21 Mayıs 2016 Cumartesi

IŞIK HIZININ PEŞİNDEN

Arkadaşlar hepinize Merhaba,

Aşağıda ışık hızının ölçümü ile ilgili bir parça ve beş soru var. Parçayı okumadan önce lütfen Römer ile ilgili yazıyı okuyunuz. Okuma parçasından ziyade çok araştırma yapmanızı, biraz farklı kaynaklardan okumalar yapmanızı istiyorum. Sorulara Çarşamba akşam 23;59 a kadar cevaplarınızı yazmanız gerekiyor. Sorulara cevap verirken yararlandığınız kaynakları (kitap, dergi, internet adresi, vb.) en alta açık bir şekilde belirtmenizi istiyorum. En az üç arkadaşınıza yorum yazmayı unutmayın.


IŞIK HIZININ PEŞİNDEN
Işık nasıl yayılıyordu? Yayılmak için herhangi bir ortama ihtiyacı var mıydı? Işık hızına yaklaşmak mümkün müydü?  Hatta ışık hızına yakın bir hızda uzay aracına binen bilim insanlarının başlarına neler gelebilirdi? Bu kadar hızlı bir şekilde bir yerden bir yere gitmek (mekan değiştirmek) zamanın değişiminde nasıl bir farklılık oluşturacaktı? Işıkla ilgili benzer sorular insanlığın başlangıcından beri sorulmaktaydı...
Tarihte ışık hızı çeşitli metotlarla ölçülmeye çalışılmıştır. Işığın hızını ilk ölçmeye kalkışanın Galileo olduğu söyleniyor. Galileo bir tepenin üstünde arkadaşı diğer tepenin üstünde, önce Galileo elindeki feneri yakıyor, arkadaşı fenerin ışığını görünce bu sefer o elindeki feneri yakıyor, Galileo arkadaşının fenerinin ışığını görünce geçen toplam zamanı ölçüyor. İki tepe arasındaki mesafeyi geçen zamana böldüklerinde ışığın hızını hesaplıyorlar. Fakat bu sağlam bir yol olmadığından ışığın hızını ölçemiyorlar.
Işığın hızını ilk defa başarılı bir şekilde 1675 yılında Roemer ölçmüştür. Roemer yaptığı uzun süreli ve sabırlı gökyüzü gözlemlerinde Jüpiter’in uydularından Io’nun tutulmasındaki gariplik dikkati çekmişti. Dünya ile Jüpiter birbirine yakınken Io’nun tutulması az, uzaklık artınca da çok sürüyordu. Roemer haklı olarak bunu Dünya ile Jüpiter arasındaki mesafe artınca ışığın daha fazla yol almasınabağladı. Jüpiter, Güneş etrafındaki bir dönüşünü 12 yılda tamamlar. Dünya, Güneş etrafında 180 derece dönünce Jüpiter sadece 15 derece dönüyor. Yani 6 ayda dünya yaklaşık olarak Jüpiter’den Dünya Güneş arası uzaklığın iki katı kadar uzaklaşıyor. Io’nun tutulma süresindeki artışı yaklaşık olarak 20 dakika ölçen Roemer ışığın hızını yaklaşık olarak 2,14.10 8 m/s olarak ölçtü.
1887'de Amerikalı iki fizikçi Albert Michelson ile Edward Morley bu konuyla ilgili deneyi yapmaya çalıştılar. Deney ışık hızını aşmanın ve bu hıza ulaşan uzayadamlarının başlarına gelecek ilginç şeylerin niçin olanaksız olduğunu ortaya koymuştur. İki fizikçi, o zamanın bütün fizikçileri gibi uzayın ışığı ilettiği düşünülen ve "ışıltılı esir" (eter) adıyla anılan gizemli ve görünmez bir varlıkla kaplı olduğunu sanıyorlardı. Yoksa, diye düşünüyorlardı, ışık dalgaları başka nasıl bir yerden bir yere gidebilirdi?
19. yüzyılda bilim insanları, ışık dalgalarının eter içerisinde yayıldığını diğer bir deyişle eterin ışık dalgalarını taşıdığını düşünüyorlardı. Yani eter tüm evreni doldurduğu düşünülen bir maddeydi. Bu kısa açıklama, eteri hava ile kardeş yapan bir biçime sahip. Zaten o dönemin zihinleri de eter kavramını ortaya atarken bu kardeşlikten yola çıkmışlar ve ışık dalgalarına göre daha tanıdık olan başka bir dalganın yapısından benzerlik kurmuşlardı: ses dalgaları.
Biliyoruz ki ses dalgaları ortamda yayılabilmek için bir taşıyıcı maddenin (hava, su, katı) varlığına ihtiyaç duyar. Vakum (havası alınmış) ortamda ses dalgaları yayılamaz. Peki, ışık için de aynı şey söz konusu olabilir mi? Işık da yayılmak için havanın veya daha başka bir taşıyıcı maddenin varlığına ihtiyaç duyar mı?
Şöyle bir düşünce deneyi yapalım: Bir çalar saati, çeperleri saydam (içi görülebilen, cam), vakumlu bir kutunun içine koyalım. Çalar saat çalmaya başladığında sesi duyabilmeniz mümkün değildir. Çünkü vakumlu kutunun içinde ses dalgaları oluşamaz. Fakat cam çeperli kutunun içindeki çalar saat çalmaktayken saatin topuzunun titreştiğini görebilirsiniz. Yani ışık, kutuya özgürce girip çıkabilir. Neticede, vakum ortamında ışığın yayılabildiğini deneysel olarak gözlemlersiniz. Öyleyse ışık yayılmak için neye gerek duyarsa duysun biliyoruz ki o ‘şey’ hava değil. Bu son derece akılcı bir çıkarım ama burada durmamız ve bu çıkarımla yetinmemiz gerekiyor olabilir.
Fakat dönemin bilim insanları burada durmayı tercih etmediler. ‘O ‘şey’ hava değilse o zaman başka bir ‘şey’dir’ yorumunu yaptılar ve adeta yokluğun içinden yeni bir kavram türettiler: eter, atomlar arası boşluğu yani evreni dolduran, ağırlığı olmayan, ışığı ileten töz.
Ses dalgalarıyla yapılan karşılaştırma neticesinde böyle bir kavram türediğinden bu fikir bize hiç de yabancı gelmiyor. Neticede bir dalga biçimi yayılmak için havaya ihtiyaç duyuyorsa diğer bir dalga türünün de yayılmak için etere ihtiyaç duyması oldukça mantıklı görünüyor. Fakat ne kadar mantıklı olursa olsun bütün bilimsel görüşler gibi bu görüş de kendisine deneysel kanıtlar bulmaya muhtaç.
Dönemin bilim insanları eteri, bir kabın içini tümüyle dolduran su olarak düşündüler. Dünyamız da bu su dolu kap içerisindeki bir bilyeydi. Bilye hareket ettiği zaman su yüzeyinde dalgalanmalar meydana getirir. Aynı şekilde dünya ve diğer gezegenler, hareketleri esnasında evreni bütünüyle dolduran eter alanında bir dalgalanma meydana getirmeliydi. Bu durum ise bizleri, ışığın hızının bu dalgalanmaların doğrultusu ve büyüklüğünde değişmesi gerektiği sonucuna götürür. Yani eğer eter gerçekten var ise ve evrenin tümünü kaplıyorsa, eter alanında hareket eden ışığın hızı, hareketin doğrultusuna göre farklılık göstermeliydi.
Öyleyse eter teorisini doğrulamak için yapılacak iş basitçe şuydu: eter alanında dalgalanma oluşturan herhangi bir hareketin doğrultusunda ve hareketin olmadığı doğrultuda olmak üzere iki ayrı durum için ışığın hızı ölçülecek ve karşılaştırılacaktı. Eğer bulunan bu iki hız değeri birbirinden farklıysa daha önce sezgisel olarak çıkarsaması yapılmış olan eterin ilk deneysel kanıtı elde edilmiş olacaktı. Diğer yandan iki hız değeri birbirinin aynısı çıkıyorsa eter teorisi çok ciddi bir yara alacaktı.
Burada hareket doğrultusunda yol alan ışığın hızının (eğer eter var ise) daha büyük olması gerektiğini düşünmüş olabilirsiniz. Hatta bu çıkarımı yaparken hep söylenilen “hareketli bir trende ileriye doğru atılan cismin net hızına trenin hızı da eklenir” örneği hatırınıza gelmiş olabilir. Fakat eter söz konusu olduğunda bu örnek durumu izah etmeye yetmez. Eteri, evreni tümüyle dolduran ve kapsadığı cisimlerin hareketine karşı onlara direnç uygulayan bir alan olarak düşünmek gerekir. Burada su üstünde hareket eden tekne örneği daha uygun bir yaklaşım sergiler. Teknede seyir halindeyken elinizi suya daldırdığınızda teknenin hızı ölçüsünde büyüyen bir dirençle karşılaşırsınız. Yani eter içerisinde hareket eden herhangi bir cisimden hareket doğrultusunda gönderilen ışık, cismin hızının büyüklüğü ölçüsünde bir dirençle karşılaşacak ve bunun sonucu olarak daha yavaş hareket edecektir. Bilim adamları bütün uzayı dolduran esirin hareketsiz olduğunu düşünüyorlardı.

Bu iki fizikçinin düşünceleri ise şuydu: Denizde giden bir gemide elimizi denize soksak bir akıntı, direnç hissederiz. Aynı şekilde Güneş etrafındaki yörüngesinde ilerleyen dünyamız hareketsiz esirde bir akıma sebep olacaktır. Bu akımda dünyanın hareket yönünde gönderilen ışığı geciktirecektir. Bu gecikmenin tespit edilmesiyle esirin varlığı deneysel olarak kanıtlanmış olacaktı.
İnterferometre adlı bir aygıtla gerçekleştirdikleri deneyde ışık kaynağından çıkan ışınlar,45 derecelik açıyla duran yarı gümüşlenmiş ayna tarafından ikiye ayrılıyor. Bu iki ışının biri dünyanın hareketi yönünde, diğeri bu doğrultuya dik bir yönde ilerliyor. Daha sonra bu iki ışın yarı gümüşlenmiş aynadan eşit uzaklıktaki Özdeş aynalardan yansıyarak geri dönüyorlar. Dünyamız güneş etrafında ortalama 30 km/s hızla yol aldığı için dünyanın hareket yönünde gönderilen ışığın hızı (300.000-30) 299.970 km/s olarak ölçülmesi gerekiyordu. Dik doğrultuda gönderilen ışın ise esir akımından etkilenmez. Sonuçta iki ışık ışınlarının hızlan arasında çok az bile olsa bir farkın olması gerekir. Fakat deney sonunda beklenen olmadı. Çok hassas aletler kullanıldığı halde bir fark tespit edilemedi. Deney tekrarlandı. Günün değişik saatlerinde, yılın farklı mevsimlerinde dâhi sonuç değişmedi. Işık hızında en ufak bir sapma gözlenemedi. Sonuç tam bir başarısızlık(mıy)dı.?
Michelson – Morley deneyi insanlığa ışığın yapısıyla ilgili önemli gerçekleri fısıldadığından ve Einstein’ın Özel Görelilik Teorisi’ne deneysel destek sağlaması nedeniyle modern fiziğin ilk basamağını oluşturmuştur. Felsefi kökeni antik dönemlere kadar giden 18. ve 19. yüzyıllarda giderek tanınan dalga mekaniğiyle birlikte ses dalgalarının karakteriyle ilişkilendirilerek sezgisel olarak gerekliliği anlaşılan eter (esir) fikri, ne yazık ki bu deneyden sonra ‘gereksiz’ görülerek terk edilmiştir. Bugün ses dalgalarında olduğu gibi bir ortam gereksiniminin ışığın hareketi için söz konusu olmadığını biliyoruz. Işığın standart hızını boşlukta tanımlıyoruz. Evrensel hız sabitimiz ışık hızı ve bu hızı aşmak bu evrende mümkün görünmüyor. İşte bu bilgilere, böyle bir deney ve macera sonucunda vakıfız.
Einstein 1905'te Michelson-Morley deneyinin olumsuz sonucunun, her türlü art fikirden bağımsız olarak, bize 1) ışığın yayılması bakımından uzayın eş yönlü (izotrop) olmasından başka bir şeye delâlet etmediğini ve, 2) Esîr diye bir ortamın mevcut olmadığını gösterdiğini savundu. (Esîrin ışığın yayılması için fuzûli ve varlığı hiçbir şekilde ortaya konamayan boş ve sübjektif bir varsayım olduğudur)
Einstein; eğer ışık onun kaynağına doğru gitseniz de ondan uzaklaşsanız da hep aynı hızla yol alıyorsa, o zaman çok yüksek hızlarda saatinizin yavaşlayıp durması gerekir diyordu. İkiz paradoksu denilen bu durum ortaya attığı Özel Görelilik Kuramının belki de en ilginç yönüdür. Paradoks şöyledir;
İkiz kardeşler saatlerini ayarlarlar, biri evde kalır, diğeri bir uzay aracına binerek uzun bir geziye çıkar, eve geri döndüğünde saati evdeki kardeşinin saatinden biraz daha erken bir saati gösterecektir. Fakat uzaya giden kardeş ışık hızına yakın bir hızla ve daha uzak mesafelere gittiği zaman bir kaç saat içinde geri döndüğünde ikiz kardeşinin çok yaşlandığını hatta yaşlılıktan öldüğünü görecektir. Çünkü o uzayda galaksiler arasında gezerken Dünya da çok uzun zaman geçmiş olacaktır.

SORULAR
1- Bilim ne ile başlar, parçadan örneklerle açıklayınız? Işık hızı ile ilgili tarihsel gelişim nasıl olmuştur?
2- Parçada geçen " Deney ışık hızını aşmanın ve bu hıza ulaşan uzay adamlarının başlarına gelecek ilginç şeylerin niçin olanaksız olduğunu ortaya koymuştur" ifadesini açıklayınız.
3- Bilim insanları yüzyıllarca neden ışığın esir'in (eter) içinde yayıldığını düşünüyorlardı? Bilimsel bilginin oluşumunda yaratıcı-hayal gücünün rolünü parçadan örneklerle açıklayınız.
4- Parçaya göre Albert Michelson ile Edward Morley'i diğer insanlarından ayıran özellikler nelerdi? Albert Michelson ve Edward Morley yüzyıllardır herkesin sezgisel olarak bildiği ve kabul ettiği esir (eter) için neden deneysel kanıt arıyorlardı?
5- Nasıl olmuşta Albert Michelson ve Edward Morley'in bu başarısız deneyi Einstein’ın Özel Görelilik Teorisi’ne deneysel destek sağlamıştır? Bilimin gelişimi açısından bunu açıklayınız.

52 yorum:


  1. Hocam merhaba kolay gelsin..
    C1-Bilim merakla,insanın doğayı anlama ve açıklama isteğiyle başlar.Parçada gördüğümüz ışık nasıl yayılıyor?Işık hızına yaklşmak mümkün müdür?.. sorular insanın meraklı olduğunu ışıkı tanımak ve onu açıklamak istedğini gösterir.Sürekli çalışmalar yapılması bunun kanıtıdır insanların farklı farklı görüşleri yer almaktadır herkes açıklamak için uğraşmaktadır.Bazı bilim adamları evrenin Eter le çevrili olduğunu düşünmekteydi daha sonra bu bilgiler çürütülmüştür.
    -ışık hızı ile galileo tarafından iki tepa arasında ki deneyle yapılmıştır daha sonra römen jupiterin uydusunda ki süre değişimini görmüş ve bu şekilde ışık hızını hesaplamıştr. Albert Michelson ile Edward Morley ışık hızına ulaşınca neler olabileceğini öne sürmüşlerdir.Daha sonra ise Albert Einstein,michelson ve morley un ışık ile ilgili düşünceleri ni alarak modern fizikin temelini oluşturmuştur.
    C2- Esir maddesinin olmadığını kanıtlamıştır,Işığın hızının heryerde aynı olduğunu,ışığın yayılmak için bir ortama gerek olmadığını kanıtlamıştır.
    -Işığı Eterin taşıdığını düşündükleri için ışık hızı ve gelecek ilginç şeylerin olmadığını düşünmüşlerdir.
    C3-Esir fikrine göre; tıpkı ‘’denizdeki dalgalar’’ örneğinde olduğu gibi, evren kocaman bir esir denizi içerisindedir ve ışık dahil bütün cisimler bu esir denizinde yüzmektedirler.Bilim insanları yüzyıllar boyunca ışığın yayılması için bir maddenin olması gerektiğini düşünüyordu ses in boşlukta oluşmadığı bilmekteydiler aynı düşünce den ve ışığın dalgalar halinde yayıldığnı düşünerek bir maddeye ihtiyacı olduğunu bununda tüm evreni kaplayan Eter olduğunu düşünmekteydirler.
    -İkizler paradoksu yaratıcı hayal gücünü örneğidir ışık hızına yakın gittiği sanılan bir kişinin uzaya gidip gelmesi sonucunda ki zaman farkının dünya daki zamanla ilişkisini açıklar.
    -Evrenin her tarafının Eter le çevrili olduğuna düşünülmesini yine yaratıcılıklarını göstermektedir tüm evren i göremeyeceğimiz için bu böyle kabul edilmektedir.
    -Bilim adamlarını eter le yaptığı küçük kap deneyi yine onların yaratıcılık gücünü gösterir.

