlerinden uzaklaştığı o sıra bilinen bir olaydı. Gezegenimizle Jüpiter de aynı ilişki içinde idi, kuşkusuz.Peki, bilinen bu olayla, Jüpiter çevresinde uydunun batışı ile doğuşu arasındaki süre değişikliğinin ilgisi ne olabilirdi? Birbirinde bağımsız görünen bu iki olay arasındaki bağıntıyı sezmek Römer'e aradığı ipucunu sağlar. Şöyle ki uydunun doğuşunun gecikmesi iki gezegenin birbirinden uzaklaştığı, tersine uydunun daha erken doğuşu, iki gezegenin birbirine yaklaştığı dönemlere rastlamaktaydı. Bu da şu demekti: ışığın bize ulaşması aradaki mesafeye göre değişmekteydi. Yani ışık sonsuz bir hıza değil; sonlu bir hıza sahipti.
    KAYNAKÇA
    Alan Musgrave’un Sağduyu Bilim ve Kuşkuculuk Kitabı (Göçebe Yayınları
    Çevirmen: Pelin Uzay

    Yayın Tarihi 1997-10-30
    Orjinal Adı Common Sense, Science and Scepticism
    )

    http://kimyaca.com/bilim-adaminin-10-ozelligi/
    http://canlibilimi.blogspot.com.tr/2013/04/bilimsel-calsma-yontemi-basamaklar-ve.html
    www.evrimagaci.org/makale6
    www.wikipedia.org/ışıkhızı
    www.fizikmakaleleri.com
    https://tr.wikipedia.org/wiki/I%C5%9F%C4%B1k_h%C4%B1z%C4%B1
    http://www.elektrikport.com/teknik-kutuphane/isik-hizi-evrendeki-en-buyuk-hiz/12248#ad-image-0
    http://www.cihandura.com/index.php?option=com_content&task=view&id=675&Itemid=1

    YanıtlaSil
  36. İyi akşamlar hocam,

    Cevap1- Işık insanoğlunun sürekli ilgisini çeken ve hayranlık duyduğumuz bir olaydır pek çok düşünür de bu konuyla ilgili fikirler ortaya atmıştır, bununla ilgili çalışmalar yapmışladır. İsmi geçen Aristoteles, İbn-i Sina, Galileo Ole Roemer ise bunlardan birkaçıdır… Parçada ilk olarak Aristoteles e göre ışığın hareket hızı sonsuzdu ve aslında başka türlü düşünmeye de pek olanak yoktu; kişinin gün ışığında gözünü açmasıyla nesneleri görmesi bir olur. Üstelik 17.yüzyıl sonlarına gelinceye kadar, ışığın hızını ölçmeye olanak sağlayan ne bir araç vardı, ne de bir yöntem biliniyordu. Bunun üzerine Işığının hızının sonlu olabileceğini ilk kez 11. yüzyılda İbni Sina ileri sürer, bu savın deneysel olarak yoklanması gereğini ise ilk kez Galileo belirtir; bununla kalmaz ellerinde fener iki kişinin birbirinden birkaç mil uzak iki tepeye çıkarak deneyi gerçekleştirebileceğinden söz eder. Galileo hareket eden diğer nesneler (örneğin, ses, hava, vb) gibi ışığında sonlu bir hızla yayıldığı inancındaydı. Ne var ki elinde somut bir kanıt yoktu ve Galileo'nun önerisi bilim çevrelerinde olumlu bir yankı yaratmadan kalmıştı. Bilim adamları daha çok onun geliştirdiği teleskopla göksel cisimlerin konum ve hareketlerini incelemekle vakitlerini dolduruyorlardı. Astronomlar özellikle Jüpiter'in uydularıyla ilgilenmekteydi. Bunlardan biri çalışmasını örnek aldığımız Danimarkalı Ole Römer idi. Römer 1675 de Jüpiter'in birinci uydusunun hareketini izliyordu. Uydunun gezegenin arkasına geçişi ile doğuşu arasında geçen süreyi ölçEN olan Römer, beklediğinin aksine yıl boyunca bu zamanın yıl boyunca değiştiğini saptar ve bu gözlemini açıklamayı kendine iş edinir ve sonunda soruna açıklama getirmekle kalmayıp, ışığın da ses gibi belli bir hızla ilerlediği hipotezine olgusal kanıt sağlamış olur. Yani parçada 2 farklı görüş (ışık hızının sonlu-sonsuz olabileceği) ve yine farklı bilim insanlarının yaptığı deney ve gözlemler vardır.

    Cevap2-Galileo İbn-i Sina nın görüşünü (ışığın sonlu olduğu) deneysel olarak yoklanması gereğini belirtir; bununla kalmaz ellerinde fener iki kişinin birbirinden birkaç mil uzak iki tepeye çıkarak deneyi gerçekleştirebileceğinden söz eder. Galileo hareket eden diğer nesneler (örneğin, ses, hava, vb) gibi ışığında sonlu bir hızla yayıldığı inancındaydı fakat elinde somut bir kanıt yoktu. Bu her zaman böyle olmayabilir çünkü bilimsel bilginin elde edilmesi için gözlemler bu gözlemlerle ilgili çıkarımlar bulunmak, genellemeler yapmak önemlidir. Galileo da deney yapmış ve böyle bir genelleme de bulunmuştur. işe bir problem yada bir olayı sorgulayarak başlanır ardından gözlemler sonrasında hipotez ve bu hipotezi deneylerle sınayarak ve buna aksi bir görüş yapılana dek biz bu genellemeyi kabul ederiz. Akıl yürütme, sorgulama, gözlem çok önemlidir.

    Cevap3-Toplum tarafından kabul görülen bir fikri değiştirmek oldukça zordur. Farklı bir görüş ortaya attığı için bunu canıyla bile ödeyen bilim insanları vardır. Nitekim Galileo da bir görüşü savunmuş fakat elinde somut bir kanıtı yoktu. Galileo işe sogulayarak başlamıştır. Bu bilim insanlarının en önemli özelliklerindendir. Galileo bunu yapmamış olsaydı bizler belki de ışığın sonsuz olduğunu kabul ederek bu günlere gelecektik.

    YanıtlaSil
  37. Cevap4- Bütün bilimsel bilgiler zamanla değişir genellemesini yaparsak kabul görülen tüm doğruları yanlışlamış oluruz. Ama değişenler vardır . Parçada Aristoteles in fikri uzun süre kabul görmüş İbn-i Sina ise bunu reddetmiş yeni bir görüş ortaya atmıştır. Ve Galileo deneylerle bunu test etmek gerektiğini savunmuş ve deney yapmıştır. Sonrasında ise bir genelleme de bulunmuş ve bu kabul görmüştür.

    Cevap5-Römer 1675 de Jüpiter'in birinci uydusunun hareketini izliyordu. Uydunun gezegenin arkasına geçişi ile doğuşu arasında geçen süreyi ölçmekte olan Römer, beklentisinin tersine sürenin yıl boyunca değiştiğini saptar. Öyle ki altı ay aralıkla yapılan iki ölçüm 22 dakikalık gibi önemli farklılık gösteriyordu. Açıklanmaya muhtaç bir gözlemdi bu! Diğer astronomların önemsemediği ya da duyarsız kaldığı bu beklenmeyen sonucu Römer kendine iş edindi; sonunda soruna açıklama getirmekle kalmadı, ışığın da ses gibi belli bir hızla ilerlediği hipotezine olgusal kanıt sağladı. Yani Romer gözlemleri sonucu farklı bir olguya ulaşmıştı. Uzun b ir çalışma (yıllar süren), zekası, sezgileri ve akıl yürütmesi, muhakeme yeteneği ve yaratıcı hayal gücü ile gözlemleri sonuca ulaştı: bu süre farkının tek sebebi ışığın bize ulaşmasının aradaki mesafeye göre değişmesiydi. Işık sonsuz değildi sonlu bir hıza sahipti.