    YanıtlaSil
  2. C4-Esir maddesi çok gizemli ve belirsizdir. Fikre göre, herhangi bir ağırlığı yoktur, hareketsizdir. Ayrıca 300.000 km/sn hızındaki ışığı iletebilmesi için aşırı yoğun olması gerekmesine rağmen havadan bile hafiftir. Ve dünyadaki hiçbir cihaz ile de tespit edilememektedir.
    -Esir maddesi ile ilgili bilgiler çok karmaşıktır Michelson ve Morley ise bu belirsizlikleri açıklamak için ,Esir maddesinin gerçekten var olduğunu açıklamak için deneyi yapmışlardır ve deney sonucunda esir denilen bir maddenin olmadığını deneysel veriler sonucunda gözlemlemişlerdir. 1907 yılında bu deney sayesinde aldıkları nobel ödülü bile fikirlerini değiştirmeye yetmedi…
    -İki fizikçi yaratıcı hayal gücünü kullanmışlardır,denizde giderken elimizi suya dokunduğumzda dalgalanma olduğunu gibi ışıktada dalga olması gerektiğini ışığın bir etkisi olması gerektiğini düşünmüşlerdir.Deniz lerde ki akım yönü olduğu iki farklı yönden giderken farkı etkiler gözlemlediğini ışıkta da aynı durumun olacağını ışıkı hızını değişeceğini düşünmüşlerdir fakat deneylerinde değişmedğini gözlemlemişlerdir.
    C5-İki fizikçinin yaptığı deney eterin olmadğını,ışığın heryerde aynı hızla yayıldığnı göstermiştir.Albert Einstein iki fizikçinin yaptığı deneylerle çürüttüğü Esir maddesinden yola çıkarak E=mc2 bağıntısını kurmuştur.Micheal ve morley ise esir maddesinin etkisinden dolayı dünyanın hareketiyle birlikte ışığın hızının değişmeyeceğini açıklamış,Işığın hızı heryerde aynıdır hipotezi öne sürülmüştür.

    Albert Einstein ise bu şekilde onların yaptığı çalışmaları kullanmıştır.ışık ve ışık etkisini,ikizler paradoksunu açıklamıştır.
    -Micheal ve morley deneyi başarısız olmuştur fakat iki fizikçi Esir maddesinin olduğunu öne sürmüşlerdir.Yani ışık hızı,ışığın etkilerini araştırmamışlardır bu nedenden dolayı ise Einstein bu deney sonucundan etkilenmiş ışığın hızının değişmedğini,Enerji bağıntısını kurmuştur.Bilim ilerlemektedir,başka bilim adamlarınının uğraşıpta göremedği sonuçlar diğer bilim insanlarının yaratıcı hayal gücüyle birleşip farklı hipotezlerin oluşmasını sağlamış ve herkes tarafından kabul edilmiştir.
    Kaynaklar
    http://www.teknolojioku.com/haber/isik-hizini-ilk-kim-buldu-20843.html
    http://www.acikbilim.com/2014/09/dosyalar/19-yuzyilin-yanlislanan-fikri-eter-ve-michelson-morley-deneyi.html
    http://www.kozmikanafor.com/esir-eter-hipotezi/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 4. eksik olmuş,
      bu arada bu ikiz paradoksunu biraz daha okuyalım,
      bunu herkese söylüyorum...

      Sil

  3. Merhabalar,
    C1. Parçada da olduğu gibi ışık nasıl yayılıyor?Işık hızına yaklşmak mümkün müdür? yüzyıllardır insanoğlunun yeryüzündeki yaşama ortamına duyduğu merak, yaşam standartlarını yükseltecek bir etkinliğe bürünmeye başladı. Olağan gibi görünen olayları anlama çabası, aslında dünyanın gizemlerle dolu bir yer olduğunu ve bunları çözümlemek gerektiği gerçeğini doğurmuştur. Geleneksel bilim sadece anlamaya ve çözmeye gereksinim hissetse de, ileri safhalara bölünen bilim türleri sadece çözmeyi değil çözümden öte ilerlemeyi de kapsar. Işığın hızını ilk ölçmeye kalkışanın Galileo olduğu söyleniyor. Işığın hızını ilk defa başarılı bir şekilde 1675 yılında Roemer ölçmüştür.
    C2.her deneyin sonunda farklı sonuçlar elde edebileceğimizi açıklamaya çalışmıştır. Örneğin parçada eter sayesinde yayıldığı söyleniyor ve havası alınmış vakumun içine konularak bu tez çürüyor daha sonra tekrardan dalga oluşumu için başka sebepler aradılar fakat her deneyde tezleri çürüdü ve farklı şeylere ulaşıldı. Parçada geçen bu söz bunu söylemektedir.
    C3. Bilim insanları yüzyıllar boyunca ışığın yayılması için bir maddenin olması gerektiğini düşünüyordu ses in boşlukta oluşmadığı bilmekteydiler aynı düşünce den ve ışığın dalgalar halinde yayıldığnı düşünerek bir maddeye ihtiyacı olduğunu bununda tüm evreni kaplayan Eter olduğunu düşünmekteydirler. Dönemin bilim insanları eteri, bir kabın içini tümüyle dolduran su olarak düşündüler.
    C4. Merakları . Çünkü eterin yoğunluğu fazla fakat ağırlığı olmayan bi madde olarak tanımlıyorlardı ortaya attıkları hipotezi doğrulayıp ileri sürmek eter gerçekten var ise ve evrenin tümünü kaplıyorsa, eter alanında hareket eden ışığın hızı, hareketin doğrultusuna göre farklılık göstermeliydi.
    C5. yaptıkları deney sonunda beklenen olmadı. Çok hassas aletler kullanıldığı halde bir fark tespit edilemedi. Deney tekrarlandı. Günün değişik saatlerinde, yılın farklı mevsimlerinde dâhi sonuç değişmedi. Işık hızında en ufak bir sapma gözlenemedi.
    Michelson – Morley deneyi insanlığa ışığın yapısıyla ilgili önemli gerçekleri fısıldadığından ve Einstein’ın Özel Görelilik Teorisi’ne deneysel destek sağlaması nedeniyle modern fiziğin ilk basamağını oluşturmuştur.
    Einstein; eğer ışık onun kaynağına doğru gitseniz de ondan uzaklaşsanız da hep aynı hızla yol alıyorsa, o zaman çok yüksek hızlarda saatinizin yavaşlayıp durması gerekir diyordu. İkiz paradoksu denilen bu durum ortaya atmıştır.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Suzan,
      1, 2 ve 5 in cevapları eksik olmuş...

      Sil
  4. İyi günler hocam;
    1. Parçada da belirtildiği gibi ‘Işık nasıl yayılıyordu? Yayılmak için herhangi bir ortama ihtiyacı var mıydı? Işık hızına yaklaşmak mümkün müydü? Hatta ışık hızına yakın bir hızda uzay aracına binen bilim insanlarının başlarına neler gelebilirdi?’ gibi soruları merak doğurur. Bilim merakla-sorgulama ile başlar. Ve bi sonuca varma isteğinden yola çıkarak sorulara cevap bulmak ister. Yine parcada da belirtildiği gibi aynı konuda farklı çalısmalar yapan farklı yöntemler uygulayan bilim adamları vardır. Doğru kabul edilen bilgiler zamanla çürütülmektedir. Üzerinde daha da yogunlasılarak ve gelişen teknoloji ile daha kapsamlı aletler kullanılarak daha sağlam bilgilere ulasılmaktadır(ışık hızı ile ilgili ilk arastırmalar el feneri ile baslayıp gelişmiş teleskoplarla devam etmiştir). Işığının hızının sonlu olabileceğini ilk kez İbni Sina ileri sürmüştür. Galileo Işığın hızını ilk ölçmeye kalkışan bilim insanı olarak bilinmektedir. İlk basta iki dagın tepesinde el feneri ile ölçüm yapmıstır.Ve Galileo ısık hızının sonlu olduguna inanmıstır. Cok saglam bi deney olmamasına ragmen insanlar bu sekilde dogru olarak kabul etmişlerdir. Daha sonra Römer gelişmiş teleskopla Altı ay aralıkla yapılan iki ölçümde 22 dakikalık farklılık gördü. Bu şekilde ışıgın bir hızı oldugunu savunmustur. Michelson – Morley ve Einstein’ın Özel Görelilik Teorisi’ne deneysel destek sağlaması nedeniyle modern fiziğin ilk basamağını oluşturmuştur.
    2. Uzayın ışığı ilettiği düşünülen ve "ışıltılı esir" (eter) adındaki gizemli ve görünmez bir varlıkla kaplı olduğunu sanıyorlardı. esir maddenin olmadığını kanıtlamıslardır. Işığın yayılması için ortama gerek olmadıgını ve ışığın hızının her yerde aynı olduğunu kanıtlamıslardır.

    YanıtlaSil
  5. 3. Bilim adamları sesin boşlukta oluşmadığını, yayılmadığını bildikleri için ışığın da yayılması için bir ortama ihtiyacı oldugu kanısındalardı. Ses dalgaları ortamda yayılabilmek için bir taşıyıcı maddenin (hava, su, katı) varlığına ihtiyaç duymaktadır. Işık da yayılmak için havanın veya daha başka bir taşıyıcı maddenin varlığına ihtiyaç duyar mı? Sorusu akıllarına gelmiştir ve bu soruya cevap aramıslardır. Hayal gücü ve yaratıcılıklarının rolü vardır çünkü tüm Dünya’yı görebilmeleri bsatan asagıya gezebilmeleri o dönemde cok zordur. ‘Işıgın da ses gibi yayılmasında ortama gerek vardır’ düşüncesi oldugu için evrenin Eterle kaplı oldugunu düşünmüşlerdir.
    4. Esir maddesi gizemli ve belirsiz, varlıgı tamamen belli olmadıgı için, deney gözlemle akla yatkınlığı olusmadıgı için bilim adamlarınca tamamen benimsenmemiştir ve bu yüzden arastırmalara devam etmişlerdir. Sorgulamışlardır. Ve esir(eter) maddesinin olmadıgını yine deney gözlemlerle kanıtlamıslardır. Suya elimizi batırdıgımızda dalgalanma olmaktadır ama ışıkta bu sekilde bi dalgalanma olmamaktadır.
    5. Micheal ve morley esir (eter)in varlıgına inanıyorlardı, yapılan deney gözlemlerle bu maddenin olmadıgı kanısına varılmıstır. Einstein da bu iki bilim adamının yaptıgı çalısmaları incelemiştir. Bu sekilde özel görelilik teorisine deneysel destek saglamıstır. Sonucta yanlıslar bize yol göstermektedir. Bilim insanları aynı konu hakkında farklı düşüncede olabilirler. Bu da onların hayal gücü, farklı bakıs açılarına baglıdır. Einstein; eğer ışık onun kaynağına doğru gitseniz de ondan uzaklaşsanız da hep aynı hızla yol alıyorsa, o zaman çok yüksek hızlarda saatinizin yavaşlayıp durması gerekir demiştir ve Esîr diye bir ortamın mevcut olmadığını gösterdiğini savunmustur. Einstein ışığın kaynağına doğru gitseniz de ondan uzaklaşsanız da hep aynı hızla yol alıyorsa, o zaman çok yüksek hızlarda saatinizin yavaşlayıp durması gerekir demiştir. Bu şekide Işık etkisini,ikizler paradoksunu açıklamıştır.
    kaynakça
    https://tr.wikipedia.org/wiki/I%C5%9F%C4%B1k_h%C4%B1z%C4%B1
    http://www.acikbilim.com/2014/09/dosyalar/19-yuzyilin-yanlislanan-fikri-eter-ve-michelson-morley-deneyi.html
    https://tr.wikipedia.org/wiki/Michelson-Morley_deneyi

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mrb Zeynep, 2. sorunun cevabında ışığın hızının her yerde aynı olduğunu söylemişsin. Fakat ışığın hızı ile ilgili farklı şekilde yorumlanmıştır bilim insanlarınca. İyi akşamlar.

      Sil
    2. Merhaba derya, bilim adamları ışığın hızının her yerde aynı olduğunu, ışığın yayılması için bir ortama gerek olmadığını kanıtlamışlardır. parcada bu sekilde gecmektedir, ışık hızını farklı yorumlamıslar demişsin ne şekilde anlamadım?

      Sil
  6. Merhaba hocam;
    Cevap-1Bilim merak ile başlar.Bir şey önce merak edilir, akılda sorular bırakan bir konu olmalıdır.Parçadan örnek verecek olursak -Işık nasıl yayılıyordu? Yayılmak için herhangi bir ortama ihtiyacı var mıydı? Işık hızına yaklaşmak mümkün müydü? Hatta ışık hızına yakın bir hızda uzay aracına binen bilim insanlarının başlarına neler gelebilirdi? Bu kadar hızlı bir şekilde bir yerden bir yere gitmek (mekan değiştirmek) zamanın değişiminde nasıl bir farklılık oluşturacaktı? Işıkla ilgili benzer sorular insanlığın başlangıcından beri sorulmaktaydı...- kısmında meraktan kaynaklanan sorular yer almaktadır.Işık hızının tarihsel gelişimi ise yine merakla başladı devamında deneyler yapıldı.Fakat her bilim konusunda olduğu gibi bir görüş üzerine farklı iddialar vardı.İlk yapılan deney başarısı bulunmuş ve zamanla daha kontrollü deneylere doğru ilerlenmiştir.
    Cevap-2Çünkü ışığın hızı 2,14.10 8 m/s olarak ölçülmüştür.Bu hızın çok büyük olduğundan dolayı ulaşmanın imkansız olduğunu düşünmüşlerdir.Zaten parçada bu deneyi yapmaya çalışmışlardır diye bir ifade kullanılıyor.Yani deneyi yapmıştır değil.
    Cevap-3Çünkü sesin yayılmasından yola çıkara ışığın yayılması için de bir ortam gerektiğini düşünmüşlerdir.Bu da hava değilse ancak eter olabilir demişlerdir.Hayal gücü açısından düşünürsek parçanın - Fakat dönemin bilim insanları burada durmayı tercih etmediler. ‘O ‘şey’ hava değilse o zaman başka bir ‘şey’dir’ yorumunu yaptılar ve adeta yokluğun içinden yeni bir kavram türettiler: eter, atomlar arası boşluğu yani evreni dolduran, ağırlığı olmayan, ışığı ileten töz.- kısmında bunu görebiliriz.
    Cevap-4İki fizikçi, o zamanın bütün fizikçileri gibi uzayın ışığı ilettiği düşünülen ve "ışıltılı esir" (eter) adıyla anılan gizemli ve görünmez bir varlıkla kaplı olduğunu sanıyorlardı. Yoksa, diye düşünüyorlardı, ışık dalgaları başka nasıl bir yerden bir yere gidebilirdi?İşte bu yüzden sabırla, merakla bulgular ortaya koymaya çalıştılar.Diğer insanlardan farkları da buydu.Eter diye bir şeyin olmama ihtimalinde ışığın yayılmasının neye dayandığını göstermek zorundalardı.Çünkü bir görüşü çürütmek için yerine inandırıcılığı ve makullüğü yüksek yeni bir görüş ve bu görüş doğrultusunda savunulacak bulgular gereklidir.
    Cevap-5Michelson-Morley eter maddesine inanıyorlardı bu yüzden net bir açıklama getirememişlerdir.Zamanla bilimin ilerlemesiyle ışığın yayılması ve hızı konusundaki deneylere açıklamalar getirmiştir.- Einstein; eğer ışık onun kaynağına doğru gitseniz de ondan uzaklaşsanız da hep aynı hızla yol alıyorsa, o zaman çok yüksek hızlarda saatinizin yavaşlayıp durması gerekir diyordu. İkiz paradoksu denilen bu durum ortaya attığı Özel Görelilik Kuramının belki de en ilginç yönüdür.-
    KAYNAKÇA
    https://tr.wikipedia.org/wiki/Michelson-Morley_deneyi
    http://www.acikbilim.com/2014/09/dosyalar/19-yuzyilin-yanlislanan-fikri-eter-ve-michelson-morley-deneyi.htm
    https://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%96zel_g%C3%B6relilik

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Gonca,
      2. ve 5. cevaplar biraz eksik olmuş,
      bu ikiz paradoksunu biraz daha açabilirmisin?