    Cevap6- Bilimin prosedürel yönü olduğu gibi bilim insanlarının hayal gücü, yaratıcılığı, sezgisel yaklaşımı, merakı kimi zaman dönemin ihtiyaçları yani yaratıcı yönü de agır basar. Parçada Galileo genelleme yapmıştır elinde hiçbir kanıtı olmadan üstelik bunun üzerine Romer in yaptığı prosedürel çalışma sonucu ile uyuşmakta ve doğrulanmıştır. Dolayısıyla bilgi, yaratıcılık, işlem, akıl yürütme hepsi birarada bilim için gereklidir.

    Kaynakça:
    https://tr.wikipedia.org/wiki/Bilimsel_bilgi
    https://tr.wikipedia.org/wiki/Galileo_Galilei
    http://bilimsel-arastirma-basamaklari.nedir.org/
    https://tr.wikipedia.org/wiki/Ole_R%C3%B8mer

    YanıtlaSil
  38. Mrb hocam
    1. Yüzyıllar boyunca birçok düşünür ışık hızını hesaplamaya çalıştı. Her bilim insanı yaşadığı çağın olanaklarını ve yaratıcı zekâsını kullanarak çeşitli yöntemlerle bu “esrarengiz” sayının peşine düştü. Uzun yıllar boyunca , ışık hızını doğru hesaplayabilmek, gökbilimcilerin ve fizikçilerin saplantılı uğraşı oldu. Ve günün birinde bu saplantıdan kurtuldular; çünkü ışık hızı hesaplandı. Ancak bu hesap pek çok soruyu da beraberinde getirdi. Gerçekte her şey 1000 yıl kadar önce bir Arap düşünür olan İbn-i Heysem’ın dahice sezgileriyle başladı. Heysem’e göre ışık, bir doğru üzerinde sıralanan ve kimi yüzeylerde sapmaya uğrayan birçok farklı ışık ışınından oluşuyordu. Bu durumda ışık hareketsiz değildi; bir noktadan diğerine inanılmaz bir hızla ilerliyordu.13. yy da da Robert Grosseteste ve Roger Bacon ışık hızıyla ilgili fikirler öne sürdüler. 17. yüzyıla gelindiğinde Galileo ışık hızıyla ilgili birçok deney tasarladı. Bunların yanı sıra aritoteles, ibn-i sina gibi bilim insanlarıda ışık hızıyla ilgili görüşler öne sürdüler.Parçada Işığın hızıyla ilgili iki farklı görüş öne sürülmüştür. Bu görüşlerden ilki ışık hızı sonsuzdur, ikincisi ise ışığın belli bir hızı vardır. Işığın hızınını kanıtlayamadıklarından dolayı sonsuzdur görüşünü ortaya atmışlar. Galileo ışığın hızın belli değeri olduğu bulabilmek için belli iki uzaklıktaki iki feneri birbirine tutmuş. Bu deneydeki amaç mesafenin, geçen zamana bölünmesiyle de ışık hızının değerinin bulunmasıydı. Sonuç başarısız olmuş. Galileo net bir sayısal veri bulamasa da ışığın sonlu olduğu sonucuna varmıştır. Romer ise yaptığı deneyler sonrası ışık hızının sayısal değerini yaklaşık olarak ölçmüştür bu süreçte Jüpiter’in ve uydularının hareketlerini uzun süre incelemiş ve oluşan zaman farkına dayanarak ışık hızının yaklaşık değerine ulaşmıştır.
    2. Galileo Galilei, ışık hızını bulabilmek için bir deney tasarladı. Ellerinde fener olan iki kişi karşılıklı duracak ve biri fenerini yaktığında, hemen diğeri de yakacaktı. İlk denek, fenerini yakmasıyla karşısındakinin kendi fenerini yakması arasında geçen süreyi not alacaktı. Daha sonra bu iki kişinin arasındaki uzaklık artırılarak deney sürdürülecekti. Uzaklık arttıkça, ışığın karşıdakine ulaşması için geçen süre de artmalıydı. Böylece ışığın sabit bir hızı olduğu söylenebilirdi. Galileo hareket eden diğer nesneler (örneğin, ses, hava, vb) gibi ışığında sonlu bir hızla yayıldığı inancındaydı. Analoji; iki farklı şey arasındaki benzerlik veya benzerliklerden hareket edilerek birincisi için dile getirilenlerin diğeri için de söz konusu olduğunu ileri sürmektir. Bilimde bir problem çözme/sonuca ulaşma yöntemidir. Astronomide , pskolojide ve bir çok bilim alanında benzetmeler yapılarak sonuca gidilir. Bilim insanı karşılaştığı problemi deneyler , gözlemler yaparak sonuca ulaştırır. Bu sırada bilimsel süreçleri kullanır problemi belirler bu probleme ilişkin gözlem yaparlar, gözlemlerinin sonucunda hipotez kurarlar, bu hipotezi deneyler yaparak test ederler herhangi bir sorun oluşmazsa teori oluşur. Bilim insanlarının şu özellikleri etkili olur ; merakı, yaratıcı zekası, gözlem yapması, hayal gücü, uygun deneyler tasarlaması …

    YanıtlaSil
  39. 3. Galileo deneyler tasarladı ama sadece analojilerden ilerledi. Tabi benzetmede önemli ama bunla sınırlı kalmamalıydı. Galileo sayısal bir veriye ulaşamadı. Bu sebeple onun görüşü yaygın olan ve insanlara daha mantıklı gelen ışık hızı sonsuzdur görüşünün gerisinde kalmıştı. Bu görüş ilgi uyandırmadı bu sebeplerden ötürü. Evet şüpheyle yaklaşmalı. Çünkü kesin bilgi yoktur. Gelişen teknolojiyle bilgilere yenileri eklenebilir , bilgiler değişebilir.
    4. Bilimsel bilgiler, bilimsel olduğu dogmatik olmadığı için, bilime, deneye, teknolojik gelişmelere, araştırmalara dayalı olarak değişebilir. Bilimsel bilgiler, gelişim şeklinde, öncekinin üzerine öncekini güçlendirici ilave değişimler olabileceği gibi, önceki bütünüyle değiştiren ortandan kaldıran bir değişim de olabilir. Parçadaki örnekle ışığın sonsuz hıza sahip olduğu görülüyor ama aletlerin gelişmesiyle belli bir hızı olduğu görülüyor. Bu örnekle de anlayacağımız gibi bilimsel bilgi zamanla değişebilir.
    5. Bu süreçte öncelikle problem belirlenir probleme daylı gözlemler yapılır deneyler tasarlanır. Yani önce probler belirlenir sonra tek tek olgular toplanır. Römer 1675 de Jüpiter'in birinci uydusunun hareketini izliyordu. Uydunun gezegenin arkasına geçişi ile doğuşu arasında geçen süreyi ölçmekte olan Römer, beklentisinin tersine sürenin yıl boyunca değiştiğini saptar. Öyle ki altı ay aralıkla yapılan iki ölçüm 22 dakikalık gibi önemli farklılık gösteriyordu. Böylece römer farklı bir olguya ulaştı. Aynı olgularla karşılaşmışlar fakat diğer astronomlar önemsemediğinden ya da duyarsız kaldıklarından sonuca gidememişlerdir.
    6. Bilimsel bilginin oluşmasında bir süreç gereklidir . bir bilgi birikimi gereklidir. Bu yönüyle prosedüreldir. Fakat bunun yanında hayal gücü de önemlidir. Bence ikisi bir bütündür. Bilimsel sonuca ulaşmak için yalnız bilgi birikimide yeterli değilidir, hayal gücüde . bu ikisi bir arada olursa sonuca gidilir. Römer bilgi birikimi ve yaratıcı zekasıyla sonuca ulaşmıştır.
    Kaynakça
    https://tr.wikipedia.org/wiki/Galileo_Galilei
    http://www.evrimagaci.org/makale/515
    http://www.filozof.net/
    http://www.alasayvan.net/

    YanıtlaSil
  40. İyi akşamlar:
    Cevap1-)Parçada iki farklı görüş bulunmaktadır.Bunlardan ilki görüş ışığın sonsuz hızda olduğu ve ikincisi de ışığın sonlu hızda olduğudur. Aristo ışığın bir şeyin varlığından oluştuğunu ve hareket etmediğini öne sürmüştür. Ayrıca Alexandria’lı Heron yıldızlar gibi uzak nesneler gözümüzü açtığımız anda görülebildiği için ışığın hızının sonsuz olduğunu ileri sürmüştür. Eski İslam filozofları ilk başta Aristo’nun ışiığın sonsuz olduğunu söylemesine katılmışlardır.İbni Sina ve Empedokles ışığın ölçülebilir olduğunu iddia eden insanlardır.Ayrıca 1021 yılında Alhaze adında bilim insanı Optik Kitabını yayınlamış ve görüş teorisine karşı çıkmış ve ışığın nesnelerden göze geldiğini öne süren ve şimdi kabul edilmiş olan intromisyon teorisini savunmuştur. Bu da Alhazen'i ışığın ölçülebilir hızı olduğunu öne sürmeye yönlendirmiştir.Ayrıca Abu Biruni’de ışığın ölçülebilir hızı olduğunu söylemiş ve ışığın sesten çok daha hızlı olduğunu gözlemlemiştir.Işık hızı Antik Yunanlar, müslüman ve avrupalı bilimciler Ole Römer ışık hızının ilk hesaplarını sağlayana kadar bunu tartışmışlardır.. Einstein'ın İzafiyet Teorisi ışık hızının referans çerçevesi ne olursa olsun sabit olduğunu göstermiştir. O zamandan bu yana bilim adamları giderek daha isabetli hale gelen ölçümler yapmışlardır.
    Cevap 2-)Galileo ellerinde fener iki kişinin birbirinden bir kaç mil uzak iki tepeye çıkarak deneyi gerçekleştirmiştir. Galileo hareket eden ses,hava vb. Nesneler sonlu bir hızla yayildigindan yola çıkarak ışığında sonlu bir hızla yayılacağı cikarimında bulunur.Bilim insanları yaptıkları deney ve gözlemler sonucunda hipotez kurarlar ve kurdukları hipotezi test ederler ve bunun sonucunda teori oluştururlar eğer ortaya attığı teori desteklenirse bilimsel bilgi olur ama sonradan yanlışlanabilir olabilir ve çürütülerek yerini başka bilimsel bilgilere bırakabilir. Bu teori oluşturma sürecinde bilim insanlarının yaratıcı hayal güçleri,üstün zekaları,gelenekleri, inançları, mantıkları, akıl yürütmeleri,farklı olguları bir araya getirip onları aynı çatıda birleştirebilmeleri bilim insanlarının en önemli özellikleridir.
    Cevap 3-)Elinde somut bir kanıt olmaması ve ışığın her uzaklığı bir anda aldığı öylesine yaygın ve sağduyuya yatkın bir düşünce olması sonucu Galileo'nun önerisi bilim çevrelerinde olumlu bir yankı yaratmadan kalmıştı.Bilimsel bilgilerde yanlışlanabilir olduğundan şüpheyle yaklaşılmalıdır.Geçmişten günümüze kadar pek çok bilimsel bilgi değişerek bu zamana gelmiştir bu değişimde çağ değimesi ve teknolojide büyük etkenlerdendir.
    Cevap4-)Bütün bilimsel bilgiler zamanla değişebilir.Geçmişten günümüze de o zamanlarda kabul gören bilimsel bilgiler pek çok kez değiştirilerek günümüze gelmiştir. Parçada da ışığın eski zamanda önce sonlu hızla yayıldığını fakat sonra yapılan deneyler ve gözlemler sonucu ışığın sonlu hızda bulunmasıda buna örnektir.
    Cevap5-)Bilimsel araştırmalar gözlemlerle başlar. Römer Uydunun gezegenin arkasına geçişi ile doğuşu arasında geçen süreyi ölçerken altı ay aralıkla yapılan iki ölçüm 22 dakikalık gibi önemli farklılık gösteriyordu.Diğer astronomların önemsemediği ya da duyarsız kaldığı bu beklenmeyen sonuç ışığın da ses gibi belli bir hızla ilerlediği hipotezine olgusal kanıt sağladı.Römer diğer bilim insanlardan farklı olarak farklı iki olguyu aynı hipotez içinde buluşturdu ayrıca yaratıcı zekası ve hayal gücü,sezgileri hepsinin toplamı onu sonuca ulaştırdı.
    Cevap6-)Bilimin oluşmasında yaratıcı yönde etkilidir ama bilim en çok prosedüraldır belli kalıplardan geçmesi gerekir.Bilim insanları bir olayda önce gözlem yaparlar ve hipotez kurarak test ederler.Parçada da Ole Römer gözlem yaparken ölçümler arasında farkı gözlemliyo ve buradan sonuöta farklı olgu olan ışığın hızıyla bağdaştırıyo burada da bilimin hem yaratıcılığı hemde prosedürel yönü açıkça görülüyor .

    Kaynakça:
    https://tr.wikipedia.org/wiki/I%C5%9F%C4%B1k_h%C4%B1z%C4%B1
    http://www.delinetciler.org/nedir/91655-isik-hizi-nasil-olculur-isik-hizinin-olculmesi.html
    https://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%96zel_g%C3%B6relilik

    YanıtlaSil
  41. Cevap 1:
    Işığın sonlu ya da sonsuz olduğu tartışılmıştır. Aristoteles gözleme ve sağduyuya dayanarak ışığın sonsuz olduğunu söylemiş çünkü ışık her zaman etraflarında vardı. Bu yüzden insanları bu konuda ikna etmek hiç zor olmadı ve bu görüş çok uzun yüzyıllar kabul edilmiş ta ki İbn-i Sina'ya kadar. O, ışığın hızının olacağını ilk kez söylemiştir. Daha sonra Galileo, İbn-i Sina'nın ileri sürdüğü bu savı deneysel olarak yoklanması gerektiğini ilk kez söylemiştir. Ve son olarak Ole Römer, Jüpiter'in uydularını izlerken ışığın hızını hesaplamıştır.

    Cevap 2:
    Galileo, ışığın tıpkı ses ve havanın yayılma hızı gibi sonlu olacağının deneylerle bulunabileceğini söylemiştir. Evet analojiler her zaman kullanılır çünkü yeni olan şeyler, var olanlara benzetilerek açıklanır.
    Gözlemler, daha önceki bilim insanlarının o konuyla ilgili ortaya koydukları çalışmaların incelenmesi ve oluşturulan problemleri çözme amacıyla kurulan hipotezler ve yaptıkları deneylerin sonucuna göre teoriler oluşturulur. Yasa sadece hukuki bir terimdir.
    Sabırlı oluşu, gayretli oluşu, sonuca ulaşma azmi, farklı çıkarımlar yapabilme yeteneği, bilinmeyen hakkında sır perdesinin arkasındaki gerçeğe ulaşma hevesi bu süreçte bilim insanlarında bulunmalıdır.