      Sil
  7. Merhaba Hocam..
    Cevap1: Bilim; neden, merak ve amaç besleyen bir olgu olarak günümüze kadar birçok dala bölünmüş, insanların daha iyi yaşam koşullarına kavuşması ve yeni şeyler öğrenmesi için önayak olmuştur. Parçadan örnek verecek olursak ,‘Işık nasıl yayılıyordu? Yayılmak için herhangi bir ortama ihtiyacı var mıydı? Işık hızına yaklaşmak mümkün müydü? Hatta ışık hızına yakın bir hızda uzay aracına binen bilim insanlarının başlarına neler gelebilirdi?’bu gibi sorulardan da anlaşılacağı gibi hep bir merak söz konusu. Galileo Işığın hızını ilk ölçen bilim insanı olarak bilinmektedir. İki dagın tepesinde el feneri ile ölçüm yapmıştır. Ve Galileo ısık hızının sonlu oldugunu söylemiştir. İnsanlar tarafından kabul görülmüştür. Daha sonra Römeur gelişmiş teleskopla altı ay aralıkla yapılan iki ölçümde 22 dakikalık farklılık gördü ve ışıgın bir hızı oldugunu savunmustur. Daha sonra Albert Michelson ile Edward Morley ışık hızına ulaşınca neler olabileceğini öne sürmüşlerdir. Daha sonra ise Albert Einstein, Michelson ve Morley’ İn ışık ile ilgili düşüncelerini alarak modern fizikin temelini oluşturmuştur.
    Cevap2: " Deney ışık hızını aşmanın ve bu hıza ulaşan uzay adamlarının başlarına gelecek ilginç şeylerin olanaksız olduğunu ortaya koymuştur" Çünkü ışığı taşıyanın eter olduğunu düşündükleri için ışık hızını aşmanın ve gelecek ilginç şeylerin olmadığını düşünmüşlerdir. Uzayın ışığı ilettiği düşünülen ve "ışıltılı esir" (eter) adındaki gizemli ve görünmez bir varlıkla kaplı olduğunu sanıyorlardı fakat eter maddesinin olmadığını kanıtlamışlardır. Işığın yayılması için ortama gerek olmadığını ve ışığın hızının her yerde aynı olduğunu kanıtlamışlardır.
    Cevap3: .Bilim insanları yüzyıllar boyunca ışığın yayılması için bir maddenin olması gerektiğini düşünüyordu. Neticede bir dalga biçimi yayılmak için havaya ihtiyaç duyuyorsa diğer bir dalga türünün de yayılması için bir maddeye ihtiyacı vardı. Ve bu tüm evreni doldurduğu düşünülen medde eter maddesiydi.( Dönemin bilim insanları eteri, bir kabın içini tümüyle dolduran su olarak düşünüyorlardı. Dünyamız da bu su dolu kap içerisindeki bir bilyeydi. Bilye hareket ettiği zaman su yüzeyinde dalgalanmalar meydana getirir. Yani kap içerisindeki suya eter ve dünyamızı da su dolu kap içerisindeki bilyeye benzeterek dönemin bilim insanlarının yaratıcı hayal gücünü kullandığını görmekteyiz.
    Cevap4: Albert Michelson ile Edward Morley'i diğer insanlardan en önemli özellikleri yaratıcı hayal güçleri ve üstün gözlem yetenekleridir. Eter maddesi herhangi bir ağırlığa sahip olmayan hatta havadan bile hafif olan bir maddeydi. Eter maddesi belirsizdi ve en hassas olan aletlerle bile ölçülemiyordu. : Albert Michelson ile Edward Morley eter maddesinin gerçekte var olduğunu kanıtlamak için deney yapmışlardır fakat deneyleri sonucunda eter diye bir maddenin olmadığını görmüşlerdir. Hatta deneyi hassas ölçüm aletleriyle tekrarlamalarına rağmen sonuç alamamışlardır.
    Cevap5: Albert Michelson ile Edward Morley’in yaptığı deney sonucunda esir diye bir maddenin olmadığını gözlemlemişlerdir.Aslında bu deney tam bir başarısızlık sayılamaz.Belki amaçları esirin var olduğunu kanıtlamaktı fakat bunun tam tersi gerçekleşmiş oldu yani esir diye bir maddenin olmadığına kanıt getirmiş oldular. Micheal ve morley ise esir maddesinin etkisinden dolayı dünyanın hareketiyle birlikte ışığın hızının değişmeyeceğini açıklamışlardır. Başka bir açıdan bakacak olursak; Einstein bu iki fizikçinin yapmış olduğu deneyden yola çıkarak enerji bağıntısını kurmuştur.Yani bazı yanlışlar bize yol gösterebilir.
    Kaynaklar;
    https://tr.wikipedia.org/wiki/I%C5%9F%C4%B1k_h%C4%B1z%C4%B1
    https://tr.wikipedia.org/wiki/Bilim
    https://tr.wikipedia.org/wiki/Michelson-Morley_deneyi

    YanıtlaSil
  8. Merhabalar hocam:
    Cevap1-) Bilim tarih boyunca ilerleyerek devam etmiştir hala da etmektedir. Bilimin başı insanların merakı,doğayı anlama ve açıklamaya çalışması,gözlemleri ve bu gibi etkenlerin varlığında ortaya çıkar.Parçada da belirtildiği gibi ışık hızını hatalı da olsa ilk ölçen gözlemleri sonucu Galileo olmuştur.Daha sonra Roemer yine gözlem ve merakı sayesinde başarılı bir şekilde ölçmüştür.Ve böyle gelişerek Einstein zamanına kadar yanlışlanarak ölçülmeye devam edilmiştir.Işık hızının tarihsel gelişimi Galileo’nun fener metoduyla başlar sonrasında Roemer gözlemlerinde Jüpiter’in uydularından Io’nun tutulmasındaki gariplik dikkati çekmişti. Dünya ile Jüpiter birbirine yakınken Io’nun tutulması az, uzaklık artınca da çok sürüyordu.Roemer Dünya ile Jüpiter arasındaki mesafe artınca ışığın daha fazla yol almasına bağladı.Daha sonra Michelson-Morley deney yapmış ve bu sonuca göre: esirin varlığında şüphe edilmediğinde ya dünya hareket etmiyordu ya da esir dünya ile birlikte aynı hareketi yapıyordu.Michelson esiri tespit etmek için araştırmalarını uzun yıllar sürdürdü.Ve deney sonucu başarısız oldu.Daha sonra Albert Einstein tarafından "Hareketli Cisimlerin Elektrodinamiği Üzerine" isimli yayınında ışık hızını ele almıştır.Bu teoriyi ilk olarak El Kindi, Einstein’dan asırlar önce, izafiyet teorisini ortaya koymuştur. Ona,göre, bütün varlıklar ve varlığın fiziki olayları izâfîdir. Zaman, mekan, hareket, birbirlerinden bağımsız değildirler. Cisim zamanla, zaman cisimle, mekan hareketle, hareket mekanla ve dolayısıyla hepsi birbiriyle bağımlıdır.Kendisi bu konuda şöyle demektedir: "Zaman ancak hareketle, cisim hareketle, hareket cisimle vardır. O halde; cisim, hareket ve zamandan birinin diğerine bir önceliği yoktur." Einstein'ın teorisi, Galileo'nun Görelilik Prensibi ile doğrusal ve değişmeyen hareketinin durumu ne olursa olsun tüm gözlemcilerin ışığın hızını her zaman aynı büyüklükte ölçeceği önermesini birleştirir.
    Cevap2-) Dönemin bilim insanları ses dalgaları için havaya ihtiyaç duyuluyorsa ışık hızı için yeni bir kavram türettiler ve buna eter dediler.Eter:atomlar arası boşluğu yani evreni dolduran, ağırlığı olmayan, ışığı ileten töz.Ve ışığı Eterin taşıdığını düşündükleri için ışık hızı ve gelecek ilginç şeylerin olmadığını düşünmüşlerdir.
    Cevap3-)Eski insanlar duyu organımızla algılayamadığımız;katı,sıvı,gaz haline oranla yoğunluğu daha az ,vibrasyanel hızı daha yüksek ve daha akışkan bir madde olarak tanımlamışlardır. Dönemin bilim insanları eteri, bir kabın içini tümüyle dolduran su olarak düşündüler.Dünyamız da bu su dolu kap içerisindeki bir bilyeydi. Bilye hareket ettiği zaman su yüzeyinde dalgalanmalar meydana getirirdi.Aynı şekilde dünya ve diğer gezegenler, hareketleri esnasında evreni bütünüyle dolduran eter alanında bir dalgalanma meydana getirmeliydi.Evrenin her tarafının eterle kaplı olduğunu düşünmek yaratıcı hayal gücünün eseridir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Şükriye,
      sorulara cevap verirken internetten direk alıntılarla değil kendi cümlelerinizle cevap vermenizi bekliyorum...

      Sil
  9. Cevap4-) Modern fiziğin ilk basamağını oluşturan ve Michelson – Morley deneyi olarak bilinen deney eter denilen ve ışığın içerisinde yayıldığı düşünülen bir olguya ilk deneysel kanıtı bulabilme umudu bulunduğu için diğer bilim insanlarından ayrılırlar.İyi bir yaratıcılıkla tasarlanmış olan deney felsefi temelleri Antik Yunan’a kadar giden eter kavramının gerçek olmadığını deneyler sonucu bize gösterdi.Esire kanıt aramalarının sebebi:denizde giden bir gemide elimizi denize soksak bir akıntı, direnç hissederiz. Aynı şekilde Güneş etrafındaki yörüngesinde ilerleyen dünyamız hareketsiz esirde bir akıma sebep olacaktır. Bu akımda dünyanın hareket yönünde gönderilen ışığı geciktirecektir. Bu gecikmenin tespit edilmesiyle esirin varlığı deneysel olarak kanıtlanmış olacaktı.
    Cevap5-)Geçmişte kabul görülen bir çok bilgi günümüzde aynı kalmamıştır. Bilimsel bilgilerin sınanabilir olduğundan sonrasında değiştirilmiş bilgiler geçmişten günümüze hep olmuştur ve olacaktır.Yanlış bilgiler bizi doğruya götürmede merdiven görevi bile görür diyebiliriz.Yani Albert Michelson ve Edward Morley’in başarısızlıkla sonuçlanan deneyi Einstein’in Özel Görelilik teorisine:
    1) Işığın yayılması bakımından uzayın eş yönlü olmasından başka bir şeye delâlet etmediğini
    2) Esîr diye bir ortamın mevcut olmadığını gösterdiğini savundu.
    Kaynakça:
    https://tr.wikipedia.org/wiki/I%C5%9F%C4%B1k_h%C4%B1z%C4%B1
    http://www.fenokulu.net/yeni/Fen-Konulari/Konu/Isik-Hizinin-Hesap-Seruveni_447.html
    https://tr.wikipedia.org/wiki/Es%C3%AEr
    http://www.acikbilim.com/2014/09/dosyalar/19-yuzyilin-yanlislanan-fikri-eter-ve-michelson-morley-deneyi.html
    https://tr.wikipedia.org/wiki/Albert_Einstein
    https://tr.wikipedia.org/wiki/Albert_Einstein#.C3.96zel_g.C3.B6relilik_kuram.C4.B1

    YanıtlaSil
  10. Merhabalar,

    Cevap1) Bilim insanların merakı, doğayı anlama ve açıklamaya çalışması, gözlemleri ve ihtiyaçlarından doğar. Parçada bahsedilen ışık nasıl yayılıyor? Işık hızına yaklaşmak mümkün müdür? Hatta ışık hızına yakın bir hızda uzay aracına binen bilim insanlarının başlarına neler gelebilirdi? soruları insanın meraklı olduğunu ışığı tanımak ve onu açıklamak istediğini gösterir. Sürekli çalışmalar yapılması bunun bir kanıtır. Bilim merak konusu olan konuyu bir sonuca bağlamak için çalışmalar gerektirir. Bu çalışmalar gelişen teknoloji ve bilim insanına göre farklılık gösterir. Bu konuyla ilgili (ışık) fikri ilk olarak İbni Sina ortaya atmış ve ışığın hızının olabileceğini söylemiştir. Ardından Galileo ışık hızını ölçmeye kalkan ilk bilim insanıdır. Daha sonra Ola Römer yaptığı gözlemlerle sonuca ulaşmıştır ve ışık hızının varlığı kabul edilmiştir. Sonra ise Michelson-Morley deney yapmış ve bu sonuca göre: esirin varlığında şüphe edilmediğinde ya dünya hareket etmiyordu ya da esir dünya ile birlikte aynı hareketi yapıyordu. Michelson araştırmalarını uzun yıllar sürdürdü. Ve deney sonucu başarısız oldu. Daha sonra Albert Einstein tarafından "Hareketli Cisimlerin Elektrodinamiği Üzerine" isimli yayınında ışık hızı ele alınmıştır. Bu teoriyi ilk olarak El Kindi, Einstein’dan asırlar önce, izafiyet teorisini ortaya koymuştur. Ona göre, bütün varlıklar ve varlığın fiziki olayları izâfîdir. Zaman, mekan, hareket, birbirlerinden bağımsız değildirler. Cisim zamanla, zaman cisimle, mekan hareketle, hareket mekanla ve dolayısıyla hepsi birbiriyle bağımlıdır. Kendisi bu konuda şöyle demektedir: "Zaman ancak hareketle, cisim hareketle, hareket cisimle vardır. O halde; cisim, hareket ve zamandan birinin diğerine bir önceliği yoktur." Einstein'ın teorisi, Galileo'nun Görelilik Prensibi ile doğrusal ve değişmeyen hareketinin durumu ne olursa olsun tüm gözlemcilerin ışığın hızını her zaman aynı büyüklükte ölçeceği önermesini birleştirir.
    Cevap2) Ses dalgaları için ortama ihtiyaç duyuluyordu ve ışık hızı için de yeni bir kavram türettiler . Daha sonra bu esir (eter) maddesinin olmadığını kanıtlamış, Işığın hızının her yerde aynı olduğunu, ışığın yayılmak için bir ortama gerek olmadığını kanıtlamıştır.
    -Işığı Eterin taşıdığını düşündükleri için ışık hızı ve gelecek ilginç şeylerin olmadığını düşünmüşlerdir.
    Cevap3) Evrenin her tarafının eterle kaplı olma fikri yaratıcı hayal gücünün bir eseridir. Buna göre; Eski insanlar eteri duyu organımızla algılayamadığımız; katı, sıvı, gaz haline oranla yoğunluğu daha az ,hızı daha yüksek ve daha akışkan bir madde olarak tanımlamışlardır. Dönemin bilim insanları eteri, bir kabın içini tümüyle dolduran su olarak düşündüler. Dünyamız da bu su dolu kap içerisindeki bir bilyeydi. Bilye hareket ettiği zaman su yüzeyinde dalgalanmalar meydana getirirdi. Aynı şekilde dünya ve diğer gezegenler, hareketleri esnasında evreni bütünüyle dolduran eter alanında bir dalgalanma meydana getirmeliydi.