    Cevap 3:
    Işığın sonsuz olduğu fikri, insanların aklına o kadar yerleşmişti ki bunun tersine ikna etmek oldukça zordu. İnsanların aklında bir şema vardır ve bu şemadaki kavramları değiştirmek istediğimizde denge bozulacağından insanlar bu yeni bilgiyi önce yok saymak isteyeceklerdir yalnız daha sonra kendi şemalarında dengeyi sağladıkları zaman yeni bilgiyi kabul edeceklerdir.
    Bir bilginin yaygın olduğu, doğru olması gerektiğini göstermez. Örneğin Dünya'nın tepsi gibi düz olduğunu düşünen Yunan bilim insanlarının dediklerinin doğru olduğuna inansaydık asla yuvarlak olduğunu öğrenemezdik.

    Cevap 4:
    Evet değişir. Dünya'nın evrenin merkezinde olduğu teorisi vardı fakat daha sonra değil evrenin merkezinde yer almamız, galaksimizde bile merkezde olmadığımızı öğrendik. Günümüzde bile henüz ışık hızına ulaşamamışken, ulaştıktan sonra elimizdeki teorilerin ne kadarının geçerli olacağını bilemeyiz.

    Cevap 5:
    Daha önce bilinmeyen yepyeni bir şeyi merak ediyorlarsa evet tek tek olguları toplayabilirler fakat daha önce bilinen bir kavramı geliştirmek istiyorlarsa var olan olguları kullanırlar. Römer, Jüpiter'in uydusunun altı ay aralıkla yaptığı iki ölçümün aynı olmasını beklerken 22 dk fark olması, beklentisine ters düşen bir olgudur.
    Sezgi gücünün ne kadar yüksek olduğunu bize bu şekilde göstermiş oldu Römer.

    Cevap 6:
    Yaratıcı yönü daha ağır basar. Fakat sonuca ulaşmak için belli bir süreci takip etmesi gerekir.

    Kaynakça:
    https://tr.m.wikipedia.org/wiki/Ole_R%C3%B8mer

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mrb Nazmiye 6. Sorunun cevabını eksik verdiğini düşünüyorum parçadan örnekler vermen gerekli

      Sil
    2. iyi aksamlar nazmiye cevaplarında parçadan örnekler verdiğinde daha acıklayıcı olacağını düşünüyorum

      Sil
  42. Merhabalar,
    1.İki hipotez öne sürülmüştür. Işığın sonsuz olması bir diğeri ise ışığın belli hızının olması. Başlarda ışığın hızını kanıtlayamadıkları için ışığın sonsuz olduğu hipotezini kabul etmişlerdir. Daha sonradan Işığının hızının sonlu olabileceğini ilk kez 11. yüzyılda İbni Sina ileri sürer. Bu savın deneysel olarak yoklanması gereğini ise ilk kez Galileo belirtir; bununla kalmaz ellerinde fener iki kişinin birbirinden birkaç mil uzak iki tepeye çıkarak deneyi gerçekleştirebileceğinden söz eder. 
    2. Galileo hareket eden diğer nesneler (örneğin, ses, hava, vb) gibi ışığında sonlu bir hızla yayıldığı inancındaydı. Hipotez, bilim insanının araştırmasına başlamadan önce gözlemlerine , tecrübelerine, incelemelerine dayanarak ortaya attığı tahminidir. Sonuç doğru ya da yanlış çıkabilir. Deneylerle tahminde bulunduğu araştırma konusunu doğrulamaya değil, çürütmeye çalışır. Eğer çürütemez ve doğruluğunu kanıtlarsa bunu diğer bilim insanlarına açıklar. Birbiriyle bağlantısı olmayan, diğer bilim insanları da faklı yerlerde aynı sonuca ulaşırsa, hipotez, teori haline dönüşür. Ancak teorilerin de akıl yürüterek veya deneylerle, az da olsa çürütülme ihtimali vardır. Yasa ise, tüm bilim insanlarının araştırmaları sonucunda aynı sonucu vermiş, herkes tarafından kesin olarak kabul görmüş, çürütülme ve değişebilme olasılığı olmayan, matematiksel olarak ifade edilebilen bir kavramdır.
    3. Galileo hareket eden diğer nesneler (örneğin, ses, hava, vb) gibi ışığında sonlu bir hızla yayıldığı inancındaydı. Ne var ki elinde somut bir kanıt yoktu.  Bilim insanının özelliklerinden bahsederken hep sorgulayıcı,şüpheli,meraklı yönlerini konu alırız. Bilim insanlarını da bizden ayıran özelliklerdir çünkü bunlar. Bilim insanları olaylara merak etmekle problem üzerinde şüpheli düşünmekle başlarlar.Bilim insanları bilimsel bilgiyi oluştururken şüpheci,meraklı olması onları çok yönlü düşündürmeye başlatır ve bilimsel bilginin doğruluğunun gerçekliğinin daha çok sağlanmasına sebep olur. Bilim insanları şüpheci olmasa bilimsel doğrular kendini yenileyemezler.
    4.Bütün bilimsel bilgiler zamanala değişir. Işığın sonsuz hipotezi varken zamanla sonlu bir hızının buluşu gibi. Merak, şüphecilik, kuşku her zaman yepyeni bilgiler doğurur onun için gerçek bir bilgi yoktur bence.
    56.Tabiki bilim insanlarının hayal gücü, sezgisi, yaratıcılık gibi özellikleri daha ağır basar . Belli bilgi olması değişmeyeceği anlamına gelmez eğer belli bilgiye dayanmış olsaydı ışık hızı hala sonsuz olmuş olurdu.


    YanıtlaSil
  43. https://hasanyolcu.wordpress.com/fen-ve-teknoloji-dersi-tartisma-konusu-2/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mrb suzan, 4. sorunun cevabında parçadan örnek vererek açıklaman düşüncelerini destekler nitelikte olabilirdi. iyi akşamlar.

      Sil
    2. Merhaba Suzan 5. ve 6. sorunun cevaplarında da parcadan örnek vermen gerekiyor.

      Sil
  44. Merhaba hocam
    1)Işık bir çok bilim adamının ilgisini çekmiştir. Bunlardan biride Aristotalestir.Oda antik çağda yaşayan bir çok düşünür gibi ışığın hareket hızının sonsuz olduğunu düşünmüştür.Böyle düşünmeleri ise günümüzde çok normal karşılanmıştır.Çünkü o zamanın şartlarında bunu daha fazla aydınlatacak teknoloji bulunmamaktaydı.Işığın sonlu bir hızda olduğunu ise ilk İbni Sina ileri sürmüştür bunu aydınlatmak ise Galileo ya düşmüştür.Ancak Galileo bunu kanıtlayamamıştır.
    2)Galileo ışığın sonlu olabileceğini sınamak için iki kişinin birbirinden uzak iki tepeye çıkarak deneyi gerçekleştirebileceğinden söz etmiştir. Ancak bunda başarılı olamamıştır. Galileo buradan hareketle ışığı ses ve hava gibi nesnelere benzetmiştir. Bilim adamları buldukları şeyleri daha iyi anlaşılsın diye daha önceden bilinen şeylere benzetirler. Bu benzetmeler çoğu zaman işlerini kolaylaştırır.Bilim adamları bir oyla ilgili önceden oluşturulmuş bilgileri okurlar.Okunan bu bilgiden sonra bilim adamları araştırma-gözlem aşamasına geçerler.Burada hayal güçlerini sezgilerini akıl ve mantık yürütme gibi özelliklerini kullanırlar.Bulunan bilgiler hipotez aşamasına geçer ve bilim adamı hipotezini kurar.Kurulan bu hipotez deneylerle ve bilimsel yollarla bilimsel teoriye dönüşür.
    3)Bilim çevrelerince ışığın hızı yıllarca sonsuz olarak kabul edilmiştir.Çünkü o zamanki bilim adamları sadece gökyüzüne bakarak gözlem yaparlardı ve çoğunlukla gün ışığında gözlerini açmalarıyla ve nesneleri görmeleri bir olurdu.O dönemde ışık hızını ölçecek alet ve yöntem bilinmediği için insnlar yıllarca böyle kabul etmişler ve bu bilgide insanlar arasında kabul görmüştür.Yaptığı deneylerde de çok başarılı olamayan Galileo ışığın sonlu uzaklıkta olduğu savını kanıtlayamamıştır.Bilim adamları sürekli bir arayış içinde oldukları için önceki bilgileri okurlar.Ancak hep bir şüpheyle yaklaşırlar.Bilim adamlarının belirgin bir özellikleride olaylara şüpheci yaklaşmalarıdır.Hangi dönemde yaşanılırsa yaşanılsın bilim insanlarının olaylara şüpheci yaklaşmaları gerekiyor.Eğer böyle olmasaydı beklide günümüzde bir çok bilgi bulunamayacaktı.
    4)Bilimsel bilgiler bilimsel olduğu ve dogmatik olmadığı için değişime açıktırlar.Bu deşişim dönem dönem değişen teknolojiye ve ihtiyaca göre farklılık gösterebilir.Bazı bilimsel bilgilerin değişimi eski bilgilere yeni bilgiler ekleyerek olabilir.Diğer bir değişimde kökten olabilir.Parçada ifade edildiği gibi ışığın yayılma hızı önceden sonsuz düşünülürken daha sonra yapılan çalışmalarla sonlu olduğu kanıtlanmıştır.Bu kökten değişime bir örnektir Belki daha sonra bu bilgide değişebilir.Evrenin önceleri dünya merkezli düşünülmesi ve daha sonra güneş merkezli olması günümüzde ise iki teorininde reddedilmesi bilimsel bilginin değişimine iyi bir örnektir.
    5) Römerin araştırmalarının başlama nedeni Jüpiterin uydularının özellikle ilk uydusu lo’nun gezegenin arkasını geçişi ile doğuşunun yıl içinde farklı olması ışık hızıyla ilgili çalışmalarına öncülük etmiştir. Bunu fark eden Römer önceki çalışmaları yani ışığın sonsuz hızda olduğu görüşünü reddetmiştir.Römer araştırmalara önce gözlemlerle başlamiştır .Jüpiterin uydusunun bu hareketini gözlemleyen Römer buna şüpheyle yaklaşmış ve çıkarım yapıp ışığın sonlu olabileceğini bulmuştur. Diğer bilim adamları bunu faredememişler onlar sadece bulunan teleskoplarla gökyüzünü incelemeyi tercih etmişlerdir
    6)Bilim hem prosedürel hem de yaratıcıdır.İki özelliğin bilime aynı anda etkin alduğunu düşünüyorum Bilim adamları çalışmalarına başlamadan önce gözlem yaparlar bu gözlemlerinde yaratıcı hayal güçlerinide kullanırlar.Kullanılan bu hayal gücünden çıkan sonuçlar belli ve mantıklı süreçlerden geçer.Tabiki bütün bu işlemlerden önce bilim adamı çokça araştırma yapar yani önceki bilgilerden yararlanır.Bilgi bilim adamları için olmazsa olmazdır.Parçada Romer ve Golileo ikiside gözlemle işe başlamışlardır.Bu gözlemlerden hareketle hipotezler kurmuşlardır.Römer kurduğu bu hipotezi kanıtlamayı başarmıştır.

    YanıtlaSil
  45. KAYNAKLAR
    www.filozof.net/.../43043-ole-romer-kimdir-hayat-hakk-nda-bilgi.html?...
    blog.milliyet.com.tr/bilimsel-bilgi/Blog/?BlogNo=69915
    https://tr.wikipedia.org/wiki/Bilimsel_bilgi
    https://tr.wikipedia.org/wiki/Ole
    https://eksisozluk.com/ole-romer--
    https://tr.wikipedia.org/wiki/Bilim_insanı

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Rukiye,1.sorunun cevabında eksikler olduğunu düşünüyorum Ole Römerden bahsedebilirdin verdiğin cevapta.

      Sil
  46. Merhaba Hocam
    Cevap-1) İki görüş öne sürülmüştür . Işığın sonsuz bir hızı olduğudu gözlemler pek olmadığı için herşeyin göz açıp kapayıncaya kadar değişmesiydi . Diğeri ise ışığın sonlu hızı olduğu görüşüdür . Buna bakılarak ışığın belli bir hıza sahip olduğunu kanıtlanmışlardır .
    Cevap-2) Galileo’nun ışığın hızına ait görüşünü el fenerini kullanarak deneyini yapmıştır iki tepe arasındaki mesafeyi kullanmıştır . Bilim adamları olaylara hakkında önce bilgileri toplar analiz eder deney ve gözlemledikten sonra hipotezini kurar hipotezleri deneylerde desteklerse teori olur . Bu süreçte bilim adamlarının deney gözlem yeteneği , çıkarım yapması , yaratıcı düşünmesi diğer insanlardan farklı olarak tümdengelim , tümevarım ilkeleri gibi özellikleri etkili olur .
    Cevap-3) Galileo aslında ışığın hızlı olduğu düşünüp bulmuştur fakat elinde somut bir sonucu bir örneği olmadığı için ilgi duyulmamıştır . Yaklaşmalıdır çünkü bilim sürekli gelişip ve birikim olduğu için ve insanlar tarafından yapıldığı için yanlışlıklar olabilir ve şüpheci davranılmalıdır geçmişede bakıldığı zaman şüphe edilerek düşünülerek yeni buluşlar ortaya çıkmıştır ve geliştirilmiştir .
    Cevap-4) Bütün bilgilerin değişmesi mümkün olabilir çünkü gelişen bilim ve yöntemlerle daha kolay ve doğruluk payı daha iyi olan bilgiler ortaya çıkar . Parçadan örnektede ışığın sonsuz hızı ve teleskop icadından sonra gelişen bilimle deney ve gözlemlerle sonlu hıza sahip olduğu kanıtlanmıştır .
    Cevap-5) Olgu toplayarak ve geçmişten gelen biriken bilgi aynı zamanda deney ve gözlemlerle başlar. Römer 1675 de Jüpiter'in birinci uydusunun hareketini izliyordu. Uydunun gezegenin arkasına geçişi ile doğuşu arasında geçen süreyi ölçmekte olan Römer , beklentisinin tersine sürenin yıl boyunca değiştiğini saptar. Öyle ki altı ay aralıkla yapılan iki ölçüm 22 dakikalık gibi önemli farklılık gösteriyordu. Römer’in sezgileri ve akıl yürütmesi, hayal gücü ile gözlemleri ve merakı onu iki olguyu bir hipotez içerisinde olduğunu buldurmuştur .
    Cevap-6) Şahsi düşüncem yarıya yarıya düşünüyorum çünkü prosedürel yaratıcılık ikisi de önemlidir bilim acısından baktığımızda da buluşların hepsinde ikisinin de harmanlansı sonucu ortaya çıkmıştır . Hayal gücü , yaratıcı , sezgiyle bulunan bilgiler deneylerle desteklenip kanıtlanırsa kabul görülür herkes tarafından Prosedürellik ve Yaratıcılık bir elmanın iki yarısı gibidir 



    https://tr.wikipedia.org/wiki/Galileo_Galilei
    https://tr.wikipedia.org/wiki/Ole_R%C3%B8mer
    http://www.evrimagaci.org/makale/6
    http://canlibilimi.blogspot.com.tr/2013/04/bilimsel-calsma-yontemi-basamaklar-ve.html