    YanıtlaSil
  11. Cevap4) Esir maddesi çok gizemli ve belirsizdir. Ağırlığı ve hareketi yoktu. Bunun akla yatkınlığı pek mümkün değildi. Modern fiziğin ilk basamağını oluşturan ve Michelson – Morley deneyi olarak bilinen deney eter denilen ve ışığın içerisinde yayıldığı düşünülen bir olguya ilk deneysel kanıtı bulabilme umudu bulunduğu için diğer bilim insanlarından ayrılırlar. Deney bize eter kavramının gerçek olmadığını gösterdi.
    Cevap5) İki bilim insanının ( Michael ve Morley) yaptığı deneyler de eterin olmadığını, ışığın her yerde aynı hızla yayıldığını göstermiştir. Einstein da bu iki bilim adamının yaptığı çalışmaları incelemiştir. Bu sonucunda Michelson ve Edward Morley’in başarısızlıkla sonuçlanan deneyi Einstein’in özel görelilik teorisine deneysel destek sağlamıstır. Geçmişte kabul görülen bir çok bilgi günümüzde aynı kalmamıştır. Bilimsel bilgilerin sınanabilir olduğundan sonrasında değiştirilmiş bilgiler geçmişten günümüze hep olmuştur ve olacaktır. Yanlış bilgiler bizi doğruya götürmede rol oynuyor.
    Kaynakça:
    http://www.fenokulu.net/yeni/Fen-Konulari/Konu/Isik-Hizinin-Hesap-Seruveni_447.html
    https://tr.wikipedia.org/wiki/Es%C3%AEr
    http://www.acikbilim.com/2014/09/dosyalar/19-yuzyilin-yanlislanan-fikri-eter-ve-michelson-morley-deneyi.html
    https://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%96zel_g%C3%B6relilik

    YanıtlaSil
  12. Merhaba hocam
    1. Bilim “Bilmek istiyorum” ile başlar. Yani merakla ardından merak onu araştırma yapmaya gözlem yapmaya kontrollü deneyler yapmaya sürükler. Parçada da ışık hızıyla ilgili bilmedikleri şeyler vardı onun için çalışmalar araştırmalar yapıldı. Yani bilme isteği o bilim adamlarına araştırma gözlem yaptırttı. Işık hızıyla ilgili ilk çalışmayı Galileo yapmıştır. Galileo bir tepenin üstünde arkadaşı diğer tepenin üstünde, önce Galileo elindeki feneri yakıyor, arkadaşı fenerin ışığını görünce bu sefer o elindeki feneri yakıyor, Galileo arkadaşının fenerinin ışığını görünce geçen toplam zamanı ölçüyor. İki tepe arasındaki mesafeyi geçen zamana böldüklerinde ışığın hızını hesaplıyorlar. Fakat bu sağlam bir yol olmadığından ışığın hızını ölçemiyorlar. Ole Romer ise 1676'da, Jüpiter'in uydusu Io'nun görünür hareketini gözlemleyerek , ışığın ölçülebilir bir hızda hareket ettiğini göstermiştir(anlık hareketin aksine). 1865'te James Clerk Maxwell Elektromanyetizm Teorisi'nde ışığın elektromanyetik bir dalga olduğunu ve bu nedenle c hızında hareket ettiğini ileri sürmüştür. 1905'te Albert Einstein ışığın hızının herhngi bir referans çerçevesinde ışık kaynağından bağımsız olduğunu öne sürmüştür ve bu varsayımının sonuçlarını Görecelik Teorisi'ni öne atıp c parametresini ışık ve eletromanyetizm dışındaki şeylerle alakalı olduğunu göstermiştir.
    2. Işık hızının yayılması için ihtiyacı olan madde eter demişlerdi. Bu cümle böyle bişey olmadığını kanıtlamak için söylenmiştir. Işığın yayılması için ortama gerek olmadıgını ve ışığın hızının her yerde aynı olduğunu kanıtlamıslardır.
    3. Ses dalgaları ortamda yayılabilmek için bir taşıyıcı maddenin (hava, su, katı) varlığına ihtiyaç duyar. Vakum (havası alınmış) ortamda ses dalgaları yayılamaz. Peki, ışık için de aynı şey söz konusu olabilir mi? Işık da yayılmak için havanın veya daha başka bir taşıyıcı maddenin varlığına ihtiyaç duyar mı? Bu sorulardan yola çıkarak ışığında yayılması için bir maddeye ihtiyacı olduğunu düşündüler ve bu madde eter olmalı dediler. Çünkü eter hızlı objeler için katı ve yavaş objeler için akışkan (çam zift benzetmesiyle) olabiliyordu. Böylelikle Dünya oldukça özgür bir şekilde hareket edebiliyor ama ışığı taşımak için katı olması gerekiyordu.
    Evrenin tamamının eterle kaplı olduğu düşüncesi tamamen yaratıcı hayal gücünden kaynaklanır. Aslında olmayan bir şeyi varmış gibi hayal etmişler. Deneyi gerçekleştiren Michelson ve Morley, deneyden daha öncesinde eter fikrinin gerçek olabileceğine inanmış olduklarından, eterin ilk kanıtlarını bulabilmek umuduyla farklı koşullarda deneyi defalarca tekrarladılar. Fakat bilim, ilerleyişini, inançların veya umutların üzerinden değil gerçeklerin üzerinden yapar. Michelson ve Morley, deneylerini her tekrarladıklarında aynı olumsuz sonucu aldılar. Deney her ne kadar eteri kanıtlamak amacıyla tasarlanıp geliştirilmiş olsa da ortaya çıkan sonuç eter olgusunun gerçeklikten uzak bir kurgudan ibaret olduğunu söylüyordu. Aslında bilim için hayal gücü önemli fakat burda görüyoruz ki hayal gücü onları yanlış sonuca götürdü.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Derya,
      sorulara cevap verirken internetten direk alıntılarla değil kendi cümlelerinizle cevap vermenizi bekliyorum...

      Sil
  13. 4. Diğer insanlardan ayıran en önemli özellikleri MERAKLAIDIR. Işık hızının nasıl yayıldığı bilinmiyordu ona bşr merak vardı aynı zamanda gizemli bir madde vardı “eter”. Bu bilme istekleri onları diğer insanlardan ayıran özellikleridir. Bu istekle çalışmalar yapmışlar. Eter maddesi belirsizdi ve en hassas ölçümlerle bile ölçülemiyordu. Bu belirsizliği çözebilmek için çok uğraştılar ve sonuç alamadılar.
    5. Einstein, ışık hızının sabit olduğunu ve ışığın yayılması için esir ortamının gerek olmadığını ve mekan zaman ve hareketin izafi olaylar olduğunu düşündü. Çalışmalarının sonucuna varırken iki ilkeyi varsaydı: görelilik ilkesi sabit hızla hareket eden bütün gözlemciler için geçerlidir ve ışığın hızı bütün gözlemciler için c'dir. Einstein'ın kuramı ile sabit hızla hareket eden iki gözlemcinin matematik hesap ile aynı olayın gözlemcilere göre yer ve zamanı belirlenebiliyor. Bu kuram, Newton'un her yerde aynı işleyen, herkes için aynı "mutlak zaman" fikrini yıkıyordu. E=mc² düşüncesinin kökeni bu kuramdır.
    Kaynakça
    https://tr.wikipedia.org/wiki/Michelson-Morley_deneyi
    https://tr.wikipedia.org/wiki/I%C5%9F%C4%B1k_h%C4%B1z%C4%B1
    http://gizliilimler.tr.gg/I%26%23351%3B%26%23305%3Bk-H%26%23305%3Bz%26%23305%3B,-%26%23304%3Bzafiyet-Teorisi-ve-Michelson_Morley-Deneyleri.htm
    http://www.fizikportali.com/forum/index.php?topic=6154.0
    http://www.acikbilim.com/2014/09/dosyalar/19-yuzyilin-yanlislanan-fikri-eter-ve-michelson-morley-deneyi.html
    https://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%96zel_G%C3%B6relilik_Kuram%C4%B1_Tarihi

    YanıtlaSil
  14. merhaba hocam...
    1-Bilim,bilim insanının merakı,bir olayı anlama ve açıklama çabası ve gözlemlerle başlar.Işıkla ilgili sorular başlangıçtan beri soruluyordu.ışık nasıl yayılıyor,yayılmak için ortama ihtiyaç var mı gibi.
    Işığın hızını ilk Galileo ölçmeye çalışmıştır ancak ışığın hızını başarılı bir şekilde ilk defa Roemer ölçmüştür.Bir dönem dünyanın esir diye bi madde ile kaplandığı düşünülmüş sonra bu düşünce yapılan deneylerle çürütülmüştür.
    2-19. yüzyılda bilim insanları, ışık dalgalarının eter içerisinde yayıldığını diğer bir deyişle eterin ışık dalgalarını taşıdığını düşünüyorlardı. Yani eter tüm evreni doldurduğu düşünülen bir maddeydi. Einstein, teorisini ortaya atarken, ışık hızının evrensel bir sabit olduğunu bir gerçek olarak kabul etti. Ne kadar hızlı giderseniz gidin, ışık hızı her zaman sabitti ve %99 ışık hızına yakın bir hızla gitseniz bile ışık sizden saniyede 186,282 mil (299,791 km) hızlı gidiyor olacaktı. Bu hıza ulaşmak imkansızdı. Einstein’ın hesaplamalarına göre, gözlemcinin hızı arttığında zaman yavaşlamakta ve mekan (hareketin yönüne göre) büzülmekteydi. Işık hızına göre değişim gösteren bu kavramlar, kişiye göre farklılık göstererek mutlak olmadıklarını kanıtlamışlardı.
    3-Işıkla benzer bir dalgaya sahip olan ışığın da yayılması için ortamda belli bir maddenin olması gerektiği düşünülmüş. Işık da yayılmak için havanın veya daha başka bir taşıyıcı maddenin varlığına ihtiyaç duyar mı? Michelson-Morley deneyi yaratıcı hayal gücünün göstergesidir.
    4-19. yüzyılda bilim insanları, ışık dalgalarının eter içerisinde yayıldığını diğer bir deyişle eterin ışık dalgalarını taşıdığını düşünüyorlardı. Yani eter tüm evreni doldurduğu düşünülen bir maddeydi. Bu kısa açıklama eteri hava ile kardeş yapan bir biçime sahip. Zaten o dönemin zihinleri de eter kavramını ortaya atarken bu kardeşlikten yola çıkmışlar ve ışık dalgalarına göre daha tanıdık olan başka bir dalganın yapısından benzerlik kurmuşlardı: ses dalgaları. Albert Michelson ile Edward Morley kendi inandıkları eterin olmadğını kanıtlamaları diğer bilim insanlarından ayrılan en büyük farklarıdır.Eter varsa dünyanın dönüş yönüne göre ışık hızının değişmesi gerekirdi,deneyde ışık hızı değişmemiştir.
    5-Bu iki bilim insanı ışığın hızının ortamdan ortama değişmediği ve boşlukta yayıldığını kanıtlamışlar. Einstein ise ışığın hızının değişmediğinden yola çıkarak kendi bağlantısı kurarak zamanın uzayda farklı ilerlediğini söylemiştir.
    http://www.kuark.org/2013/02/michelson-morley-deneyi-ve-esir/
    http://www.acikbilim.com/2014/09/dosyalar/19-yuzyilin-yanlislanan-fikri-eter-ve-michelson-morley-deneyi.html
    https://insanveevren.wordpress.com/tag/isik-hizi/
    https://tr.wikipedia.org/wiki/I%C5%9F%C4%B1k_h%C4%B1z%C4%B1

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Kadir,
      2. soruda neden bizim ışık hızında gidemeyeceğimizi soruyorum...

      Sil
  15. Merhaba hocam 
    1--- Bilim etrafımızdaki olup bitenleri sorgulama ile başlar . Merak etme , sorular sorma bir şeyleri açıklama çabası bilimin başlangıcını oluşturabilir. Parçada da görüldüğü gibi ışık nasıl yayılır? Bir ortama ihtiyaç var mıdır? Gibi sorularla başlanılış ve ışıkla ilgili güzel bilgiler için ilk adımlar atılmış diyebiliriz.
    Işıkla ilgili ilk gelişmeler Galileo ve arkadaşının fener yardımı ile yaptığı çalışma ile başlamıştır bu iki arkadaş yaptığı çalışmada Galileo’un yanan fenerini gören arkadaşı kendi fenerini yakıyor ve buna dayanarak galileo hesaplamalar yapmaya çalışsa da bu yöntem sağlam bir yöntem olmadığı için net bir sonuca ulaşılmıyor. Bunun arkasından röemer 1675 yılında yaptıgı çalışma ile ışıgın hızını ilk defa başarılı bir şekilde ölçmüştür. Bunu yaparken jübiterin uydusu olan lo’un tutulmalarından yararlanmıştır.
    -1887 de Michelson ve Morley ışıkla ilgili çalışmalar yapmış ve ışığın yayılması için eter denilen ve evreni kapladığını düşünülen bir madde sayesinde yayıldığını öne sürüyorlar. Bunu arkasından einstai’in çalımları geliyor ve artık modern fizigin temelleri atılmış oldu.
    2--- Neden ışık hızını aşmanın ve uzay adamlarının başlarına gelecek şeylerin olanaksız olduğunu ifadesi michelson ve morley yaptığı çalışmalarla açıklamışlardır. Bunun açıklaması ; eter maddesinin olmadığını kanıtlamışlardır . ışık hızının ses gibi bir maddesel ortama ihtiyaç duymadığının açığa çıkmasını sağlamışlardır. Işığı eter maddesinin taşıdığını düşünüyorlardı evren de tamamen bu madde ile kaplı olduğu için ışık hızının üstüne çıkmanın yada uzay adamlarının olanaksız şeyler yaşayamazlardı çünkü zaten için de bulunduğu maddesel ortam aynı şeyle kaplı olduğunun düşünülmesi idi ki bu da böyle bir ifadenin kullanılmasının nedenidir.
    3—Bilim insanlarının yüzyıllar boyunca ışığın esirin için de yayıldığını düşünmelerinin sebebi , ışığın tıpkı dalgasal olan ses gibi maddesel bir ortama ihtiyaç duyduğunu düşünmeleri . parçada geçen saat ile yapılan bir deneyde vakumlu kutuda saatin sesi duyulmazken saatin ışığı görünüyor bu da şu çıkarımı getirmiştir bize ışığın iletilmesini havasız ortamın etkisi yoksa mutlaka başka bir maddesel ortam lazımdır bunun da adını eter olarak koymuşlardır. Ki mantıklı olan budur dalgasal ses bi ortamdan etkileniyorsa ışık neden eterden etkilenmesin ki . Ve bu maddede daha sonraki gözlemlerde beklenen sonuçlar elde edilmeyene kadar kabul görmüştür.
    Bilimsel bilginin oluşmasında yaratıcı hayal gücü çok önemli bir basamak oluşturur . Mesela parçada hep sözü geçen eter maddesi görülmeyen hissedilmeyen sadece varsayımlarla kabul gören bir maddedir ki bu da yaratıcı hayal gücü sayesinde düşünülmüştür eğer hayal gücü olmasaydı beklide belki de einstai’in ikizle paradoksu kurulamayacaktı bugün ki bilgilere ulaşılamayacaktı ya da çok çok daha geç ulaşılabilicekdi. Yaratıcı hayal gücü beklide bilimsel sürecin hızlanmasında rol oynuyordur.

    YanıtlaSil
  16. 4—Bu iki bilim adamını diğer insanlardan ayıran şey onların yaratıcı hayal gücü ile düşünmeleri ve düşündükleri fikirler için destekleyici bulgular istemeleridir. Eter maddesinin varlığını bir çok insan kabul görüyordu onlara bu maddenin varlığı mantıklı geliyordu Morley ve Michelsona da mantıklı geliyordu ama onlar sadece kabul etmekle kalmıyorlar eterin varlığına ve ışığı etkileyip etkilemediğine dair kanıt görmek istiyorlardı bu istekte bu ikisini diğer insanlardan farklı kılan şeydir.