    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. iyi aksamlar necati özellikle 6. soruda parcadan örnekler vermenin daha acıklayıcı olacagını düşünüyorum

      Sil
  47. Merhaba hocam
    cevap 1) Işığın hızıyla ilgili iki farklı görüş öne sürülmüştür. İlki Aristoteles'in savunduğu ışığın hareket hızının sonsuz olmasaydı. Antik çağda başka şekilde düşünmeye olanak yoktu. Çünkü ışığın hareket hızını hesaplamak için yeterli araç gereç yoktu. Bununla birlikte kişilerin gün ışığında gözlerini açıp nesneleri görmesi bir olmasıydı. İkincisi ise İbn-i Sina 'nın ışığın hızının sonlu olduğu fikrini öne sürmesidir. Ve bu fikri deneysel olarak araştırıp, gözlemleyen Galileo'dur. Römer ise bu düşünce ile ilgili daha yaratıcı bir şekilde düşünüp deney ve gözlem yoluyla ışığın hareket hızının sonlu olduğunu bulmuştur.

    cevap 2) Galileo ışığın hızını hava ve sese benzetme yaparak oluşturmuştur.
    Evet böyle analojiler kullanılır. Çünkü daha önceden de bilim insanları bir sonuca varmak ya da keşfetmek için bazı olayları birbirine benzetme yoluyla sonuca varmaya çalışmışlardır. Örneğin; Kepler gezegenlerin hareketi kanunu saatin çalışmasından yola çıkarak bulmuştur.
    Öncelikle problem belirlenir, çözüm yolları araştırılır(hipotez ortaya konur), kontrollü deneyler kurulur. Gözlemle elde edilir ve veriler alınır. Bulgular değerlendirilip sonuç çıkarılır ve teoriye dönüştürülür.
    Bilim insanı iyi bir gözlemci ve meraklı olmalı. Kararlı ve şüpheci olmalı. Tarafsız ve eleştiriye açık olmalıdır. Ve elindeki araç -gereçleri iyi kullanmalıdır.

    cevap 3) Çünkü Galileo'nun ışığın hareket hızın sonlu olması görüşüyle ilgili elinde somut bir kanıt yoktu ve bu görüşü o zamanda bile yaygın ve sağduyuya yatkın olmasıdır.
    Evet bilim insanı yaşadığı çağgda bilimsel bilgiye şüphe ile bakmalıdır. Çünkü bilgi sürekli gelişir ve değişir. Ve kesin bir bilgi yoktur.

    cevap 4) Evet bütün bilimsel bilgiler zamanla değişir. Bilim değişmez bilgiler değil, gelişen ve değişen bir süreçtir. Bilimsel bilgiler teknoloji ve bilgi düzeyindeki ilerleme, yeni bulguların ortaya çıkması, eski bulguların yeniden yorumlanması veya sosyokültürel faktörlerin etkisi ile değişebilir. parçadaki örnek ise ışığın hızının sonsuz olduğu düşünülüyor. Daha sonrasında aletlerin geliştirilmesi ile ışığın hareket hızının sonlu olduğu sonucuna varılıyor.

    cevap 6)Bilimin prosedürel yönü ağır basar. parçada da görüldüğü üzere kesin bilgiye ulaşmak için deneyler, gözlemler yapılarak yani belli bir süreçten geçmesinden söz ediyor.Gerek Galileo olsun gerek Römer olsun ikisi de bilgiye ulaşmak için öncelikle deneylerden yola çıkmışlardır. Bununla birlikte yaratıcı ve hayal gücü vs. önemli özelliklerdendir. Römer yaratıcı özelliğinin de birazda ön planda olmasından dolayı ışık hızının sonlu olduğunu bulmuştur.

    KAYNAKÇA
    mobilim.bozok.edu.tr/tr/sunu/fen_SUNUM.ppt
    http://www.bilgicik.com/yazi/bilim-insaninin-ozellikleri/
    https://tr.wikipedia.org/wiki/Ole_Rømer

    YanıtlaSil
  48. Merhaba Hocam
    Cevap 1 ; Parçaya göre iki farklı görüş öne sürülmüştür. Bunlardan birincisi ışık hızının sonlu olabileceğidir .Ama bunu kanıtlanamamışlardır. Diğeri ışık hızının sonsuz olmasıdır.
    Cevap 2 ; Galileo ışığın sonlu hızda olduğu görüşünü kanıtlayamamıştır. Ama iki kişinin birbirinden bir kaç mil uzak iki tepeye ellerinde fenerle çıkmasıyla bir deneme yaparak bulmaya çalışmıştır.
    Bilim insanları bilgi birikimi, gözlemler sonucu olaylarla ilgili teori ,yasa ,hipotezi oluşturabilirler . Bilim insanının gözlem yeteneği ,merakı , zekası sayesinde olaylarla ilgili ilgili hipotezler kurulabilir.
    Cevap 3 ; Galileo'nun ışığın sonlu bir hıza sahip olduğu görüşünü somut bir kanıtı yoktur. Galileo 'nun ispatlayacak kanıtı olmadığı ve başka bir görüş kabul edildiği için Galileo'nun görüşü kabul görmemiştir.
    Bilim insanları bilgiye her daim şüpheyle yaklaşmalıdır.Çünkü bilgi kesin olmadığı gibi aksi ispatlandığında değiştirilebilir.
    Cevap 4 ; Bütün bilimsel bilgiler zamanla değişir. Çünkü bilimsel bilgi değişime açıktır . Bilimsel bilgi zamanla teknolojik gelişmeler ve olaylar sonucunda değişebilir. Parçada da belirtildiği gibi ışığın sonsuz bir hıza değil , sonlu bir hıza sahip olduğu aletlerin gelişmesiyle görülüyor.
    Cevap 5 ; Bilimsel araştırmalar öncelikle gözlem ve merakla başlar. Römer Jüpiter'in birinci uydusunun hareketini izlerken uydunun gezegenin arkasına geçişi ile doğuşu arasındaki sürenin yıl boyunca sürdüğünü görmüştür.
    Römer'in karşılaştığı olguyla diğer bilim adamları karşılaşmış olabilir ama yaratıcı hayal güçleri, zekası Römer le aynı olmadığı için aynı sonuca varmamışlardır .
    Cevap 6 ; Bilim daha çok süreç içinde ilerler .Yapılan bilimsel araştırmalar bilgi birikimi ile bilgiye ulaşılır. Bilim insanının yaratıcı hayal gücünün etkisi de vardır.Öyle olmasaydı diğer bilim insanları da Römerle aynı sonuca ulaşırdı.

    Kaynakça
    https://de.wikipedia.org/wiki/Ole_Rømer
    http://www.fenokulu.net/yeni/Fen-Konulari/Konu/Isik-Hizinin-Hesap-Seruveni_447.html
    http://www.filozof.net/Turkce/tarih/tarihi-kisilikler-sahsiyetler/43043-ole-romer-kimdir-hayat-hakk-nda-bilgi.html?showall=1

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Melike 1. Sorunun eksik olduğunu düşünüyorum. Görüşleri açıklamamışsın

      Sil
    2. iyi aksamlar melike 6. soruya parcadan da örnekler verirsen daha acıklayıcı olur diye düşünüyorum.

      Sil
  49. Merhaba Hocam
    Cevap 1 ; Parçaya göre iki farklı görüş öne sürülmüştür. Bunlardan birincisi ışık hızının sonlu olabileceğidir .Ama bunu kanıtlanamamışlardır. Diğeri ışık hızının sonsuz olmasıdır.
    Cevap 2 ; Galileo ışığın sonlu hızda olduğu görüşünü kanıtlayamamıştır. Ama iki kişinin birbirinden bir kaç mil uzak iki tepeye ellerinde fenerle çıkmasıyla bir deneme yaparak bulmaya çalışmıştır.
    Bilim insanları bilgi birikimi, gözlemler sonucu olaylarla ilgili teori ,yasa ,hipotezi oluşturabilirler . Bilim insanının gözlem yeteneği ,merakı , zekası sayesinde olaylarla ilgili ilgili hipotezler kurulabilir.
    Cevap 3 ; Galileo'nun ışığın sonlu bir hıza sahip olduğu görüşünü somut bir kanıtı yoktur. Galileo 'nun ispatlayacak kanıtı olmadığı ve başka bir görüş kabul edildiği için Galileo'nun görüşü kabul görmemiştir.
    Bilim insanları bilgiye her daim şüpheyle yaklaşmalıdır.Çünkü bilgi kesin olmadığı gibi aksi ispatlandığında değiştirilebilir.
    Cevap 4 ; Bütün bilimsel bilgiler zamanla değişir. Çünkü bilimsel bilgi değişime açıktır . Bilimsel bilgi zamanla teknolojik gelişmeler ve olaylar sonucunda değişebilir. Parçada da belirtildiği gibi ışığın sonsuz bir hıza değil , sonlu bir hıza sahip olduğu aletlerin gelişmesiyle görülüyor.
    Cevap 5 ; Bilimsel araştırmalar öncelikle gözlem ve merakla başlar. Römer Jüpiter'in birinci uydusunun hareketini izlerken uydunun gezegenin arkasına geçişi ile doğuşu arasındaki sürenin yıl boyunca sürdüğünü görmüştür.
    Römer'in karşılaştığı olguyla diğer bilim adamları karşılaşmış olabilir ama yaratıcı hayal güçleri, zekası Römer le aynı olmadığı için aynı sonuca varmamışlardır .
    Cevap 6 ; Bilim daha çok süreç içinde ilerler .Yapılan bilimsel araştırmalar bilgi birikimi ile bilgiye ulaşılır. Bilim insanının yaratıcı hayal gücünün etkisi de vardır.Öyle olmasaydı diğer bilim insanları da Römerle aynı sonuca ulaşırdı.

    Kaynakça
    https://de.wikipedia.org/wiki/Ole_Rømer
    http://www.fenokulu.net/yeni/Fen-Konulari/Konu/Isik-Hizinin-Hesap-Seruveni_447.html
    http://www.filozof.net/Turkce/tarih/tarihi-kisilikler-sahsiyetler/43043-ole-romer-kimdir-hayat-hakk-nda-bilgi.html?showall=1

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Melike 1.sorunun cevabında eksikler olduğunu düşünüyorum gözlem ve olgulara değinmemişsin.

      Sil
  50. Merhaba hocam,
    Cevap-1) ışığın hızıyla ilgili iki farklı görüş öne sürülmüştür. Bunlardan birincisi; ışığın sonsuz bir hıza sahip olduğu düşüncesiydi. Bunu ilk olarak Aristotales öne sürmüştür. İlk başlarda ışığın hızıyla alakalı çalışmalar yapılmamıştır. Bunun sebebi de gözlerini açtıklarında anda nesneleri görüyor olmalarıdır. Bu görme olayının bu kadar hızlı gerçekleşmesini ışığın sonsuz hıza sahip olduğuna bağlamışlardır. Daha sonra ışığın sonlu bir hıza sahip olduğunu İbn-i Sina öne sürmüştür ve sonrasında Galileo bunu açıklamak için gözlemler yapmıştır. Elinde fener olan bir asistanını kendinden yüzlerce metre uzağa gönderdi. Asistanı Galileo ona bir işaret verdiğinde ışığı yakacaktı. İşaret verildikten sonra ışığı gördüğü ana kadar geçen süreyi hesaplayacak ve aradaki mesafeyi bölünce ışık hızını hesaplayabilecekti. Ama ufak bir sorun çıktı, ışık o kadar ama o kadar hızlıydı ki Galileo daha süreyi ölçemeden ışığı görmüş oluyordu. Yani denemesinde başarısız oluyordu. Fakat bir sayısal sonuç bulamasa da ışığın sonlu bir hıza sahip olduğunu bulmuştu. Daha sonra Ole Römer, Jüpiter’i gözlemlerken aynı Galileo’nun yaptığını yaparak ışığın hızını ölçtü. Fakat onun bir avantajı vardı, Jüpiter çok uzaktaydı ve onun farklı konumlarından kendisine ulaşan ışığın uzun zamanda geliyordu. Römer, basit ama etkili hesaplarla ışığın hızını biraz hata payı ile hesaplamayı başarmıştır.
    Cevap-2) Galileo deneyinde iki fener alarak iki kişinin birkaç mil uzak iki tepeye çıkarak deneyini gerçekleştirmiştir. Analoji; iki farklı şey arasındaki benzerlik veya benzerliklerden hareket edilerek çıkarım yapmaktır. ‘’Galileo hareket eden nesneler (örneğin, ses, hava, vb.) gibi ışığında sonlu bir hızla yayıldığı inancındaydı.’’ Galileo da hava ve sesin sonlu olmasından yola çıkarak ışığın da sonlu olabileceği kanısına varmıştır. Yani sonlu olan (hava, ses) olayları baz alarak ışığı da onlara benzeştirmiş ve çıkarım yapmıştır. Bilim adamlarının araştırmalarında çıkarım yaparak sonuca ulaşmaları mümkün olabilmektedir. Herhangi bir araştırma yaparken analojiler kullanmaları doğru sonuca götürme konusunda onlara yardımcı olmaktadır. Bilim adamları bir araştırmaya başlarken, öncelikle merak ve ihtiyaçtan doğan bir problemi öne sürerler. Daha sonra bu probleme dayalı bir hipotez oluştururlar, bu hipotezi deney ve gözlemlerle test ederler. Hipotezin kurulmasında herhangi bir hata varsa bunu düzeltmek için yeni bir hipotez oluştururlar. Hipotezlerini doğru bir şekilde oluşturduktan sonra teoriye dönüştürürler. Teoriler test edildikçe aynı sonuca ulaşabildiğimiz ve test edildiğinde yanlışlanıncaya kadar kabul gördüğümüz durumlardır. Teoriler asla yasaya dönüşmezler, yasalar hukuki bir şeydir. Teori oluşturma sürecinde ise bilim insanının; meraklı, araştırmacı, sabırlı, deneylerinde kararlı ve tutarlı, akılcı, şüpheci, yaratıcı hayal gücüyle hareket edebilen, kontrollü deneyler yapabilmesi daha etkili olur diye düşünüyorum.