    Michelson ve morley uzun yıllar boyunca insanlar tarafından kabul gören eter için kanıt istiyorlardı çünkü bir şeyi bilimsel kılmak için kanıtlara gerek vardır sağlam verilerle desteklenmeli ve geçerliliği sağlanmalıdır ki bu da kanıtsız çok zordur. Evet insanlar sezgisel olarak eteri kabul ediyorlardı ama onlar bilim insanı değillerdi. Bir şeylerin kolaylığı için ya da nasıl alışılmış ise insanlar ona göre davranırlar alışılmışı kolayı bozmak herkesin işine gelmez ama bilim insanları bunların dışında gerçekliği kanıtları ararlar ve bunun peşinden koşmalıdırlar.
    5--- Morley ve Michelson ışığın yapısıyla ve hareketiyle ilgili bilgilerin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Bu da eintein’in çalışmalarına destek sağlamıştır. Bilimsel bilgi geçmişten günümüze kadar sürekli değişim ve gelişim göstermektedir bunu yaparken de eski bilgilerden , birikimlerde yararlanarak sanki uzun bir merdivenin basamaklarını çıkar gibi yukarı ve ilerleri yol kat eder. Eski bilgiler çoğu zaman bilimsel sürecin ilerlemesini kolaylaştırır ve hızlandırır. Bazen bazı deneyler gözlemler yanlış olsa bile diğer bilim insanlarının farklı çağrışımlar yapmalarını sağlayabilir. Morley ve michelson ne kadar başarısız deneyler yapmış olsalar da einstein’in belki zaten deneyeceği gözlemleyeceği şeyleri gözlemlemişlerdir ve eintein’e merdivenin alt basamağını oluşturup destek sağlamışlardır.
    Kaynakça:
    https://tr.wikipedia.org/wiki/Michelson-Morley_deneyi
    http://www.teknolojioku.com/haber/isik-hizini-ilk-kim-buldu-20843.html
    http://www.acikbilim.com/2014/09/dosyalar/19-yuzyilin-yanlislanan-fikri-eter-ve-michelson-morley-deneyi.html
    http://www.evrimagaci.org/arama?cx=partner-pub-5852044148973818%3A8087280231&cof=FORID%3A10&ie=UTF-8&q=michelson+ve+morley+deneyi&sa=

    YanıtlaSil
  17. Merhaba Hocam
    1. Bilim ‘’bilmek istiyorum’’ ile başlar. Bilim kapsamında “bilmek”, merakı, en dürüst şekilde gerçeğin farklı özelliklerini belirlemek, birbirinden ayırt etmek ve tanımlamak için gözlem yapmayı ve yeterli bilgi ve istihbarat toplamayı deneyimlemek demektir. İnsanlar tarih boyunca ışık hızı hakkında birçok soru sorup durdular. Peki, bunun sebebi neydi? İşte bunun cevabı bize bilimin çıkış noktası hakkında bilgi verebilir. İnsanlığın özünde sorgulama ve merak vardır. Yüzyıllar boyu insanlar bilmedikleri, anlam veremedikleri birçok konu hakkında sorular sorup bunlara mantıklı birer açıklama getirmek için uğraştılar. Çünkü merak edilen birçok soru cevapsızdı ve yanıtlar ancak araştırma yaparak cevaplanabilinirdi. İşte bu noktada bilim kendini göstermiştir. Çünkü bir yerde insanlar sorular soruyor ve bunlara araştırma gözlem deney yaparak cevap arıyorsa orada bilim yapılıyor demektir.
    Işık hızı ile ilgili tarihsel gelişimi kronolojik olarak şöyle sıralayabiliriz:
    -1638 Galileo: Fener metodu
    -1675 Roemer: Jüpiterlerin uydusu metodu. Işık hızını 2,14.10 8 m/s olarak ölçtü.
    -1729 James Bradley: yıldız ışığı metodu. Işık hızını 3,01.10 8 m/s olarak ölçtü.
    -1849 Fizeau: dönen dişli metodu. Işık hızını 3,15.108 m/s olarak hesapladı.
    -1862 Foucault: dönen ayna metodu. Işık hızını 2,98.108 m/s olarak hesapladı.
    -1975'te ışığın hızının 299,792.458 m/s oluğu 4 milyarda birlik bir belirsizlikle hesaplanmıştır.
    -1983 yılında metre Uluslararası Ünite Sistemi (SI) tarafından, ışığın boşlukta 1/ 299 792 458 saniyede katettiği mesafe olarak yeniden tanımlanmıştır.

    2. Einstein ışık hızından ‘’ Evren’in hız limiti’’ olarak söz etmiştir. Einstein’a göre ışıktan hızlı gitmek nedensellik prensibini ihlal etmek demekti. Yani ışık hızını aşmak, bazı temel enerji yasalarını ihlal etmek anlamına gelir. Fotonlar da dahil olmak üzere evrenimizdeki her parçacık, "Higgs alanı" dediğimiz bir alan içersinde hareket ederler. Bunu su içerisinde yüzmeye benzetebilirsiniz; ya da sert rüzgarlı bir havada, rüzgara karşı yürümeye. Nasıl ki su içerisinde veya rüzgara karşı ilerlemek zorsa, parçacıklar da Higgs alanından geçerken zorlanırlar ve bu onlara kütle kazandırır. Farklı parçacıklar Higgs alanıyla farklı şiddetlerde etkileşime geçerler. İşte bu sebeple bazı cisimler daha ağırdır, bazı diğerleri daha hafiftir. Fotonlar da Higgs alanından geçerler; ancak onunla hiç etkileşmezler, olduğu gibi içinden geçer giderler. Fotonlar bu alanla etkileşmedikleri için, onların hızını kesecek hiçbir unsur yoktur. Bir diğer deyişle, serbest bir şekilde, hiçbir engele takılmaksızın uzayda hareket ederler. Dolayısıyla tek sınırları, halihazırda var olan sabit hızları gibi gözükmektedir. Bu hız fotonun, dolayısıyla herhangi bir diğer parçacığın da çıkabileceği en yüksek hızdır. Çünkü kütlesiz olup, hiçbir kütle kazandırıcı alanla etkileşmeden gidip de, daha yüksek bir hıza çıkmanız ‘’bu evren şartlarında’’ mümkün değildir; mümkün olsaydı, fotonlar o hıza çıkabilirlerdi. Çünkü kütlesizden daha kütlesiz bir yapı var olamaz; dolayısıyla fotondan daha "hafif" olup da, daha hızlı gitmesini hayal edebileceğimiz bir parçacık var olamaz. Evren'imiz bu hızla sınırlanmıştır.

    3. Bilim insanları ışık hızını tartıştıkları sırada sesin dalgalarından haberleri vardı. Üstelik ses yalnızca maddenin varlığında yayılıyordu. Tamamen maddeden izole edilmiş ortamlarda denenmiş olan ses deneyleri sesin bu tür ortamlarda yayılmadığı sonucunu vermişti. Hava maddesel bir ortam olduğundan biz sesi hava ortamında duyabilmekteydik. Durum böyle olunca ışığında ses gibi ancak maddesel ortamda yayılabilineceği çıkarımını yapmak çokta tuhaf karşılanacak bir durum değildir. Bu nedenle ışığın taşınmasına bir şeyin yardımcı olduğunu düşünmek gerekliydi. Aksi halde bu durum içinden çıkılamaz bir hal alabilirdi. Bu nedenle bu noktada bilim insanları hayal-gücünü kullanmış ve ışığın hareketine yardımcı olan bir madde türetmiştir ‘’eter-esir’’

    YanıtlaSil
  18. 4. Michelson ve Morley ışığın yapısı hakkındaki düşüncelerin yıkılmasından etkili bir rol oynamışlardır. Diğer bilim insanlarına kıyasla eter teorisini test etmeyi akıl etmişlerdir. Sonuç istedikleri gibi olmasa da ışığın yapısıyla ilgili önemli noktaları ortaya çıkarmışlardır.
    Esir maddesi belirsizdi fikre göre herhangi bir ağırlığı yoktu ve hareketsizdi. Işığı iletmek için yoğun olması beklenmesine rağmen düşünceye göre havadan da hafif kabul edilmekteydi. Bu tür çelişkileri ortadan kaldırmak adına Michelson ve Morley esirin varlığını ispatlamak için bazı deneylere girişmişlerdir ve çok ses getiren bir deney yapmışlardır. Sonuç istedikleri gibi olmasa da birçok fikir bu sayede yanlışlanmış ve bilimin yönünü değiştirmişlerdir.

    5. Einstein Michelson-Morley deneyinin neden işe yaramadığını, nerede hata yapıldığını düşünmekten ziyade bu deneyin sonuçlarını başlangıç noktası olarak almıştır. Temel varsayım olarak ışık hızının evrende mutlak sabit olduğunu ve ivmesiz hiçbir sistemde bu değerden başka ölçüm yapılamayacağını kabul etmiştir. Yani sabit hızdaki herhangi bir sistemde ışık hızının ölçülen değerinin değişmez olması kabulü Özel Görelilik Teorisi'ni yaratmıştır. Temel olarak farklı hızlarda olan farklı gözlemcilere göre ışık hızı değişmiyorsa başka bazı şeyler, yani uzunluk ve zaman değişim göstermelidir. Einstein, bu varsayıma dayanarak birçok sonuç elde etmiştir. Albert Einstein, deney ve gözlemleri (Michelson morley deneyi gibi) iyi yorumlayarak doğa yasalarının sabit hızlı sistemlerde değişmeyeceğini ışığın hızı, toplam yük gibi fiziksel büyüklüklerin ölçüm yapan her gözlemci için aynı olduğunu, buna karşın uzay, zaman, kütle ve enerji gibi kavramların yeniden yorumlanması gerektiğini çünkü bu niceliklerin göreli olduğunu bir makale halinde yayınladı.
    KAYNAKÇA:
    http://www.evrimagaci.org/makale/515
    https://tr.wikipedia.org/wiki/Es%C3%AEr
    http://www.kozmikanafor.com/isik-hizi-neden-asilamaz/
    https://tr.wikipedia.org/wiki/I%C5%9F%C4%B1k_h%C4%B1z%C4%B1

    YanıtlaSil
  19. Merhaba hocam
    1 Bilim öncelikle bilinmeyeni,merak edilenleri anlamaya çalışmayla başlar.Parçadan da ışık nasıl yayılıyordu? Yayılmak için herhangi bir ortama ihtiyaç var mıydı? Işık hızına yaklaşmak mümkün müydü? gibi sorularla ışık hızıyla ilgili bilinmeyenleri açıklamaya çalışılmıştır.Tarihte ışığın hızını ölçmeye kalkışan galileo olduğu söylenmektedir.Galileo'nun arkadaşıyla yapmış olduğu fener deneyi sağlam bir yol olmadığından ışığın hızını ölçememişlerdir.Daha sonra Roemer ışık hızını hesaplamaya çalışmış ve jupiterin uydusundaki süre değişimini görmüştür.Albert Michelson ve Edward ışık hızına ulaşınca neler olabileceğini öne sürmüşlerdir.Einstein ise ışık ile ilgili yaptığı çalışmalarla modern fiziğin temelini oluşturur.
    2 uzayın ışıği ilettiği düşünülen ve "ışıltılı esir"(eter) adıyla anılan gizemli ve görünmez bir varlıkla kaplı olduğunu sanıyorlardı Yapılan araştırmalar sonucunda da esir maddesinin olmadığını ve ışığın yayılması için bir ortama gerek olmadığını kanıtlamışlardır.
    3 Bilim insanları,ışık dalgalarının eter içerisinde yayıldığını diger bir bir deyişle eterin ışık dalagalarını taşıdığını düşünüyorlardı.Aslında olmayan bişeyi varmış gibi kabul ederek esir varlığını kanıtlamak için deneyler yapılmış ve elde edilen bulgularda böyle bir maddenin olmadığı sonucuna varılmıştır.Evrenin tamamen eterle kaplı olabileceğini düşünmek yaratıcı hayal gücünün eseridir.
    4 Öncelikle araştırmacı ve meraklı olmalarıdır.Esir maddesi gizemli ve belirsiz bir maddedir ve ışıgı iletmede rolü olup olmadığı konusunda araştırılması gerekiyordu.Michelson ve Morley bu belirsizlikleri ortadan kaldırmak içın deneyler ve gözlemler yapmışlardır.Ve elde edilen bulgularla esir deniler maddenin olmadığını gözlemlemişlerdir.Albert Michelson ve Edward Merley yaratıcı hayal gücünü kullanmıştır.
    5 Bilim sürekli üzerine yeni bilgilerin eklenmesiyle ilerler.Albert Michelson ve Edward Morley esir adında bir maddenin varlığından bahsetmişlerdir anacak deneylerle böyle bir maddenin olmadığı sonucuna varmışlardır.Einstein ise iki bilim insanının çalısmalarını incelemiş ve özel görelilik teorisine deneysel destek sağlamıştır.

    Kaynakça

    http://www.acikbilim.com/2014/09/dosyalar/19-yuzyilin-yanlislanan-fikri-eter-ve-michelson-morley-deneyi.html
    https://tr.m.wikipedia.org/wiki/%C3%96zel_g%C3%B6relilik
    http://www.kuark.org/2013/12/einsteinin-ozel-gorelilik-ilkesi/

    YanıtlaSil
  20. Cevap 1 Birçok sosyolog ve antropolog ilkel toplumlarının büyücülerini ilk bilimciler olarak kabul ederler. Ancak insanlık tarihinde bilimin başlangıcı olarak yazınında bulunduğu Mezopotamya ve Mısır uygarlığı kabul edilir. Bu dönemde özellikle geometri, matematik ve astronomi tarımsal üretimin gerek duyduğu bilgileri pratik olarak çözümlemiştir. Başlangıcında bilim pratik amaçlara dayanıyordu, bir de din adamları sınıfına. Parçada bilimin başlangıcıyla ilgili örnek bulunmamakla beraber ‘’Tarihte ışık hızı çeşitli metotlarla ölçülmeye çalışılmıştır. Işığın hızını ilk ölçmeye kalkışanın Galileo olduğu söyleniyor. ‘’ Cümlesinde ilk kez ışık hızının ölçülmeye çalışıldığıdan bahsedilmiştir.
    Işık hızı ile ilgili tarihsel gelişim Galileonun çalışmalarıyla başlamıştır
    Fener Metodu: Tarihte ışık hızı çeşitli metotlarla ölçülmeye çalışılmıştır. Işığın hızını ilk ölçmeye kalkışanın Galileo olduğu söyleniyor. Galileo bir tepenin üstünde arkadaşı diğer tepenin üstünde, önce Galileo elindeki feneri yakıyor, arkadaşı fenerin ışığını görünce bu sefer o elindeki feneri yakıyor, Galileo arkadaşının fenerinin ışığını görünce geçen toplam zamanı ölçüyor. İki tepe arasındaki mesafeyi geçen zamana böldüklerinde ışığın hızını hesaplıyorlar. Fakat bu sağlam bir yol olmadığından ışığın hızını ölçemiyorlar.

    Jüpiterin Uydusu Metodu: Işığın hızını ilk defa başarılı bir şekilde 1675 yılında Roemer ölçmüştür. Roemer yaptığı uzun süreli ve sabırlı gökyüzü gözlemlerinde Jüpiter’in uydularından Io’nun tutulmasındaki gariplik dikkati çekmişti. Dünya ile Jüpiter birbirine yakınken Io’nun tutulması az, uzaklık artınca da çok sürüyordu. Roemer haklı olarak bunu Dünya ile Jüpiter arasındaki mesafe artınca ışığın daha fazla yol almasına bağladı.

    Jüpiter, Güneş etrafındaki bir dönüşünü 12 yılda tamamlar. Dünya, Güneş etrafında 180 derece dönünce Jüpiter sadece 15 derece dönüyor. Yani 6 ayda dünya yaklaşık olarak Jüpiter’den Dünya Güneş arası uzaklığın iki katı kadar uzaklaşıyor. Io’nun tutulma süresindeki artışı yaklaşık olarak 20 dakika ölçen Roemer ışığın hızını yaklaşık olarak 2,14.10 8 m/s olarak ölçtü.isikh3.jpg
    Yıldız Işığı Metodu: Rüzgârsız fakat yağmurlu bir havada yürürseniz ön tarafınız daha fazla ıslanır. Bunun sebebi normalde düşey yönde yağan yağmur yürüdüğünüzde, düşey ile bir açı yaparak yağar. Dairesel bir yörüngede dolanırsanız bu açı hep aynı olur. (parallaks) Bradley Dünyanın güneş etrafında dönmesinden dolayı yıldız ışıklarının da bir açı ile geleceklerini tahmin etti. Bradley bu açıyı başarılı bir şekilde ölçtü. Dünyanın Güneş etrafındaki hızını da bildiğinden ışığın hızını yaklaşık olarak 3,01.10 8 m/s olarak ölçtü.
    Dönen Dişli Metodu: 1849 yılında Fizeau dönen bir dişli kullanarak ışığın hızını 3,15.108 m/s olarak hesapladı. Fizeau hızlı dönen bir dişlinin iki dişi arasından ışığı geçirip 8 km ötede duran aynadan ışığın geri yansımasını sağladı. Fizeau dişliyi yeterince büyük bir hızla dönderip, aynadan yansıyan ışığın bir sonraki boşluktan geri gelmesini sağladı. Fizeau dişli ile ayna arasındaki mesafe ve dişlinin dönüş hızını bildiğinden ışığın hızını rahatlıkla hesapladı.
    Dönen Ayna Metodu: 1862 yılında Foucault dönen sekizgen bir ayna kullanarak ışığın hızını 2,98.108 m/s olarak hesapladı. Şekildeki düzeneği kullanarak dönen aynadan yansıttığı ışığı uzaktaki başka bir sabit aynadan tekrar dönen aynaya yansıttı. Sekizgen ayna uygun bir hızla döndüğünde, uzaktaki aynadan yansıyan ışığın gidip gelme süresinde, ardışık iki ayna yer değiştirirse gözlemci ışık kaynağını tekrar görür. Dişli yönteminde olduğu gibi ışığın gidip gelem süresi ve aynaların dönüş hızı bilindiğinde ışığın hızı ölçülebilir.

    YanıtlaSil
  21. Cevap 2 Parçada geçen " Deney ışık hızını aşmanın ve bu hıza ulaşan uzay adamlarının başlarına gelecek ilginç şeylerin niçin olanaksız olduğunu ortaya koymuştur" ifadesini özel görelilik teorisiyle açıklamak mümkündür. Özel Görelilik, günlük yaşamımızda mutlak olarak algıladığımız, zaman gibi kavramların göreli olduğunu söylemesinin yanı sıra, sezgisel olarak göreceli olduğunu düşündüğümüz kavramların ise mutlak olduğunu ifade eder. Birbirlerine göre hareketi nasıl olursa olsun tüm gözlemciler için ışığın hızının aynı olduğunu söyler. Özel Görelilik, c katsayısının sadece belli bir doğa olayının -ışık- hızı olmasının çok ötesinde, uzay ile zamanın birbiriyle ilişkisinin temel özelliği olduğunu ortaya çıkarmıştır. Özel Görelilik ayrıca hiçbir maddenin ışığın hızına ulaşacak şekilde hızlandırılamayacağını söyler.

    CEVAP 3 Bilim insanları yüzyıllarca ışığı ses gibi düşünmüşlerdi onlara göre de ışık da ses gibi boşlukta yayılamazdı . Işığın yayılması için madd esel ortam olmalıydı. Uzayda da hava gibi ışığın yayılmasını sağlayan bir madde bulunmalıydı işte bu maddeye esir maddesi adını verdiler ve ışığın uzayda yayılmasını bu şekilde açıkladılar. Evrenin her tarafının Eter le çevrili olduğuna düşünülmesini yine yaratıcılıklarını göstermektedir tüm evren i göremeyeceğimiz için bu böyle kabul edilmektedir.
    Bilim adamlarını eter le yaptığı küçük kap deneyi yine onların yaratıcılık gücünü gösterir.
    Cevap 4 Parçaya göre Albert Michelson ile Edward Morley'i diğer insanlarından ayıran özellikler yaratıcı düşünmeleri olaylara farklı açıdan bakabilmeleri sorgulayıcı olmaları yönleriyle diğer bilim insanlarından ayrılırlar. Esir maddesi gizemli ve belirsiz, varlıgı tamamen belli olmadıgı için, deney gözlemle akla yatkınlığı olusmadıgı için bilim adamlarınca tamamen benimsenmemiştir ve bu yüzden arastırmalara devam etmişlerdir. Sorgulamışlardır. Ve esir(eter) maddesinin olmadıgını yine deney gözlemlerle kanıtlamıslardır. Suya elimizi batırdıgımızda dalgalanma olmaktadır ama ışıkta bu sekilde bi dalgalanma olmamaktadır.
    Cevap 5 Albert Michelson ve Edward Morley'in bu başarısız deneyi Einstein’ın Özel Görelilik Teorisi’ne deneysel destek sağlamıştır çünkü bilim sürekli gelişen birşeydir önceki deney ve gözlemler yeni teorileri etkilemektedir.

    YanıtlaSil
  22. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  23. Merhaba hocam
    1)Bilim merakla bilim insanının gerçeğin farklı özelliklerini belirlemek birbirinden ayırt etme isteği, sorgulama isteği, doğayı anlama ve açıklama isteğiyle doğar. Örneğin parçada ışığın nasıl yayılacağı yayılmak için ortama ihtiyaç olup olmayacağı ışık hızına yaklaşıp yaklaşılmayacağının sorgulanması örnek verilebilir. Işık hızıyla ilgili tarihsel gelişimlere bakarsak ilk olarak ışık hızıyla ilgili ilk çalışmayı ışık hızını ölçmeye çalışan Galileo yapmıştır. Galileo iki tepe arasındaki mesafede bir arkadaşıyla ışığın hızını ölçmeye çalışıyor, ancak başarılı olamıyorlar. Işığın hızını ilk defa başarılı bir şekilde roemer ölçüyor. Daha sonra Albert Michelson ve Edward Morley ışık hızına ulaşınca nasıl sonuçlar doğurabileceğine dair önsezilerde bulunmuşlardır. Sonra ise Albert Einstein bu Albert Michelson ve Edward Morley ‘ in yaptığı ışıkla ilgili önsezileri ele alarak modern fiziğin oluşmasını sağlamıştır.

    2) a)Çünkü Esir’in ışığın yayılması için gereksiz ve tam olarak somutlaştırılamayan bir varlık olduğu ve sadece nesnel olarak ortaya atılan bir varsayım olması. b)Işık hızının her yerde aynı olması c)Işığın yayılması için ortam şart değildir. Yukarıda bahsettiğim üç nedenden dolayı bu tür şeylerin olanaksız olduğu ortaya atılmıştır.

    3)Çünkü o dönemde bilim insanları ışık dalgalarını ışıltılı esir içinde yayıldığını yani esiri ışık dalgalarını taşıdığını düşünüyorlardı. Esirin tüm evreni doldurduğu zannedilen bir madde olarak görüyorlardı. Yani burada bu açıklamalar ışığında eter ve havanın birbiriyle yakın ilişkide olduğunu düşünüyorlardı. Örnek verecek olursak esir ile hava arasındaki ilişkiyi ses dalgalarıyla hava arasındaki ilişki belirtilmiştir.

    4)Bu iki bilim insanının diğer bilim insanlarından ayıran özellikleri hayal gücü kullanabilmeleri yaratıcı olmaları söylenebilir. Parçadan örnek verecek olursak teknede seyir halinde elinizi daldırdığınızda teknenin hızı kadar bir dirençle karşılaşırız yani bir cisimden hareket doğrultusunda gönderilen ışık cismin büyüklüğü kadar bir dirençle karşılaşacak ve bunun sonucu olarak yavaş hareket edecektir. Esir maddesiyle ilgili karmaşıklıklara son vermek için yani esirin gerçekten var olup olmadığını açıklaya bilmek için bu deneyi yapmışlardır. Bu deney sonunda esirin olmadığını gözlemlemişlerdir.

    5) Albert Michelson ve Edward Morley deneyi sonucunda Einstein birkaç sonuca ulaşmıştır bunlardan birincisi uzayın sadece eş yönlü olduğu ikincisi esir diye bir ortamın var olmadığı gereksiz ve öznel olarak ortaya atılan varlığı kanıtlanmayan bir maddedir. Einstein’a göre eğer aynı doğrultuda aynı hızla hareket edersek o zaman çok yüksek hızlarda hareket edildiğinin farkına varamayız bu durum özel görelilik kuramının en ilginç olarak karşımıza çıkmıştır. Einstein Albert Michelson ve Edward Morley deneyleri sonucunda esir maddesinden esinlenerek kütle- enerji eşitliğinin yani E = mc2bağıntısına ulaşmıştır.

    KAYNAKÇA:
    https://tr.wikipedia.org/wiki/Michelson-Morley_deneyi https://tr.wikipedia.org/wiki/Albert_Einstein#.C3.96zel_g.C3.B6relilik_kuram.C4.B1
    http://www.acikbilim.com/2014/09/dosyalar/19-yuzyilin-yanlislanan-fikri-eter-ve-michelson-morley-deneyi.html

    YanıtlaSil
  24. İyi akşamlar hocam
    1) bilim insanın doğaya olaylara karşı merakı ,gözlemleri ,supheci yaklaşımları ile başlar .parçadada geçtiği gibi "ışık nasıl yayılıyordu ? Yayilmak için herhangi bir ortama ihtiyaci var mi? ışık hızına yaklaşmak mümkün mü ? " gibi sorular insanlığın başlangıcından beri sorulmakta merak edilmekte idi.ışık hızını ilk ölçmeye çalışan galileo olmuştur.ışık hızını ilk defa başarılı bir şekilde römer ölçmüştür. Roemer yaptığı gozlemler sırasında Jüpiter'in uydularindan Io nun tutulmasındaki garipligin dikkatini çekmesi sonucu ışığın hızını 2,14.108m/s olarak ölçmüştür. Albert Michelson ve Edward Morleyin deneyi Einstein in özel Görelilik teorisine deneysel destek sağlaması nedeniyle modern fiziğin ilk basamağını oluşturmuştur.
    2 ) michelson ve Morley diğer tüm fzikciler gibi uzayın ışığı ilettigi düşünülen ve eterle kaplı olduğunu saniyorlardı.ışık dalgalarının eter içerisinde yayıldığıni,eterin ışık dalgalarını taşıdıklarını düşünüyorlardı.
    3)o yıllarda bilim insanları eter kavramını ortaya atarken ışık dalgalarına göre daha tanıdık olan ses dalgalarının yapısından benzerlik kurmuşlardır.ses dalgaları ortamda yayılabilmek için bir taşıyıcı maddenin (hava,su ,katı ) varlığa ihtiyaç duyar. Havası alınmış ortamda yayilmaz.ama ışığın havası ortamda da yayıldığını deneysel olarak gözlemlediler. Dönemin bilim insanları ışığın yayılması için havaya ihtiyaç duymadığını hava değilse o zaman başka birşeydir yorumunu yaptılar ve eter kavramını türettiler.dönemin bilim insanlarinin eteri bir kabın içini tümüyle dolduran su ,dünyamızı da bu su dolu kap içerisindeki bilye olarak düsünmeleri diğer yandan Einstein in yüksek hızlarda saatimizin yavaslayip durması gerektiğini ikizler paradoksu ile açıklaması yaratıcı hayal gücüne örnektir.
    4)merakları,zekaları yaratıcı hayal güçleri diğer insanlardan ayıran en önemli özellikler olmuştur. Michelson ve Morley diğer bilim insanları gibi uzayın ışığı ilettigi düşünülen eterle kaplı olduğunu sanıyorlardı.yoksa ışık dalgaları başka nasıl bir yerden başka bir yere gider diye düşünüyorlardı.bu sorulara cevap bulabilmek için deneyler yapmıslardır fakat deney sonunda hassas aletler kullanıldığı halde beklenen sonuca ulasılamadı .
    5)michelson -Morley deneyi insanlığa ışığın ses dalgalarında olduğu gibi bir ortama gereksinimi olmadığını ışığın standart hızını boşlukta tanimlamistir.buda Einstein in özel Görelilik teorisine deneysel destek saglamasiyla modern fiziğin ilk basamağını oluşturmuştur.
    Kaynak;
    http://www.acikbilim.com/2014/09/dosyalar/19-yuzyilin-yanlislanan-fikri-eter-ve-michelson-morley-deneyi.html
    https://tr.wikipedia.org/wiki/Michelson-Morley_deneyi
    https://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%96zel_g%C3%B6relilik

    YanıtlaSil
  25. CEVAP 1:
    İlgi, merak, gözlemler sonucu ortaya çıkan kafa karıştırıcı sorular ve yenilikler bulma isteği bilimin başlamasına sebep olmuştur.
    Işık hızı, meraklı bilim insanlarınca çeşitli yöntemlerce bulunmaya çalışılmıştır. Galileo'nun iki tepe arasında el feneriyle yaptığı ölçümler, Roemer'in uzun süreli ve sabırla yaptığı gökyüzü gözlemleri sonucunda Jüpiter'in uydusunun tutulma süresindeki farklılıkla, ışık hızını yaklaşık olarak bulması, Albert Michelson ile Edward Morley'in ışıltılı esir varlığını kanıtlamak için yaptığı kontrollü deneyler sonucu, ışık hızının esire bağlı olmadığının bulunması, bu yanlışlık üzerine Einstein'ın özel görelilik kuramını ortaya koyması, ışık hızının tarihsel gelişiminin özetidir.

    CEVAP 2
    Bu iki bilim insanının yaptıkları deney sonucunda gönderdikleri iki ışık ışınının hızları arasında bir fark olmadığını görmeleri esir maddesinin olmadığının kanıtı olmuştur. Işığın yayılması için maddesel ortama ihtiyacı olmadığından ışık hızını aşmanın mümkün olmayacağını söylemişlerdir.

    CEVAP 3:
    Çünkü bilim insanları buldukları yenilikleri daha önce var olan kavramlara benzeterek açıkladıklarından örneğin sesin yayılmasının maddesel ortamda olduğunu kanıtlamaları, ışığın da yayılması için başka bir şeye mecbur olduğunu düşündürmüştür. Kendi yaratıcı hayal güçlerine koydukları bu kısıtlama sonucu, ışığın esir içerisinde yayıldığını düşündürmüştür.

    CEVAP 4:
    Deneysel kanıt, bilimin ilerlemesi ve bu bilimle uğraşanların ikna edilmesi için şarttır. Sezgisel olarak bilinenler varsayımdan öteye gitmedikleri için kontrollü deney yapmak bilim insanlarının vazgeçilmezidir. Bu iki bilim insanını diğerlerinden ayıran özellikleri yılmadan, hipotezlerinin defalarca yanlış çıkmasına rağmen kontrollü deneylerden vazgeçmemesidir.

    CEVAP 5:
    Bu iki bilim insanları hipotezlerini doğrulamaya çalışırken hipotezlerinin yanlışlığını ispatlayıp başka hipotezlerin kurulmasına öncülük etmiştir.
    Einstein esir maddesinin olmadığının kanıtını görünce, esirin üzerinde durmayıp yeni hipotezini geliştirmekle vaktini harcamıştır. Her bilim insanı merak duyduğu konularda, kendinden önceki bilim insanlarının çalışmalarını kendilerine rehber edinerek yola çıkar ve bilimin gelişmesine katkı sağlarlar.

    KAYNAKÇA
     https://tr.m.wikipedia.org/wiki/Albert_Einstein

    YanıtlaSil
  26. Merhabalar hocam...

    CEVAP(1): Bilimin başlamasına hep merak ve gözlem demişizdir.Ancak bir problem durumunda bilim insanlarının merağını ve gözlemini unutmamalıyız. Bir problem durumunda (örneğin;Arşimet kralın isteğini yerine getirme düşüncesiyle bir problemle karşı karşıya kalarak gözlem yapmaya başlamıştı) gözlemlerimizi de biriktirip bilim insanları araştırmalarını ilerletebilmişlerdir. Yine parçada da aslında yıllardır süregelen 'Işık ne ? ' ile ilgili sorular bilim insanlarını tekrar yeni fikirler,gözlemler ve deneyler yapmasına sebep olmuştur.
    Işığın yıllardır süregelen bir tarihinden bahsettik. Tahmin ettiğimiz gibi bu çok uzun yıllara dayanıyor. Empedocles ışığın ölçülebilir hızı olduğunu iddia eden ilk kişiydi. Işığın hareketinin zaman alması gerektiğini öne sürmüş.Aristo ise tam tersini öne sürüp ışığın bir şeyin varlığından oluştuğunu ve hareket etmediğini öne sürmüş. Yine o zamanlarda da bilim insanları bu şekilde farklı yorumlar da bulunmuş ve bir sonuca ulaşılamamıştır. 11.yy da Abu Rayhan Al Biruni de ışığın ölçülebilir bir hızı olduğunu söylemiş. 13.yy da Roger Bacon ışığın havada ki hızının sonsuz olmadığını,17.yy başlarında iKepler ise ışık hızının sonsuz olduğuna inanmıştır. Bilim insanlarının bu farklı fikirlerinden sonra ilk ölçüm girişimleri yapılmıştır. Ve işiğin hızını (fener deneyi) ilk ölçmeye kalkışanın Galileo olduğu söylenmektedir. Ancak yaptığı deneyle sağlam bir yol olmadığı için ışığın hızı ölçülemiyor. Işığın hızını ilk defa başarılı bir şekilde ölçen Roemer olmuştur. Bazı fizikçiler eter'i ışığın yayılmasının tercih edilen referans çerçevesi olduğunu düşünmüştür ve dünyanın hareketinin bu çevre de ölçülebileceğini inanmıştır. 1880 lerden itibaren bunu tespit etmek için çeşitli deneyler yapılmıştır ve bunların en meşhuru Michelson-Morley tarafından 1887 de yapılmıştır. İnterforemetre adlı aygıtla deneyler gerçekleştirdiler ve sonucunda bir fark tespit edilemedi.
    Ancak bu deney insanlığa ışığın yapısıyla ilgili önemli gerçekleri fısıldamıştır.Ve daha sonraları Einstein bu çelişkili görünen kavramları kabul etti ve bilimin gidişatını değiştirdi.Göreli hareket fikrini kabul etti.

    CEVAP(2):1887 de Michelson ve Morley bu konuyla ilgili bir deney yapmışlardı. Modern deneyler ışığın çift yönlü hızının saniye de 6 nanometreye kadar izotopik olduğunu işaret etmektedir. Bu deney nedeniyle Lorentz teçhizatının hareketin yönünde ki uzunluğunu daraltabileceğini öne sürmüş ve hareket halinde ki sistemler için zaman değişkenin de buna göre değişebileceğini varsaymıştır ve buda Lorentz değişimi formulüne yol açmıştır. Yine bilim insanları yaptıkları bu deneyle bir çok konu hakkında fikirleri olmuştur. Biz bilimsel bilgi varsa deney ve gözlemden kasıt denenebilir,sınanabilir,test edilebilir olması gereğinden bahsetmiştik. Ve burda da bilim insanları bilimde geçerli olabilmesi için kontrollü deneyler yapıp konu hakkında önemli gerçekleri göstermişlerdir.
    Ve yapılan deney sonucunda esir hipotezi çürütülmüştür,ışığın yayılmak için bir ortama ihtiyacı olmadığı anlaşılmıştır.