    YanıtlaSil
  51. Cevap-3) Galileo hareket eden diğer nesneler gibi ışığın da sonlu bir hızla yayıldığını düşünüyordu. Fakat elinde bunu açıklayabilecek somut bir neden yoktu. Bu düşüncesini deney ve gözlemlerle açıklama yoluna girmeden insanlarda etki bırakması oldukça zordu. Sonrasında deney yaparak açıklama yoluna girmeye çalıştı. Fakat deneyinde başarısız olarak sayısal bir veriye ulaşamadı. Deneyi nitel olarak değerlendirmiş oldu ve bu da insanlarca kabul görmemesinde rol oynadı. Belki o zamanlarda sayısal bir veriye ulaşması bu durumun olmasının önüne geçebilirdi. Ayrıca insanlara göre ışığın her uzaklığı bir anda aldığı düşüncesi çok yatkın inanılası bir düşünce olarak geliyordu ve gözlerini açtıklarında her nesneyi görebiliyor olmaları onları bu düşüncenin doğruluğuna inandırmıştı. Kendi gördükleri şeye ve araştırmadan gördükleri olaylara inanmak ve onların kendi düşüncelerine ters olan fikirleri kabul etmek kendi doğrularının esiri olmaya yöneltmiştir. Ve Galileo’nun ışık sonlu bir hıza sahiptir düşüncesi onlara mantıklı gelmemiş, bilim çevresinde ilgi uyandırmamıştır.
    Bir bilimsel bilgiye şüpheyle yaklaşmak çoğu bilim adamının özelliklerinden biridir. Bilim adamları araştırma yaparken muhakkak şüphe ile yaklaşmalıdır. Ortaya atılan her düşünceye körü körüne inanan araştırma yapmayan şüphe duymayan bir bilim adamını düşünmek mümkün olmamaktadır. Bilim adamı araştıran, sorgulayan, şüphe duyan kişidir. Eğer bilim adamları şüphe duymadan her duydukları şeye inanarak hareket ederse, yani şüpheci bir yaklaşım sergilemezse yeni bir bilgiye ulaşması nasıl mümkün olabilir ki? Bunun sonucunda eski bilgiler kalırdı, yanlış bilgilerin doğruluğuna ulaşılıp kanıtlanma yoluna girilmez ve bilgilerin yanlışlanması diye bir şey söz konusu olmazdı.
    Cevap-4) Bilimsel bilgilerin zamanla değişmesi mümkün olabilmektedir. Bunu Aristotales’in ışığın sonsuz bir hıza sahip olduğunu söylemesi, sonrasında ise İbn-i Sina’nın, Galileo’nun ve Ole Römer’in araştırmaları sonucun da ışığın sonlu bir hıza sahip olduğunu kanıtlama yoluna girmelerinden anlayabiliriz. Bilimsel bilgi sürekli değişebilen, kendini yenileyebilen, bir önceki fikirlerden ve bilim adamlarından etkilenebilen bir bilgidir. Sürekli olarak değişim gösterebilmekte hatta o bilgiye zıt bir düşünce bile oluşabilmektedir. Parçada da anlatıldığı üzere Aristotales ışığın sonlu bir hıza sahip olduğunu kanıtlamış o dönemde yasa olarak kabul görmüş sonrasında ise bu bilgi yanlışlanmış ve aksi kanıtlanmıştır. Dolayısıyla bilimsel bilgiler zamanla değişim göstermektedir diyebiliriz.

    YanıtlaSil
  52. Cevap-5) Bilim insanları, araştırmalarına başlarken öncelikle gözlem yaparak, başka bilim insanlarından, başka fikirlerden yararlanarak tek tek toplarlar. Römer Jüpiter’in birinci uydusunun hareketini izliyordu. Uydunun gezegenin arkasına geçişi ile doğuşu arasında geçen süreyi ölçmekte olan Römer, beklentisinin tersine sürenin yıl boyunca değiştiğini saptamıştır. Öyle ki altı ay aralıkla yapılan iki ölçüm 22 dakikalık gibi önemli farklılık gösteriyordu. Daha önceki bilim adamları da bunu bulmuş fakat önemsemeyip duyarsız kalmışlardır. Jüpiter’in o dönemlerde bilinen 4 uydusunun düzenli aralıklarla bir görünüp bir kaybolduğunu gözlemlemişti, uydular gezegenin çevresinde bir yörünge izliyor ve gezegenin arkasına geçtikleri zaman dünyadan görünmüyorlardı. Bu olayın tutulma olduğu biliniyordu. İlginç olan aynı uydu için yaklaşık 42 saat olan bu tutulma süresinin Dünya’nın Jüpiter’e olan uzaklığına bağlı olarak farklılık göstermesiydi. Römer’ın beklediğinden daha farklı sonuca ulaşması onu bu süredeki farklılığın nedenlerini düşündürmeye yöneltmişti. Diğer bilim insanları teleskopla uyduları incelerken, o iki olgu arasındaki ilişkiyi incelemeye koyuldu. Birbirinden bağımsızmış gibi görünen bu iki olguyu tek bir hipotezde birleştirdi. Araştırmaları, zekası, yaratıcı hayal gücünün de etkisiyle; Gezegenlerin güneş çevresindeki dolanımlarında kimi kez birbirlerine yaklaştığı, kimi kez ise birbirlerinden uzaklaştığı ve Jüpiter çevresinde uydunun batışı ile doğuşu arasındaki süre değişikliğinin ilgisi arasındaki bağıntıyı kurarak ışığın bize ulaşmasının aradaki mesafeye göre değişiklik gösterdiğini yani ışığın sonsuz bir hıza değil sonlu bir hıza sahip olduğunu keşfetti.
    Cevap-6) Bilim insanları, bir problemi araştırırken; hipotez kurar, gözlemler yapar, deneyler yaparak test eder. Sonuca ulaşma süreci oldukça zahmetli bir süreçtir. Daha önceki araştırmalardan, fikirlerden yararlansa bile şüpheci yaklaşımıyla araştırmalarını sürdürür. Başka bir bilim insanının fikirlerini kullanırken o fikre körü körüne inanmaz o fikri kanıtlama yoluna kendisi de girer. Bir problemi birden fazla bilim adamı araştırıp gözlemleyebilir, fakat aynı sonuca ulaşacakları net değildir. Tam zıt sonuca ulaşmaları bile mümkün olabilir. Burada işin içine bilimsel yöntem basamaklarının dışında bilim adamlarını ayırt eden yaratıcı hayal gücü, sezgi, akıl, zeka gibi özellikler ön plana çıkar. Bu durumda bilimin prosedürel (belli bilgi, işlem ve süreç gerektiren) yönü değil, yaratıcı(bilim insanlarının hayal gücü, sezgisi, yaratıcılık gibi özelliklerine dayanan) yönü ağır basar. Parçada da anlatıldığı üzere, Galileo ve Römer aynı probleme dayalı araştırmalar yapmalarına rağmen biri sayısal veri bulurken diğeri sayısal veri bulamamış ya da Aristotales bunlardan tam zıt fikri savunmuştur. Burada bilim adamlarının da farklılık gösterdiklerini ve bunun araştırmalarında da görüldüğünü anlamaktayız.
    Kaynaklar: http://www.acikbilim.com/
    http://www.bilgicik.com/
    www.wikipedia.org/
    http://www.evrimagaci.org/
    http://www.bilimteknik.tubitak.gov.tr

    YanıtlaSil