    YanıtlaSil
  27. CEVAP(3):Ses dalgalarıyla yapılan karşılaştırma da dalga biçimi yayılmak için havaya ihtiyaç duyuyorsa diğer bir dalga türünün de yayılmak için etere ihtiyaç duyması herkes tarafından mantıklı görünüyordu. Ve eter içinde yayıldığı görüşü bu şekilde yüzyıllarca düşünülmüştür.
    Bilimsel bilginin oluşturulma sürecinde bilim insanının yaratıcı-hayal güçlerinden her zaman bahsetmişizdir .Bilimsel bilgiyi oluştururken bilimsel süreçlerden bahsederiz ancak bir problem durumunda bazı çözünemeyen durumlarda bilim insanları sıkıntı yaşayabilir ve bu dönemde bilim insanının yaratıcı özelliği ortaya çıkmaktadır. Ve bilgiyi oluştururken bilim insanının yaratıcı-hayal gücü onları birbirlerinden farklı kılıyordu. Bu sebeptendir ki hayal gücü bilimde büyük öneme sahiptir.

    CEVAP(4):O zamanlarda ışıkla ilgili bir çok fikir hakim olup ancak onların esir üzerinde yoğunlaşmaları ve pes etmemeleri konuyu önemseyip test etmeleri deney yapmaları onları diğer bilim insanlarından ayırmıştır. Ayrıca yaptıkları kontrollü deneyler,merakları ve gözlemleridir. Michelson ve Morley ses dalgalarıyla yapılan karşılaştırma da dalga türünün de yayılmak için etere ihtiyaç duyması mantıklı görünüyordu fakat ne kadar mantıklı olursa olsun bilimsel görüşlerde kendisine deneysel kanıt bulmaya muhtaçtır. Ve bilimde geçerli olabilmesi için kontrollü deney olması gerekmektedir. Bilim insanları bu sayede bilgilerini test edebilir,sınayabilir ve deneyebilirlerdir.

    CEVAP(5):Bilim birikimli ve sistematik olarak ilerler. Bilim insanları daha önceki bilim insanlarının yaptıkları fikirlerden etkilenebilir ya da onların üstüne yeni fikirler katabilirler. Michelson ve Morley yaptıkları deneyle sonuç değişmemiş bile olsa ışığın yapısıyla ilgili önemli gerçekleri fısıldamıştır.Eintein sonucu başarısız görmek yerine deneyin sonuçlarıyla yeni şeyler katmaya çalışmıştır. Ve konu üzerinde çalışarak ikizler paradoksunu ortaya atmıştır.

    YanıtlaSil
  28. KAYNAKÇA
    https://tr.wikipedia.org/wiki/Michelson-Morley_deneyi
    https://tr.wikipedia.org/wiki/Albert_Abraham_Michelson
    http://www.evrimagaci.org/makale/529
    http://www.acikbilim.com/2014/09/dosyalar/19-yuzyilin-yanlislanan-fikri-eter-ve-michelson-morley-deneyi.html
    https://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%96zel_g%C3%B6relilik
    https://insanveevren.wordpress.com/tag/isik-hizi/

    YanıtlaSil
  29. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  30. merhaba hocam,
    CEVAPLAR
    1-bilim gözlem yapmakla başlar. İnsan gözünü açtığı andan itibaren merak eder ve kafasındaki sorulara cevap arar, bilim de olgusal gözlemlerle başlar; yani merak edilen olgularla ilgili yapılan dikkatli incelemelerdir. Bilimsel süreç içinde gözlem önemli yer tutar ve ilk basamaktır çünkü gözlem olayları araştırılan probleme göre gruplandırır ve sınıflandırır. insanlar çeşitli nesneleri gördü ve görme olayını merak ettiler, Heysem görme olayıyla ve ışıkla ilgili yaptığı çalışmalar sonrası yeni sorular sorulmasını sağlamıştı. Işık nasıl yayılıyordu?, Yayılmak için herhangi bir ortama ihtiyacı var mıydı? Işık hızına yaklaşmak mümkün müydü? ışık hızına yakın bir hızda uzay aracına binen bilim insanlarının başlarına neler gelebilirdi? Ve merak edilen tüm bu problemlerle ilgili araştırmalar yaptılar. Işık hızının tarihsel gelişimi içinde de ilk basamağın gözlem olduğunu görüyoruz. Galileo ışığın hızını merak ederek çalışmalarına başladı o zamana kadar ışık hızı sonsuz olarak kabul ediliyordu onu diğer bilim insanları farklı gözlem ve deney verileri ekleyerek takip ettiler. Örneğin römer Galileo’nun hemen arkasından Jüpiter’in uydularının hareketini uzun bir süre gözlemleyerek ışık hızının değerini hesapladı. Michelson ve morley ışık hızınının aşılması ve ışığın yapısıyla ilgili çalışmalar yaptılar ve yaptıkları çalışmayla Einstein’ın akıllara durgunluk veren özel görelilik kuramına zemin hazırladılar. Einstein tüm hareketlerin göreli olduğunu ancak ışık hızının tüm gözlemcilere göre aynı olduğunu, ışıktan hızlı hareket olmadığını öne sürerek modern fiziğin babası olarak adından söz ettirdi.
    2- michelson ve morley eterin olup olmadığını test etmek için interferometre deneyini yaptılar. Bu deneyde ışınlar ikiye ayrılır ve bir tanesi hareket doğrultusunda, diğeri harekete ters yönde gönderilir ve eğer eter maddesi var ise bu iki ışının hızları farklı olmalıdır. Deney sonucunda ışığın yayılması için maddesel bir ortamın gerekmediği ortaya çıkmış ve esir fikri reddedilmiştir. Bu deney aynı zamanda ışık hızına ulaşmanın pek de olası olmadığını göstermiştir. Bunun sebebini şöyle açıklayabiliriz; evrendeki tüm parçacıklar higgs alanı denen bir alan içinde hareket ederler ve bu hareket sırasında higgs alanı ile etkileşime geçerler bu etkileşim her madde için farklıdır ve ne kadar etkileşim varsa o kadar ağırlık kazanırlar, hızları kesilir. Ancak ışık higgs alanı ile hiç etkileşmez ve hızı hiç kesilmeden yoluna devam eder dolayısıyla ışık hızı evrendeki hız limitidir.

    YanıtlaSil
  31. 3- michelson ve morley ışığın yayılması için mutlaka bir maddenin gerekli olduğunu ve bunun da uzun yıllardır kabul edilen esir(eter) olduğunu öne sürdüler, zaten 19.yüzyılda hakim düşünce tüm evrenin eter maddesiyle dolu olduğu ve ışığı bu maddenin taşıdığıydı. Michelson ve morley de aynı düşüncedeydi eğer taşıyıcı bir madde olmazsa ışık nasıl iletilecekti ki? Örneğin ses hava, su veya katı bir taşıyıcı olmadan yayılmıyordu, aynı şekilde ışığın da yayılması için taşıyıcı bir madde gereklidir diye düşünmüşlerdi. Fakat yaptıkları interferometre deneyi sonrası esir fikri terk edilmiştir. Bilimsel bir bilginin oluşması için yapılan gözlemleri sınıflandırarak hipotez kurmak ve kurulan hipotezleri test etmek gerekmektedir fakat ışıkla ilgili deneyler yapmak geçmiş dönemlerde hiç de kolay değildi. Çünkü ışık saniyede 300.000 km yol alır. Bunu hayal etmek bile güçtür. Peki o dönemde Einstein herkesi kendine hayran bırakan görelilik kuramını nasıl ortaya atmıştı? Onu ayıran yaratıcı-hayal gücüydü, tüm bilim insanları yaratıcı-hayal gücüne sahiptir ancak Einstein her zaman hayal gücünü mantığın önünde tutmuştur, bunun sebebi onu gerçekte gidemeyeceği yerlere götürdüğünü düşünmesidir. Evet yaratıcı-hayal gücünün ve düşünce deneylerinin işlevi kurulan hipotezleri test etmek ve gerçekte belki olanağı olmayan şeylerin görülmesini sağlamaktır.
    4- bilimde yüzyıllarca geçerliliğini koruyan ancak sonrasında çürütülen görüşler her zaman olmuştur. Çünkü o dönemin gözlem verilerine göre kabul edilen fikirler yeni bir bilim insanının farklı bir gözlem veya deney yapması veya “farklı bir bakış açısıyla bakması” sonucunda geçerliliğini yitirir. Işık hızının keşfedilmesi sırlarının çözülmeye çalışılması süreci için de aynı şey geçerli olmuştur. Yüzyıllarca ışığın ilerlemesi için maddesel bir ortam şarttır denilmiş ve hatta bu madde eter olarak da isimlendirilmiştir. O döneme kadar tüm bilim insanları da bu fikri hep doğrulamaya çalışmıştır. Michelson ve morleyi diğerlerinden ayıran bu fikri tamamen sezgisel olarak, ses için madde gerekiyorsa ışık için de gereklidir deyip kabul etmemeleri, kabul etmek için deneysel veri aramalarıdır. Tıpkı ışık hızı sonsuzdur gibi çoğunluğu arkasına almış sezgisel düşüncenin Galileo’nun deneyiyle reddedilmesi gibi; ışığın yayılması için madde gereklidir kabulü de Michelson ve morleyin deneyi ile reddedilmiştir. Bilimsel bilginin oluşmasında bilim insanlarının sezgileri çok önemlidir ancak sezgileriyle kurdukları hipotezleri deneylerle test ederek kanıtlamaları gerekir ki görüş olmaktan çıkıp “bilimsel” bilgi statüsüne girsin.
    5- aslında Michelson-morley deneyi başarısızlıkla sonuçlanmadı. Evet öngördükleri sonuca ulaşamadılar ama çok önemli bir sonuca ulaştılar. “ışık yayılmak için bir maddeye ihtiyaç duymaz”. Bu da Einstein’ın özel görelilik kuramına zemin hazırladı. Bilimin ilerleyişi her zaman bu şekilde olmuştur ve olacaktır. Başarısız kabul edilen deneyler bir sonraki çalışmaya destek sağlar, bunun sebebi deneysel veriler ve olgusal gözlemler içermesidir. Bir görüşün kabul edilmesi için deneysel desteğin önemini biliyoruz; Einstein da özel görelilik kuramını oluştururken bu deneysel verilerden yararlandığı için başarısız sonuçlanan bu deney aslında çok önemli bir dayanak olmuştur. Bu yüzden “bilimsel” olan hiçbir çalışma sonucu gereksiz değildir. Bilim bu sistematik üzerinde ilerler.
    KAYNAKLAR
    cahitkiyak.tr.gg/bilim-felsefesi.htm
    www.kuark.org/michelsonmorleydeneyi
    www.baskent.edu.tr/relativity
    www.evrimagaci.org/makale515

    YanıtlaSil
  32. Merhaba Hocam
    C1)Işığın hızını ilk ölçmeye kalkışanın Galileo olduğu söyleniyor. Işığın hızını ilk defa başarılı bir şekilde 1675 yılında Roemer ölçmüştür. 1887'de Amerikalı iki fizikçi Albert Michelson ile Edward Morley bu konuyla ilgili deneyi yapmaya çalıştılar. Deney ışık hızını aşmanın ve bu hıza ulaşan uzayadamlarının başlarına gelecek ilginç şeylerin niçin olanaksız olduğunu ortaya koymuştur. İki fizikçi, o zamanın bütün fizikçileri gibi uzayın ışığı ilettiği düşünülen ve "ışıltılı esir" (eter) adıyla anılan gizemli ve görünmez bir varlıkla kaplı olduğunu sanıyorlardı. 19. yüzyılda bilim insanları, ışık dalgalarının eter içerisinde yayıldığını diğer bir deyişle eterin ışık dalgalarını taşıdığını düşünüyorlardı. Yani eter tüm evreni doldurduğu düşünülen bir maddeydi. Michelson – Morley deneyi insanlığa ışığın yapısıyla ilgili önemli gerçekleri fısıldadığından ve Einstein’ın Özel Görelilik Teorisi’ne deneysel destek sağlaması nedeniyle modern fiziğin ilk basamağını oluşturmuştur.
    C2)Einstein’in tanımıyla Evrensel hız sabitimiz ışık hızı ve bu hızı aşmak bu evrende mümkün olmamasıdır.Ses dalgalarında olduğu gibi bir ortam gereksiniminin ışığın hareketi için söz konusu olmadığını, ışığın standart hızını boşlukta olduğunu bilmeden de olsa dolaylı olarak ifade etmiştir.

    YanıtlaSil
  33. C3)Yani eter tüm evreni doldurduğu düşünülen bir madde olduğunu düşünüyorlardı. Yani ses dalgaları ortamda yayılabilmek için bir taşıyıcı maddenin (hava, su, katı) varlığına ihtiyaç duyulduğu için vakum (havası alınmış) ortamda ses dalgaları yayılmadığını biliyoruz. Işık içinde aynı şeyi düşündüler. Işık içinde başka taşıyıcı madde olduğunu, bunun da eter olduğunu varsaydılar.Yeni bir kavram türettiler: eter, atomlar arası boşluğu yani evreni dolduran, ağırlığı olmayan, ışığı ileten töz. İnterferometre adlı bir aygıtla gerçekleştirdikleri deneyde düşüncelerinin doğruluğunu test etmek için defalarca deneyi yinelediler. Fakat hep başarısız oldular ki bu süreç boyunca yanılgı da olma ihtimalini göz ardı ettikleri için farklı olasılıkları düşünmek yerine, kendi iddialarını ispat etmek için uğraş verdikleri yıllar uzun olmuştur. Aksi de ispatlanmadığı için yüzyıllarca böyle düşünmüşlerdir.’’hareketli bir trende ileriye doğru atılan cismin net hızına trenin hızı da eklenir” ve diğer bir örnek ise Teknede seyir halindeyken elinizi suya daldırdığınızda teknenin hızı ölçüsünde büyüyen bir dirençle karşılaşırsınız. Yani eter içerisinde hareket eden herhangi bir cisimden hareket doğrultusunda gönderilen ışık, cismin hızının büyüklüğü ölçüsünde bir dirençle karşılaşacak ve bunun sonucu olarak daha yavaş hareket edecektir. Bilim adamları bütün uzayı dolduran esirin hareketsiz olduğunu düşünüyorlardı.
    C4)Önceki bilim insanlarından ayıran en önemli özellikleri deney yapmış olmalarıdır muhakkak.Devamında ise sabırla pes etmeden sürekli olarak akıllarındaki sorulara cevap bulmak için deneylere devam edip çözüm arayışında olmalarıydı.Çünkü düşüncelerini ispat etmek ve doğruluklarını açıklığa kavuşturmak için sürekli olarak kanıt arıyorlardı.
    C5)Çünkü Albert Michelson ve Edward Morley'in düşünceleri tamamen yanlış değildi.Kısmen doğruluk payı vardı. O da evrensel hız sabitimiz ışık hızı ve bu hızı aşmak bu evrende mümkün olmadığıdır. Einstein 1905'te Michelson-Morley deneyinin olumsuz sonucunda; ışığın yayılması bakımından uzayın eş yönlü (izotrop) olmasından başka bir şeye delâlet etmediğini, esîr diye bir ortamın mevcut olmadığını gösterdiğini savundu.Böylelikle bu deneyde Albert Michelson ve Edward Morley kendi düşüncelerini ispatlamamış(çürütmüş) olsalar da Einstein, yepyeni bir kuramla karşımıza çıkıyor.Böylece bilmeden de olsa deneysel olarak destek sağlamıştır.Bilimin gelişimi açısından bir sorunun çözümü aranırken farklı sorular yığını karşılarına çıkmıştır ve de aynı zamanda yeni kuramlar bilim insanları için heyecan oluşturmuştur.
    Kaynakça:
    www.evrimagaci.org/makale515
    https://tr.wikipedia.org/wiki/Michelson-Morley_deneyi
    https://tr.wikipedia.org/wiki/Albert_Abraham_Michelson

    YanıtlaSil
  34. Merhaba hocam
    1)Bilim insanoğlunun varlığıyla birlikte ortaya çıkmış ve sistematik bilgi birikimiyle sürekli devam etmiştir. Bilim bilinmeyen şeylerin bulunmasına ve insanların daha iyi bir yaşam koşullarına kavuşmasına neden olmuştur. İlk insanların ihtiyaçlarını gidermek için çeşitli buluşlar yapmışlardır. Daha sonra alt dallara ayrılan bilimle insanoğlu merak ettiği her şeyi deney ve gözlemle test etmişlerdir. Teknoloji geliştikçe de bilim hızlanmıştır.Parçada da görüldüğü gibi bilim adamları ışık hızını,nasıl yayıldığını ve yayılması için bir ortama ihtiyaç olup olmadığını merak etmişler çeşitli zamanlarda farklı farklı bilim adamları bununla ilgili deney ve gözlem yapmışlar bilimsel bulgularla test etmeye çalışmışlardır.
    Işık hızı antik çağdan beri insanların hep merak ettikleri bir konu olmuştur. Aristoteles gibi zamanın düşünürleri ışığın sonsuz hızda olabileceğini sürmüşler.11.yüzyıl da ibni Sina ışığın sonlu bir hızda olduğunu ileri sürmüştür, ancak bunu bilimsel bulgularla destekleyememiştir. Galileo ışığın hızını ölçmek için arkadaşıyla birlikte iki tepe üzerinde deney yapmıştır. Ancak sağlam bir deney olmadığı için kabul edilmemiştir. Işığın hızını başarılı bir şekilde ilk ölçen Roemer olmuştur. Jüpiter’in uydusunu inceleyen Römer bu uydudaki değişimle ışık hızını ölçmüştür. 19. Yüzyılda ise insanlar ışık dalgalarını tek başına yayılamayacaklarını ve bunu dalgaların eter tarafından taşındığını düşünmüşler.Amerikalı iki fizikçi Albert Michelson ve Edward Morley de ışık hızını aşmanın ve bu hıza ulaşan insanların başına neler gelebileceğini merak etmişler.Bununla ilgili çalışma yapmışlardır.Albert Einsten bu iki bilim adamını düşüncelerini almış ve modern fiziğin de temelini atarak ışık hızıyla ilgili özel görelilik kuramını ortaya atmıştır.
    2)Morley ve Michelson yaptıkları deneyde başarı sağlayamamışlardır. Işığın nasıl yayıldığıyla ilgili bir şey bulamamışlardır.Sonuca ulaştırdıkları tek şey eter kavramının olmamasıdır.Deney sonucu başarısız olduğu için ve ışık hızıyla ilgili bir şey bulamadıkları için ışık hızına ulaşan uzay adamlarının başına gelecek ilginç şeylerin neler olabileceğinin olanaksız olduğunu söylemişlerdir.olanaksız olduğunu
    3)Bilim insanları ışığın eter içinde yayıldığını düşünmüşlerdir.Çünkü o dönem için bunu test edecek herhangi bir şey yoktu ve bilim adamları da havaya kardeş olan ve bütün evreni kapladığı düşünülen eterle yayıldığı fikrini ortaya atmışlardır.Işık dalgalarını ses dalgalarına benzeten bilim insanları hava ses dalgalarını taşıyorsa eterde ışık dalgalarını taşıdığını savunmuşlardır.
    Bilimsel bilginin oluşumunda hayal gücünün rolünü en iyi Einstein ‘in İkizler Paradoksu açıklar.Paradoks şöyledir;saatlerini ayarlayan ikiz kardeşlerden biri uzaya gider.Bu kardeş tekrar dünyaya döndüğünde kardeşiyle saatinin aynı olmadığını görür.Uzaydaki kardeş ışık hızına yakın bir hızla gittiği için onun saati daha yavaş ilerler.Geri geldiğinde kardeşinin saatinin çok hızlı ilerlediğini görür.
    4) Bilim adamları ses dalgalarıyla yapılan karşılaştırma sonucunda ışık dalgalarının da eterle taşındığı görüşünü ortaya atmışlardır.Mantıklı gibi görünen bu görüşün bilimsel dayanağı yoktu bu yüzden bilim adamları bilimsel dayanak oluşturmak için deney yapmışlardır.Michelson ve Morley ışık dalgalarını taşıyan şeyin eter olup olmadığını bulmak için deney yapmışlardır.Ancak deney başarısız olmuştur.Bu sonuçlardan sonra ışık hızı tarihindeki eter kavramı atılmış oldu.
    5) Michelson ve Morley’in deneyinden de anlaşılacağı gibi ışık yayılmak için herhangi bir ortama ihtiyaç duymaz .Buda Einstein özel görelilik kuramının temelini oluşturmuştur.
    www.acikbilim.com/.../19-yuzyilin-yanlislanan-fikri-eter-ve-michelson-morley-deney
    https://tr.wikipedia.org/wiki/Michelson-Morley_deneyi
    www.kuark.org/2013/02/michelson-morley-deneyi-ve-esir
    https://tr.wikipedia.org/wiki/Özel_görelilik

    YanıtlaSil
  35. Merhaba Hocam,
    Cevap1: Bilim, insanların merakı, doğayı anlama, sorgulama ile başlar. Parçada da ışığın hızını, nasıl yayıldığını, özelliklerini sorular sorarak anlamaya meraklarını gidermeye çalışıyor. Parçadan örnek verecek olursak; Işık nasıl yayılıyordu? Yayılmak için herhangi bir ortama ihtiyacı var mıydı? Işık hızına yaklaşmak mümkün müydü? …
    Işık hızı ile ilgili bilim insanları farklı farklı deneyler yapmıştır. Önce ışığın sonsuz hızda olduğu düşünülüyordu daha sonraları ise ışığın sonlu bir hızda ilerlediği bulgularına varıldı. Işığın hızını ilk ölçmeye kalkışanın Galileo ışık hızını iki tepe arasında deney yapmıştı. Sonra Römer Jupiterin uydusu Io’nun görünür hareketini inceleyerek, ışığın ölçülebilir hızda hareket ettiğini göstermiştir. Albert Michelson ile Edward Morley eter denilen görünmez ve gizemli bir madde ile ışığın nasıl ve neyin üzerinde dalgalandığını açıklamaya çalıştılar. Sonra Einstein’in Galileo'nun Görelilik Prensibi ile doğrusal ve değişmeyen hareketinin durumu ne olursa olsun tüm gözlemcilerin ışığın hızını her zaman aynı büyüklükte ölçeceği sonucuna varmıştır.
    Cevap2: Aslında eterin olmadığı anlatılmak istenmiştir. Malum ışığın da ses gibi bir ortamda yayıldığını sanıyorlardı oysa ışık hızını teorik olarak aşmamız pek mümkün değil.
    Cevap3: Çünkü ses dalgasının yapısından benzerlik kurmuşlar. Ses dalgaları ortamda yayılabilmek için bir taşıyıcı maddenin (hava, su, katı) varlığına ihtiyaç duyduğunu biliyorlar öyleyse ışığın da yayılması için bir taşıyıcı madde vardır diye düşünmüşler ee hava olmadığına göre eterdir demişler gözlemlerinden fikirlerinden dolayı ışığın eter içinde yayıldığını düşünüyorlardı. Aynı zamanda denizdeki dalgalar gibi evrende eter denizi içindedir diye düşünmüşler.
    Evrenin her tarafının eterle kaplı olduğunu düşünmek yaratıcı hayal gücüdür, dünya ve diğer gezegenler, hareketleri esnasında evreni bütünüyle dolduran eter alanında bir dalgalanma meydana getirmeliydi derken de yaratıcı hayal gücünü kullanmışlardır. Dünyamızı su dolu kap içerisindeki bilyeye benzetmeleri de yaratıcı hayal gücüne örnektir.
    Cevap4: Albert Michelson ile Edward Morley'i diğer insanlarından ayıran özellikleri oldukça merak etmeleri, yaratıcı hayal güçleridir. Sorgulayıcı olmalarıdır çünkü eteri yoğunluğu fazla fakat ağırlığı olmayan bi madde olarak tanımlıyorlardı bu da akla pek uymuyordu ama yine de eterin var olduğu kanısındaydılar. Çünkü şüphe uyandırmayacak uygun şartlar altında ışığın hızının net bir şekilde ölçülmesi gerekmekteydi. Zaten deneyde da eter diye bir madde olmadığı sonucuna varıldı.
    Cevap5: Albert Michelson ile Edward Morley’ın yaptıkları deney başarısız sonuçlandı fakat Einstein’ in Özel Görelilik teorisine destek sağlamıştır yol göstermiştir en azından. Bir kişinin uzayda hareket edip etmediğini belirleyememesi durumunda esir görüşünün gereksiz olduğu ileri sürüldü. Bu görüş yerini bilim kanunlarının serbest biçimde hareket eden gözlemciler tarafından aynı görünmesi gerekir varsayımına bıraktı. Işık hızı hareketten bağımsız ve her yönde aynı olmalı sonucu ortaya çıktı

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. https://tr.wikipedia.org/wiki/I%C5%9F%C4%B1k_h%C4%B1z%C4%B1
      http://www.evrimagaci.org/makale/515
      http://www.acikbilim.com/2014/09/dosyalar/19-yuzyilin-yanlislanan-fikri-eter-ve-michelson-morley-deneyi.html
      http://www.kuark.org/2013/12/einsteinin-ozel-gorelilik-ilkesi/
      http://www.kozmikanafor.com/esir-eter-hipotezi/
      http://www.kuark.org/2013/02/michelson-morley-deneyi-ve-esir/

      Sil
  36. İyi geceler hocam ,
    Cevap-1) Bilim merak ve ihtiyaçlar sonucu ortaya çıkmıştır . Parçada da olduğu gibi ışığın yayılması , yayılması için gerekli ortamın olup olmadığı . Tarihte metotlarla ölçülmeye çalışılmıştır . İlk olarak Galileo’nun el feneri deneyi , hız ölçümü olarak ilk Roemer ölçmüştür . Amerikalı fizikçiler Albert Michelson ile Edward Morley çalışmalar yapmıştır .
    Cevap-2) O zamanın bütün fizikçileri gibi uzayın ışığı ilettiği düşünülen ve "ışıltılı esir" (eter) adıyla anılan gizemli ve görünmez bir varlıkla kaplı olduğunu sanıyorlardı daha sonradan ses dalgaları olduğu kanaati gelince olanaksız olduğu düşünülmüştür .
    Cevap-3) Eter tüm evreni doldurduğu düşünülen bir maddeydi ve eterin hava ile kardeş yapan bir biçime sahip olmasıydı . Zaten o dönemin zihinleri de eter kavramını ortaya atarken bu kardeşlikten yola çıkmışlar ve ışık dalgalarına göre daha tanıdık olan başka bir dalganın yapısından benzerlik kurmuşlardı daha sonradanda ses dalgalarını kurgulanmıştır .
    Cevap-4) Albert Michelson ile Edward Morley'i diğer insanlarından ayıran özellikleri o zamanın bütün fizikçileri gibi uzayın ışığı ilettiği düşünülen ve "ışıltılı esir" (eter) adıyla anılan gizemli ve görünmez bir varlıkla kaplı olduğunu sanmalarıdır . Gizemli ve belirsiz, varlığı belli olmadığı , deney gözlemle akla yatkınlığı olusmadıgı için bilim adamlarınca tamamen benimsenmemiştir ve bu yüzden arastırmalara devam etmişlerdir.
    Cevap-5 ) Albert Michelson ile Edward Morley deneyi insanlığa ışığın ses dalgalarında olduğu gibi bir ortama gereksinimi olmadığını ışığın standart hızını boşlukta tanimlamistir buda Einstein in özel Görelilik teorisine deneysel destek saglamasiyla modern fiziğin ilk basamağını oluşturmuştur.

    https://tr.wikipedia.org/wiki/I%C5%9F%C4%B1k_h%C4%B1z%C4%B1
    https://tr.wikipedia.org/wiki/Michelson-Morley_deneyi
    http://www.acikbilim.com/2014/09/dosyalar/19-yuzyilin-yanlislanan-fikri-eter-ve-michelson-morley-deneyi.html

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Necati,
      cevaplar biraz yüzeysel olmamışmı!!!!

      Sil
  37. merhaba hocam ;

    C-1

    İnsanın en ilginç özelliklerinden biri merak duygusudur. Merak, soru sormayı, araştırma yapmayı sağlar. Bir şeyi merak ettikten sonra, çoğunlukla o konuda gözlem yapmaya başlarız. Gözlemlerimiz yeterince biriktikten sonra araştırmalarımızı daha da ilerletebiliriz. Bilim insanları, araştırmalarına gözlem yaparak başlarlar. Parcadan örnek verecek olursak ‘’’Işık nasıl yayılıyordu? Yayılmak için herhangi bir ortama ihtiyacı var mıydı?’’’ gibi soruların cevapları merak edilerek bir araştırmaya girmişlerdir. Bilim de işte bu tür soruların merak edilip gözlem yapılmasıyla başlar. Işığın hızını ilk ölçmeye kalkışanın Galileo olduğu söyleniyor. Galile arkadaşı ile iki tepe arasında yaptığı ışık deneyi ile ışığın hızını bulmaya çalışmıştır. Daha sonra roemer in jüpiterin uydusu ile dünya arasındaki mesafe artınca ışığın daha fazla yol almasına bağlı olarak gözlem yaptı. Albert Michelson ile Edward Morley ise ışık hızına ulaşılınca neler olabileceği hakkında deney yaptı.Einstein ise michelson ve morleyin deneyleri sonucu ikiz paradoksunu buldu.


    C-2

    Deney ışık hızını aşmanın ve bu hıza ulaşan uzayadamlarının başlarına gelecek ilginç şeylerin niçin olanaksız olduğunu ortaya koymuştur.
    ilk zamanlar uzayın ışığı ileteceğini düşünüyorlardı.ve uzayın eter maddesi ile kaplı olduğu fikri benimsenmiştir. Fakat daha sonra bu madde ile kaplı olmadığı anlaşılmıştır. Ayrıca ışığın iletilmesi için bir ortamın şart olmadığı anlaşılmıştır.


    C-3
    Işığın yayılabilmesi için bir maddeye ihtiyaç duyulduğu fikri kabul görülmüştü o zamanlar ve bu maddeye eter denilmişti. Eterin ışığın dalgalarını taşıdığı düşüncesi hakimdi. Esir’in varlığı, elektromanyetik dalgaların varlığından dolayı kabul ediliyordu. Varlığına delil kabul edilebilecek başka hiçbir işaret yoktu. Esir, dalganın taşıyıcısıydı, ve ışık hızının sadece tek bir referans sisteminde (Esir) bütün yönlerde aynı olması çok tabiîydi. Böylece, Esir’e göre Dünya’nın hızı tarif edilebilirdi. Esirin varlığı gereklilik olarak görülüyordu. Bu sebeple yüzyıllarca (Einstein a kadar ) bilim insanları ışığın esir ‘ in (eter) içinde yayıldığını düşünüyorlardı. Yaratıcı hayal gücü; olmayan bir şeyi hayal edebilme , bir şeyi herkesten farklı yollarla yapabilme ve yeni fikirler geliştirebilme yeteneğidir . Parçadan örnek verecek olursak eter gözle görülemeyen hatta ilk zamanlar varlığı ispat dahi edilemeyen bir madde olmasına karşı bilim insanları bu maddeyi hayal edip çalışmalarını ya da deneylerini o yönde yapıyorlardı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Pelin,
      2. ve 3. soruların cevaplarını biraz daha genişletelim...

      Sil
  38. C-4

    Albert Michelson ile Edward Morley i diğer insanlardan ayıran ; sezgisel olduğu halde esir maddesinin aslında var olduğunu kanıtlamak için deney yapmalarıdır. Aynı deneyi defalarca yapmışlardır fakat her seferinde aynı sonucu almışlardır. esir maddesinin var olduğunu bir turlu deneyler ile kanıtlayamamışlar .sabır ,yaratıcı hayal güçleri , eter maddesinin varlığını kabul ettirmek için yaptıkları deney onları diğer insanlardan ayırmaktadır. o yıllarda bilimin deneysel yönünün gelişmemiş olması nedeniyle esir deneylerle kanıtlanamadı . Bilimde bir teoriyi çürütmek için ona karşı bir kanıtımız olmalı .kanıt yok ise teori geçerliliğini sürdürür . iki bilim adamı da teorileri çürütmek için deneysel kanıt arıyorlardı.

    C-5

    Deneyinin sonucu pek de başarılı sayılmaz diyemeyiz . sadece bu ikili istedikleri sonuca ulaşamamıştır . zira yaptıkları deney de aslında ışığın yayılması için bir ortamın gerekmemesi sonucu Einstein a fikir vermiş ve modern fiziğin kurulmasına sebep olmuştur . işte bilim böyledir . birinin yaptığı deney başarısız olsa da ondan sonra gelecek kişilere fayda sağlayabiliyor ve bilim bu şekilde birikimli olarak ilerliyor.


    KAYNAKÇA

    http://www.kozmikanafor.com/esir-eter-hipotezi/
    http://www.acikbilim.com/2014/09/dosyalar/19-yuzyilin-yanlislanan-fikri-eter-ve-michelson-morley-deneyi.html
    http://www.kuark.org/2013/02/michelson-morley-deneyi-ve-esir/
    http://www.sizinti.com.tr/konular/ayrinti/tarihi-perspektifte-esir-meselesi.html


    YanıtlaSil